3. Bölüm

7K 639 465
                                    

Zakkum-Anason

Sabah erkenden uyanıp duşa girdim. Üstümde ki kırgınlığa tek iyi gelecek şey bedenimi dünyanın kibrinden arındıracak suydu.

Ruhumda iyileşmez yaralar her nefes aldığımda bu son olsun diye dua ediyorum. Bu son olsun... Aldığım son nefes düşüncesi ne kadarda güzel... Aldığım son nefesin hayalini kuruyorum...Acaba arkamdan üzülecek kimse olur mu?

Mar üzülür mü?

"hiç sanmıyorum Lav"

Ben de öyle, peki ya Mert o üzülür mü?

"onda biraz çekimser düşünüyorum yani tartışılır."

Evet iç sesimle ölürsem arkamdan kim üzülür diye konuştuğuma göre mis gibi delirdim. Yani bir Bakırköy tatili şart. Duştan çıktığımda üstümde hafif bir kırgınlık var gibiydi. Okul formamı giyip çantamı alarak evden çıktım. Okul servisine bindiğim de kulaklığımı takıp  gözlerimi kapadım.

Zakkum-Anason söylüyordu.

Müzik dinlemeyi seviyorum. Zihnim birazda olsa dağılıyor.

Servis durduğunda çantamı omzuma atıp indim. Bugün okula erken gelmiştim.

"Lav biz dakiğiz geç kalmayı sevmiyoruz bebeğim..

İç sesim canım iç sesim sen de olmasan bana kim hak verecek , söyle bakim hııı?
Kendim ve gene kendim ile şamata gırgır okula girdim.

Bakışlarımı kısa bir süre bahçede gezdirdiğim de bana bakan yeşiller ile gülümsedim. Ben yeşili hiç sevmem aslında ama ilk defa bir yeşilden nefret etmiyorum. Demek ki keramet rengin sahibindeymiş.

Sırtımda ki çantayla beraber aheste aheste  ilerlediğimde yeşillerin sahibi  bakışlarıyla ayağında ki topu gösterip göz kırptı. Sırtımda ki çantayı bahçede ki banka bıraktım ona doğru ilerledim. Yürürken önce gömleğimin manşetlerini katlandım daha sonra gömleğimin ilk üç düğmesini açtım. Önünde durduğumda hiç beklemeden ayağımı topa vurdum.

O benim ona selam vermemi beklemiști galiba tabiki fırsattan yararlanacaktım. Kale de Mert'in en yakın arkadaşı Rüzgar vardı. Mert arkamdan koşuyordu ama ben bu golü atacaktım.

Önüme geçtiğinde ayağımda ki topu bedenimle beraber soluna döndürdüm ve koşmayı sürdürdüm. Vuruşum gol olacaktı başka oluru olamazdı. Yaptığım vuruşla top kaleye girdiğinde gol diye bağırdım. Arkamı döndüğümde Mert gülümseyerek bana bakıyordu. Saçlarımı savurup havalı bir şekilde ona doğru ilerledim. Beni gülümsetecek bir şeyler illaki buluyordu. Önünde durduğum bakışlarım kısa bir süre sonra süre dudağına kaydı. Dün gece benim yüzümden olmuştu. Elimi kaldırıp parmak uçlarımla acıtmamaya çalışarak "açıyor mu?"

Dudaklarını kenara kıvrıldı. Gözlerinde ki parıltıyı görmemek imkansızdı. Kafasını olumsuzca sallayıp "bundan sonra hiç acımaz."

Elimi indirdiğimde gözlerinde ki anlık mutluluk silindi. Gömleğimin düğmelerini ilikleyip "teşekkür ederim" dedim ve yanından geçtim. Arkasını dönmeden "neden" diye bağırdı. Ben de ilerlerken "yanımda olduğun için" dedim ve banktaki çantamı alıp merdivenlere yürüdüm. Kahvaltı yapmadan evden çıktmıștım ve açtım. Kantine girdiğim de direkt sıraya  girdim. İki tost iki tanede kahve aldım ve arkamı dönüp boş bir masa bakındım. Mavi harelerle göz göze geldiğim de ilerleyip "günaydın" dedim ve onun iki masa ilerisinde boş olan masaya geçip oturdum. Kısa bir süre sonra kantine giren Mert'e elimi kaldırıp beni görmesini sağladım. Önümde ki sandalyenin çekilmesiyle tost ve kahveye önüne ittim. Tostan aldığı ısırıkla "çok güzel" diye mırıldanarak yemeye başladı. Yüzümü buruşturup "kantinçiye teşekkür et"

Oyunbaz Ve Oyun +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin