doksan dört

36.5K 2.9K 2.1K
                                    

Dünyadaki bütün güzel şarkılarından ritimlerinden ve en sevdiğim denizin dalga seslerinden daha huzurlu bir ses keşfetmiştim. Kuş cıvıltılarının arasında, arabanın içindeki yavaş ve sıcak öpüşme seslerimiz hepsinin önüne geçmişti. Dudaklarımın kızardığını hissediyordum. 

Kucağında oturmuş dakikalardır ona karşılık veriyordum. Eli hiç rahat durmuyor ve sürekli bedenimin her köşesini okşuyordu. Kemikli, uzun parmakları tişörtümden içeri girdiğinde titredim. Karnımı yavaş yavaş okşadı. Ardından yumuşak dudaklarını çekip yüzüme baktı.

"Yavrum sen kilo mu aldın?" dedi karnımı okşarken. Kaşlarım çatıldı. Hayvan mı ya bu çocuk?

"Ne demek kilo mu aldın? İki gündür ağzıma yemek bile almıyorum." dediğimde yeniden karnımı okşadı, eli kasıklarıma kadar indi.

"Ne hemen celallendin. Böyle daha çok hoşuma gider." karnımın etini hafifçe sıktığında yüzümü buruşturdum.

"Acıyor hayvan." aşırı normal bir şekilde söyleyince kafasını hafifçe kaldırıp dişlerini göstererek güldü.

Gülüşüne takılı kalınca o benim gözlerimin içine bakana kadar yüzünü inceledim. Kusursuz bir surata sahip değildi ve bu onu daha çok sevmeme sebep oluyordu. Kısık gözlerini gözlerime çevirdiğimde onu incelediğimi görüp göz kırptı.

"Ne oldu?" dedi eli hafifçe okşamaya devam ederken. Bu saniyeden sonra aramızdaki cinsel gerilimin kapısını sonuna kadar açtık.

"Arkaya geçelim mi?" diye sordum birden. Düşünür gibi yaptı ve gözleriyle etrafı taradı.

"Bu koltukta da yapabiliriz aslında." heyecanla dudaklarımı ısırdım. Acayip güzel bir konu konuşuyorduk.

"Burada rahat olmayız ki.." biraz cilve yaparak konuşunca bakışları değişti ve dudaklarını yalayıp kafasıyla arka tarafı işaret etti.

"Geç." dediğinde sırıtarak bir bacağımı çekip kucağından kalktım. O bir daha etrafına bakıp kapıyı açtı ve hafifçe kafasını eğip dışarı çıktı. Kapıyı kapattığı anda arka koltuğa geçmeden kemerinin tokasını sökmeye başlamıştı.

Heyecanla önden arkaya biraz zorlanarakta olsa geçtim. Koltuğa kendimi açtığım anda Özcan kapıyı açmıştı. Kemerini açmıştı ve düğmesini sökmüştü. Bacaklarımı açarak yatar pozisyonda oturduğumda gözlerimin içine bakarak bacak arama girdi, kemeri bacağıma değiyordu.

"Kimse görmez değil mi?" diye sorduğumda bilmiyorum anlamında dudaklarını büktü ve bir elini sırtıma koydu.

"Gelirken tek bir araba yoktu, şimdi etrafta kuşlar ve böcekler dışında kimse yok..." kendisi de emin konuşamıyordu ama emin olamasakda yapacağımızı biliyordum.

Omuz silkip yakasından tutup kendime çektim ve dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Anında hararetli bir şekilde karşılık verdi. Elimi ensesine koyup bacaklarımın arasındaki bedenini biraz sıktım.

Öpüşme derinleşirken sözleşmişiz gibi üzerimden kalktı ve bir anda gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı. Bende nefes nefese kendi tişörtümü çıkarıp kenara fırlattım. Özcan gömleğini çıkarıp benim tişörtümün yanına yolladı.

İkimizde tamamen çıplak kalana kadar soyunduk, elbiseler arabanın içine dağılmıştı ve bence hoş bir görüntü oluşmuştu. Arabanın içine bakarken Özcan çenemden tutup kafamı kendine çevirdi ve boynuma gömüldü. O boynumu emip ısırırken ben sırtında parmaklarımı dolaştırıyordum.

"Kayganlaştırıcı yok değil mi?" diye sordum, dudaklarım çıplak tenine değiyordu her kelimemde. Tenini iki dudağımın arasına alıp emdim.

"Maalesef." dedi üzgünce ama yine de boynumu yalamaya devam etti.

"Çok üzgünsün bakıyorum da." hafif bir alayla konuştuğumda kendini geri çekip yüzüme baktı, kaşları kaldırmış birkaç saniye yüzüme bakarken üzerimden kalktı ve hafifçe aşağı inip kasıklarıma öpücük kondurdu.

Gülüşüm solduğu anda o aletimi, biraz daha altını öptü ve en sonunda kalçama inip belimi hafifçe kaldırarak kalçamı ayırdı, dilini deliğimde hissettiğim an inledim.

O inlememi duyunca daha sert yalamaya başladı. Kapalı olan kapının tutunma yerine elimi atıp vücudumu biraz kaldırdım zevkle ama Özcan deliğimden ayrılmak istemiyormuş gibi bedenimi yeniden indirdi. Dilini deliğimden içeri soktuğunda gözlerimi kapatmıştım.

Birkaç dakika daha yaladı ama ardından kendini geri çektiğinde zevkten sulanmış gözlerimi açıp ona baktım. Vücudunu kaldırmıştı ve aletini girişime dayanmıştı. Aletinin ucunun baskı yapması bile gözümü korkuttu o an.

"Yine acıyacak." dediğimde bakışlarını bana çevirdi ve aletini deliğime sürüp kendini geri çekti. Parmağını yalayıp bir parmağını soktuğunda yüzüm acıyla buruştu.

"Güzelim, her türlü acıyor." evet haklıydı, isterse tüm kayganlaştırıcıyı döksün yine de ağrıyordu.

"Seninki bugün fazla büyük gibi, çok büyük ya of." dediğimde ikinci parmağını içime soktu.

"Ne yapayım Emre kasaba gidip usta biraz yanlardan al mı diyeyim?" diye sorduğunda muhabettin saçmalığı ile kahkaha attım.

O da güldü ama inadına deliğimi parmaklamaya devam etti. Birkaç dakika sonra kendini çektiğinde yeniden deliğime konumlanmıştı. Ucunu hafifçe soktuğunda az önceki gülüşüm soldu ve acıyla inledim. Biraz durup daha sonra tamamını soktu.

"Siktir..." acı ve zevki aynı anda yaşıyordum. Üzerime eğildi ve aletini geri çekmeden boynumu öpmeye başladı.

"Ben de seni sikeceğim." dediğimde bakışlarını kaldırıp yüzüme baktı. Bir şey dendiğinde acıyı unutup inatla yüzüne baktım. "Sikemez miyim?"

"Sikebilirsin." dediğinde şok olmuştum.

"Harbiden mi?"

"Buna izin vermeme gibi bir hakkım yok gülüm." boynumu öpüp kendini geri çekti. Benim kafamda ise Özcan'ın içine girdiğim anların fragmanı dönüyordu.

"Böyle parmaklayabilirim de değil mi?" hâlâ inanamıyordum. Derin bir nefes alıp aletini çıkarıp saniyesinde geri soktu içime. Yüzüm yeniden buruşmuştu.

"Önce bir bırak seni sikeyim, düşünürüz." dedi ve ensemden tutup omzuna yasladı.

İçimde gitgel yaparken ilk yavaş olsa da daha sonra hızını arttırdı. Bir elini koltuğun yaslanma yerine koyup iyice içine abandı. Şimdi inleme seslerimiz arabanın içinde yankılanıyordu.

O hızını arttırdığında ben de elimi aletime atıp çekmeye başladım. Bakışlarını bana çevirdi.

"Bekle istersen halleder-im." zorlukla konuştuğunda kafamı sağa sola doğru salladım.

"Dayanamıyorum." dediğimde dişlerini sıkıp daha da hızlandı.

Birkaç dakika sonra ikimizde eş zamanlı olarak geldiğimizde şimdi sadece nefes seslerimiz yankılanıyordu. Üzerime uzandı ve gözlerini kapattı.

Soluğumuz düzelince omzundan öpüp üzerimden kalkıp koltuğa oturdu. Benim bacağım hâlâ aralıktı ve deliğimden aşağı onun dölü, karnımdan ise benim dölüm akıyordu.

Arabanın kapısını kapattı ve ardından öne doğru uzanıp sigara paketini ve ıslak mendili aldı. Islak mendilden biraz çıkarıp ilk deliğimi, daha sonra ise karnımdaki dölü sildi. Ben ise yorgun yorgun onu izliyordum.

"Bir sigara içeyim gidelim." dediğinde kafamı salladım.

O sigarasını yakıp bir duman çekerken ben bacaklarımı kapatıp ona  yaklaştım ve gövdesine sarılıp kafamı göğsüne gömdüm.

Çıplak tenini öperken onu nasıl sikeceğimi düşünüyordum. İçim kıpır kıpır olmuştu şimdiden.

ERGANİLİ SEVGİLİM Where stories live. Discover now