Jeon Jungkook
Seul Merkez Hapishanesi
Uiwang, Gyeonggi Province
Güney Kore
04.04.2021
Kim Taehyung
Kim Dans Akademisi
Dokseodang-ro, 45-gil
Seul, ST 1832
Taehyung,
Bu mektubu ne yüzle yazıyor olduğuma dair hiçbir fikrim yok, sen mektubumun üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçtiğini farz edersek eğer -ki mektubu bıraktığım nokta oldukça... ilginç bir noktaydı- eğer yazdıklarımı okuyorsan birden sana yazmayı bıraktığımı düşünmüş olabilirsin. Ben de öyle düşünürdüm, ama bırakmadım. İsteyerek olmadı yani en azından.
Benim için epey zorlu bir aydı bu. Elime kalem almaya fırsat bulamadığım bir ay... Bahane olduğunu düşünüyor olabilirsin ama değil, gerçekten.
Sana ne uzun uzun hesap vereceğim ne de kendimi nasıl hissettiğimden, neden yazmadığımdan bahsedeceğim. Çünkü bu noktada, eğer gerçekten mektupların tümünü okuyor olsaydın belki de neden yazmayı kestiğimi sormak için tek cümlelik de olsa bir cevap gönderirsin sanıyordum. Belli ki yanılmışım, inadını hesaba katmayı unutmuşum. Okuyorsan da okumuyorsan da çok fark etmiyor benim için. Artık sana değil, bir iz bırakmak adına yazıyorum. Unutmak istemiyorum, unutulmak istemiyorum.
Bu yüzden doğrudan, kaldığım yerden devam edeceğim.
Seninle geçirdiğimiz akşamdan sonra yaşanılanların etkisi bana eve dönerken çarptı. Tamamen ayıldım, göğsüme bir ağırlık çöktü ama ne yazık ki pişmanlık hissetmedim. Suçluluk duyuyordum, evet, ama hepsi buydu. Ötesi yoktu.
Eve döndüğümde Jimin hala uyanıktı, ben doğrudan mutfağa ilerleyip kendime bir bardak su alırken televizyonu kapatmış beni inceliyordu.
"Leş gibi içki kokuyorsun."
"Biliyorum, içtim biraz." Alnımı mutfak dolabına yasladıktan sonra derin bir nefes aldım, ben hayatımı Jimin'le birlikte yaşıyordum. Böyle bir şeyi ondan saklamak çok... tuhaftı.
"Biraz? Daha çok bir varilin içine yuvarlanmış gibisin."
"Ayığım en azından."
Doldurduğum suyu içip ona döndüm, dizini kendine çekti. "Sejun aradı." dedi sakince. "Bok gibiydi sesi, sana ulaşamadığını söyledi. Endişelenmişti."
Jimin'in ses tonundan bana kızdığını anlamak hiç de zor değildi, dudaklarımı birbirine bastırdım. "Şarjım bitmiş."
Bana inanmadığını belli eden bir şekilde baktı. "Jungkook, gel buraya."
"Gerçekten başım ağrıyor, uyumak istiyorum. Annem uyudu mu?"
"Jungkook."
Manasız bir çabaydı, Jimin'i konuşmaktan vazgeçirebileceğimi düşünmek yani. Koltukta yanındaki boşluğu pat patladı. Oflayarak dediğini yapıp normalde şu anda üzerinde uyuyor olacağım çekyata oturdum. Jimin yüzümü inceliyordu.
"Bana ne zaman anlatmayı planlıyorsun?"
"Neyi?" Kaşlarımı çattım. Jimin doğrudan bana dönük oturuyor, yan profilimi inceliyordu. Bense ona bakmamaya yeminliymişim gibi bakışlarımı karşımdaki televizyona dikmiştim.
"Sakladığın her neyse onu." dedi. "Ne bu halin? Niye böylesiniz Sejun'la?"
"Senden bir şey saklamıyorum, Jimin." Bakışlarımı kucağımdaki ellerime indirdim. "Bir şey olduğu yok."
YOU ARE READING
Cockeye's Song | Taekook
FanfictionBu mektuplarda yazacağım şey ise, seni on iki yıl öncesine götürmekle başlayacak. 2008 güzüne. Sana bizim hikayemizi anlatacağım. En başından. Hatırladığım tüm detaylarıyla, en önemli kısımlarıyla. Yaşadıklarımızı bir de benim, o çaresiz ve belalı ç...