2. Bölüm

9.3K 778 1K
                                    

Pera-Yağmur

Siyah beyaz hiç karışmamalıydı... Çünkü siyah beyazın hep kiri olarak kalacaktı.

Lav Duru'nun siyah yanıydı ve ondaki beyaz hiçbir zaman temiz kalmayacaktı. 7 yaşındaki Duru beyaz sonrası ise siyah olan Lav'dı...

Yağmur damlaları hızla yere damlarken ben ruhumda yer edinen izlerle yürüyorum. Dünya'nın benim için kötü bir evrene devrilmesinden hemen önce ,yağmur birikintilerine zıplar eğlenirdim hatırlıyorum da o soğuk su çoraplarımı dolayısı ile de ayakları mı ıslatsa dahi eğlencemden ödün vermezdim. Şimdi ise yağmurun tenime değip beni bütün yaşanmışlıklardan temizlenmesini istiyorum. Ne ironi değil mi.

Attığım her adımda küçük bir kız çocuğu benden uzaklaşıyor gibi. Oysa ki o kız çocuğundan uzaklaşan benim. Yara bere olan bir ruhum kim onu istedi ki?

Hiç durmadan nefesim kesilene kadar koşmak istiyorum çoğu zaman. İlginç olan yapım gereği fazla Bedelsel aktivite sevmemem. Rahatına düşkün yatıp yuvarlanmayı seven bir doğam var.
Fakat zihnim sadece yorulunca bulanıklașıyor ve böyle anlar da deliler gibi koşmak bana iyi geliyor.
Eğilip nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Kafamda ki kapșonu indirip rahat bir nefes almaya çalıştım.

“Lav biz dokuz yıla yakın bir zamandır nefes almıyoruz.”

İç sesim de benim ne halde olduğumu biliyordu. Kapșonumu tekrar kafama geçirip koşmaya devam ettim. Kısa bir süre daha koştuktan sonra önünde durduğum binaya kısa bir süre bakıp adımlarımı içeri yönlendirdim. İçeri girip birkaç adım attıktan sonra üstümde hissettiğim bakışlarla kafamı kaldırıp yukarı baktım.
Oradaydı... Bana bakıyor ve beni izliyordu...

Hızlı bir şekilde adımlarımı personel odasına yönlendirdim ve giyinmek için soyunma odasına girdim. Ceketimi çıkardığım gibi açılan kapıyla gözlerimi ağır bir tembellik ile karşımda beliren silulete diktim.

Zemheri...tam bir sürtüktü ve dikkate alınması arz olunur, ben ondan nefret ediyorum. Somurtkan bir suratla “Mar yukarı da seni bekliyor. Hemen gelsin dedi.”

Oradan bakınca ikisinin hizmetçisi gibi bir duruşum mu vardı. Tabi ki yoktu. Kolumda ki saatte bakıp “mesai saatleri olmadan yukarı çıkmam yasak diye hatırlıyorum. Mar’a söyle işim bittiğinde yanına uğrarım.”

Gözlerimi kısıp kısa bir düşünür gibi yaptım. Omzumu dolaba yaslanarak “hem belki sende arada ki vakti değerlendirmek istersin ha!” dedim ve arkamı döndüm. Onun suratında olan aptal sırıtmayı görmek istemiyordum. Üstümde ki sweti çıkarıp beyaz gömleğe uzandım. Kapının çarpılma sesiyle elime aldığım gömlekle duraksadım kim olduğunu anlamam zor değildi. Aradan geçen birkaç saniyeden sonra boynumda hissettiğim nefesle kafamı kaldırdım. Gelenin kim olduğunu zaten biliyordum. Duvardaki aynada kesişen bakışlarımızla yutkundum. Zifiri karanlık gözler adem elmasının hareket etmesiyle yutkunduğunu anlamam zor değildi.
Dudaklarım keyiften yoksun şekilde kenara kıvrıldı. Elimde ki gömleği umursamaz bir tavırla dolaba fırlatıp arkamı döndüm. Gözleri mi gözlerine dikip , kafamı yana doğru eğip elimle bedenimi gösterip alayvari bir tınıyla “giyiniyorum görmüyor musun?”

“görüyorum ama korkma ilgimi çeken bir şey yok.”

ilgini ayrı seni ayrı üst üste diker ulu orta ikinizi siker....’

İç sesim şimdi değil. Ulan ben dahi dehşete düşüyorum fantazi dünyanı dinlerken manyak! Bu adam sözleriyle canımı  acıttığını mı düşünüyor gerçekten?

Oyunbaz Ve Oyun +18 Where stories live. Discover now