Cumartesi 19.50
Ağır adımlarla sitenin girişine ilerlerken gözlerim etrafı turluyordu. Her an bir şey olacakmış gibi tetikteydim fakat bunun bir işe yaramayacağını da biliyordum. Açıkçası ne olacağını kestirebiliyor ama bunu engellemek için bir şey yapmıyordum. Aktan ile karşılaşmanın benim için iyi olmayacağını belliydi. Buna rağmen sırf onunla karşılaşmak için sokaklarda oyalanmıştım. Gözlerindeki ifadeyi merak ediyordum. Nefret,iğrenme? Hangisi? Bu zamana kadar ikisine de çok rastlamıştım.
Eskimiş binaların önünden geçerken her gün sevdiğim kedileri görmezden geldim. Kalbimde onlara yetecek kadar sevgi kalmamıştı. Onlar da sevmeyecekti zaten artık beni. Kendileri bilirdi. Ben yine de onlara yemek vermeye devam edebilirdim.
Gittikçe eve yaklaşırken polarımın şapkasından çekilmemle afallayarak sarsıldım. Karşımdaki öfkeli gözler hiç durmadan omuzlarımdan ittirdiğinde beklemediğim bu hamleyle yere düşmüştüm. Avuç içlerime batan taşlar yüzünden canım acırken beklediğim şeyin olmasıyla gülümsedim.
İki binanın arasında kalmış tenha kısımdaydık. En azından evime yakın bir yerdeyiz diye geçirdim içimden. Yürürken fazla zorluk çekmeyecektim. Aktan'ın öfkeden buğulanmış gözleri tepeden beni izlerken bir anda üzerime çıktı ve elmacık kemiğimin üzerine bir yumruk geçirdi. Fazla öfkeli duruyordu. Elleri yakalarıma yapışırken bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan.
"Ne gülüyorsun lan pişkin pişkin?" dedi tükürürcesine. Omuzlarımı sarsarak tekrar beton zemine çarptığında kafam acımıştı. İstemsizce dudaklarımdan bir inleme dökülürken konuşmasına devam etti. "Güvenip evime aldım seni değil mi?"
"Almasaydın." dedim gülümseyerek. Gözlerindeki öfke büyürken kendisini zor tuttuğunu anlamıştım. Bir yumruk daha gözümün üzerine indiğinde canım yanmıştı. Çok fazla. Bunlara dayanacak bünyede bir insan değildim. Elleri göğüs kafesimi bastırırken hissettiğim sızıyla ciddileştim.
"Kendinden güçsüze mi yetiyor lan gücün?" dedim ellerinden kurtulmaya çalışırken. "Tam sana yakışacak hareket." Söylediklerime aldırış etmeden bir yumruk daha indirdiğinde yerdeki bedenimi ondan uzaklaştırmaya çalışmıştım. Hırsla üzerimden kalkarken öfkeli nefeslerini duyabiliyordum. İstediğime ulaşmıştım,rahatı bozulmuştu işte.
Sızlayan kemiklerime rağmen yerden kalkarak karşısına dikildim. Yüzünü ellerinin arasına alırken yerinde duramıyordu. "Niye uğraşıyorsun benimle?" dedi bıkmış bir ses tonuyla. Yaslanma ihtiyacıyla sırtımı duvara verirken derin bir soluk aldım. Onun aksine gayet sakindim.
Onunla neden uğraşıyordum? Uğraşıyor muydum ki? Bence bir şey yapmıyordum. Tek istediğim onun rahatını bozmaktı. Beni evine aldığını söylüyordu,almasaydı daha iyiydi. Bana attığı o yargılayıcı ve iğrenmişlik dolu bakışlar gözümün önünden gitmiyordu. Umursamadığımı düşünmüştüm ama öyle olmamıştı işte. Artık geceleri tekrarlanan sahneler arasında onun bakışları vardı. Midesini mi bulandırıyordum? Zeki bir adamdı. Neydi midesini bulandıran? Erkeklerle yatmam mı? Belki de bir fahişe olduğumu düşünüyordu. Öyle miydim? Bu sorunun cevabını bile veremiyordum kendime.
Tek istediğim bana öyle bakmamasıydı. Tam da bu noktada büyük bir çelişkiye düşüyordum işte. Tavırlarımın işleri daha da kötü bir hale getirdiğinin farkındaydım ama engel olamıyordum.
"Uğraşmıyorum." Kısık sesimi duyduğunda sinirli bir kahkaha döküldü dudaklarından. Sert adımları bana doğru yaklaşırken hemen dibimde gözlerimin içine bakıyordu. Bu sefer bakışlarındaki ifadeyi çözemiyordum. Belki de ben her şeyi yanlış yorumluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gecenin son ışıkları | bxb
Short Story"bir araba korna çalıyor, sen annen sanıyorsun ağlıyorsun. hala kimse okşamıyor saçlarını, kıyamet kopuyor da sen ölmüyorsun." texting/düzyazı,gay kurgu