Evcilik

5.7K 197 7
                                    

      Saatlerdir dönmedi. Ağzımdan o kelimeler nasıl çıkmıştı? Kendime inanamıyordum. Yüzünde öyle bir ifade gördüm ki, o kurşundan daha çok yaraladığıma emindim. Arabanın sesini duyunca dışarı çıktım. Beni görünce şaşırdı sonra öfkeli bir ifade takındı. Gözleri kızarmıştı. Kıyafetlerinde toprak lekelerini görünce şaşırdım.

     "Akasya içeri gir. Hava soğuk." Kolumdan tutup içeri soktu. "Ayaklarında çıplak. Neden yatmadın sen?"

    "Sen öyle gidince... Barbaros ben çok özür dilerim. Bir anda çıktı ağzımdan. İstemeden..."

    "Haklıydın. Benim yeniden sevme hakkım yok. Ben daha önce birini sevdim, ve bedelini çok ağır ödedim. Sen haklıydın Akasya." Elini saçlarına attı. "Su anneme gidecek. Bir iki gün demiştim. Yarın akşam yollarım. Sonra bir daha aynı masada yemek yemek zorunda da kalmayız, aynı odada bulunmak zorunda da. Senden uzak duracağım. Senin istediğin gibi."

    Yukarı çıkarken ağzımı açıp bir şey diyemedim. Zaten ne diyecektim ki? Ben istemiştim böyle olmasını, o da kabul ediyordu. Rahatlamış mıydım? Hayır. Merdivene oturup kafamı dizime dayadım. Bir el omuzuma dokununca Barbaros sandım ama kafamı kaldırınca Akif'le karşılaştım.

     "İyi misiniz?"

     Başımı iki yana salladım. "Değilim. Hem de hiç iyi değilim. Doğrulardan nefret ediyorum. Bildiğim, inandığım şeylerden, mantıklı yanımdan nefret ediyorum. Hepsi kalbimin üstüne bir yastık basıp boğuyor. Ben iki arada kaldım Akif. Ne cehennemdeyim ne de cennette. Arafta kaldım."

    "Kalkın. Burda oturmayın."

    "Niye bir şey demiyorsun bana? O gece üstü kapalıda olsa konuşuyordun."

    "Ben bu işlerden anlamam. Dedim ya. Hiç aşık olmadım. Barbaros'u görünce de iyi ki olmamışım diyorum. Ama sana da kızmıyorum. Haklı sebeplerin var. Korkuların sebepsiz değil."

    "Ben onunla olmayı çok istiyorum. Ama onu kaybetmekten korkarak yaşayamam. Hergün buna katlanamam."

    "Peki hiç yaşamayınca, birgün keşke demeyecek misin?"

     Diyecektim. Keşke ufacık da olsa birlikte olabileceğimiz bir zaman olsaydı... peki o zaman yok muydu? Ben hala buradaydım. Yukarıya bakıp sonra Akif'e döndüm
 
     "Buradan zamanı gelince gideceğim. Oktay bulunup, ben aklanınca. Ama giderken keşke demeyeceğim."

         ❤ 

      Saçlarını arkaya atıp yüzünü okşadım. Yeşil gözlerini aralayıp bana baktı.

      "Günaydın Prenses."

     "Günaydın. Sen beni uyandırmaya mı geldin?"

      "Evet. Hem de bugün babaannen'e gideceksin, onu haber vermeye."

     Yataktan doğruldu. "Birkaç gün demiştin."

    "Tamam işte, dün birdi. Bugün iki, akşam gideceksin zaten." Dudak büktü. "Ama babaannene söz verdin. Bak yeni çiçekler almış. Yardım lazımmış."

    "Tamam."

    Öpüp odasından çıktım. Aşağı inerken, Akasya'yı odasın da çıkarken gördüm. Beni görmeden geri çekildim. Böyle istiyordu. Bir an merdivenlerden tarafa baktı. Sonra aşağı indi.

    Kahvaltı sofrasında ikimizde ağzımızı açmadık. Su bile bizim gerginliğimizi anlamış gibi hiç ses çıkarmıyordu. Kahvaltı bitince ben aşağı indim. İnerken son küçük bir bakış attım. Elimde değildi. Akasya'yı bakarken  yakaladım ama gözlerini kaçırmadı.

GÜNAHŞKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora