Pazar 20.12
Ağır adımlarla merdivenleri çıkarken ofluyordum. Okul neredeyse bitmek üzereydi. Üniversite sınavı yaklaşıyordu ve ben yeniden babamın gözlerinde bir hayal kırıklığı görecektim. Sınava başvurmamıştım bile. İstemiyordum bunu. Öğretmenlerime bunu babamla halledeceğimizi söyleyerek okulda yapılan başvurudan kaçmıştım. Ne üniversiteye gitmek ne de farklı bir ortama girmek istemiyordum. Bunu isteksiz bir şekilde yapmamın bana hiçbir faydası olmayacaktı. Babam anlayana kadar bunu söylemeye gerek duymamıştım. Nasıl olsa bir şekilde öğrenecekti.
Bu durum biraz can sıkıcı olabilirdi. Kendi ayaklarımın üzerinde durmayı her şeyden çok isterdim. Kimseye muhtaç olmadan, kendi irademle bir yerlere gelebilmek ve başarılı olabilmek. Bunun pek mümkün olmadığını biliyordum aslında. Karamsarlık değildi bu. Ya da bir yardım eli ellerimi tutup bana yardımcı olmayacaktı. Olamayacaktı. Bu öyle bir şey değildi. İçimden gelmiyordu. Gelecekte kendimi herhangi bir işi yaparken düşünemiyordum. İlgimi gerçekten çeken ya da heves ettiğim hiçbir şey yoktu. Herhangi bir yeteneğimin olduğunu da düşünmüyordum. Ya da henüz ben keşfedememişim bunu. Yapmak istediğim hiçbir şey yoktu, heves ve istek barındırmıyordum içimde. Bir boşluğun içinde dolanıp duruyordum işte.
9. Sınıfta yine uyum sağlama süreci yüzünden hiçbir şey yapamamıştım. Okula gitmek istemiyor, çoğunlukla gitmiyordum zaten. Öğretmenlerim bana söz hakkı verecek diye korkudan sırama gömüldüğün günler çok olmuştu. Yine de inatla bana söz hakkı vermeye çalışıyor ve iletişim kurmaya zorluyorlardı. Korkunçtu. İlaç tedavisi yüzünden oluyordu hepsi. Babam bana iyi geleceğini söylüyordu ama daha da kötüye gidiyordu. İçi boşaltılmış ruh gibiydim. Sınavları da beceremediğim için bir sene sınıfta kalmıştım. Daha sonrası biraz daha farklı gelişmişti tabi. O kendini akıllı sanan insanların yanında kendimi ezdirecek değildim.
Merdivenlerin bitmesiyle kapının önüne geldiğimde koridorun diğer ucundan gelen sesleri duysam da aldırış etmedim. Cebimden kendi anahtarımı çıkartırken istemsizce göz ucuyla Aktan'ın olduğu yere bakmıştım. Kaşlarım anında çatılırken omuzundaki sargı ve üzerindeki kazağın parçalara ayrılmış olması dikkatimi çekmişti. Hareketlerim donarken sinir dolu söylemleri kulağıma doluyordu. Anlamsız bir korkuyla sıkışmıştı kalbim. Anahtarı cebime geri koyarak bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Bir anda içimi zehirleyici bir huzursuzluk sarmıştı.
"Hay sikeyim ya." Elindeki anahtarı hırsla yere fırlatırken duvara yaslandı. Hala beni fark etmemişti. Gözleri kapanırken hızlı hızlı alıp verdiği nefesler yüzünden göğsü hareketleniyordu. Birkaç gün olmuştu onu görmeyeli. Şimdi yeniden onunla karşı karşıya gelmek garip hissettiriyordu. Bakışlarım omuzuna kaydığında içim sızlamıştı. Ne olduğunu deli gibi merak ediyordum.
Yavaş adımlarım ona doğru ilerlerken ayağımın ucundaki anahtarı alarak onun dairesinin kapısına ulaştım. Kapalı gözleri açılırken göz göze gelmiştik. "Yardım edeyim." Diye mırıldandım sessizce. Gözlerini üzerimden çekmezken teslim olmuş bir şekilde onayladı beni.
Parmaklarım dairenin kilidine giderken elimdeki anahtarı kilide yerleştirdim ve açtım kapıyı. Derin bir nefes alarak kenara çekildiğimde Aktan yaslandığı duvardan doğrulmuştu. Hareketlenirken dudaklarından küçük bir inleme çıkmış ve yüzünü buruşturmuştu. Rahatça geçmesi için kapıyı sonuna kadar açarak geriye çekildim. Gözlerim sürekli üzerindeydi ve korkuyordum. Omuzundaki kan gözlerimin önündeydi.
Her zaman yanında olan çantasını yere bırakmıştı. Yüz ifadesindeki acı benim de canımı yakıyordu. Derin bir nefes alarak yanımdan geçtiğinde ağır çantasını zorlukla kaldırdım ve arkasından ilerledim. Kapıyı arkamızdan örterken yatak odasına ilerlediğini görmüştüm. Omuzundaki bandaja rağmen kan belli oluyordu. Elimdeki çantayı salonun girişine bırakarak peşinden gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gecenin son ışıkları | bxb
Short Story"bir araba korna çalıyor, sen annen sanıyorsun ağlıyorsun. hala kimse okşamıyor saçlarını, kıyamet kopuyor da sen ölmüyorsun." texting/düzyazı,gay kurgu