21

167 15 6
                                    

Bir önceki bölümün devamıdır. Keyifli okumalar!

"Acıktım ben."

Alışveriş merkezini turladığımız ve bir mağazaya iki kere girip bunlar aklımda kalsın dediğim üç saatin sonunda karnım ağrımaya başlamış, acıkmıştım. İlk bir saatten sonra bunalmış olmalılar ki koluma girip, sürekli gitmemiz için ısrar etmişlerdi.

Jimin'e söz vermiştim, bu yüzden elimden geldiğince oyalamam gerekiyordu. Fakat kendi başıma uğraşıyordum resmen. Taehyungla anlaşma yapmamış gibi Yoongi ve Hoseok hyungla bir olmuş, beni çıkartmaya çalışıyorlardı. Yaptığım kaş, göz hareketlerinden de anlamıyordu ki.

"Bizde ama bir mağazaya daha girmemiz lazım. Saat almak istiyorum."

Sabahtan beri bana öldürecekmiş gibi bakan Yoongi hyungun konuşmasıyla sesimi çıkarmamış, omuzlarım düşmüştü. "Büzme dudaklarını, gideriz birazdan."

Küçük bir çocuk gibi omuzlarımı kaldırıp indirmiş, kollarımı göğsümde bağlamıştım. Sol kolunu belime sarıp, kendine biraz daha yaklaştırmış ve alnımı omzuna yaslamıştım.

"Biz burada sizi bekliyoruz."

Duyduğum onaylayıcı mırıltılarla hyunglar arkamda duran saat mağazasına ilerlemişler, bizi yalnız bırakmışlardı. "Senin için bir şeyler almaya gidebilirim."

"I-ıhm, dayanırım ben."

Boşluğundan yararlanıp boynuna yakın bir mesafeye çok hafifçe dudaklarımı bastırmış, göğsümde bağlı duran kollarımı beline sarmıştım. "Jeongguk, bebeğim, gerçekten küçük bir şeyler alabilirim. Karnın ağrıyor sonra biliyorum."

Neden ayrılmıştık ki? Bu kadar uyumlu ve anlayışlı bir adamı neden bırakmıştım ki? Büyük salaklık yaptığımın farkındaydım. Hiçbir suçu yoktu, kimseyi öpmemişti. O aptal kafalı çocuk ondan yararlanmıştı tamamen. Taehyung böyle bir şeyi yapacak bir insan değildi zaten. Sadece şu aptal gururuma bir takım şeyleri yedirememiş, anlık öfeknin getirdiği sinir ve kıskançlıkla aramıza saçma bir soğukluk girmesine izin vermiştim.

"Taehyung," dolan gözlerimle kafamı hafif bir açıyla yukarı kaldırıp, edildiğim yerden bakışlarımı onunla birleştirmiştim. "Çok güzelsin, daha sıkı sarılsana."

Görmeyi en çok sevdiğim, görmek için her şeyi yapabileceğim kare gülüşünü açığa çıkarmış, inci gibi sıralı dişlerini öpmek istemiştim. Dediğim şey hiç komik değildi, duygulanmıştım ama yapılan en komik espriymiş gibi gülmeye devam ediyordu. "Niye bu kadar hassaslaştın birden?"

Belindeki kollarımı sıkılaştırıp utandığım için kafamı geri omzuna gömmüş, duyabileceği şekilde mırıldanmıştım. "Bilmiyorum, özledim sanırım."

"Hım, demek öyle."

"Öyle tabi. Sen, sen özlemedin mi?"

Saçlarımı okşayan avuç içiyle yanağımı ona oldukça yakışan, fazlasıyla basit görünen fakat tüm gözleri üzerine topladığı beyaz tişörtüne sürtüp cevabını beklemiştim. "Bilemedim ki şimdi, özledim sanırım."

"Bilemedim değil, özlemişsin işte, söylesene düzgünce. Bak ben söyledim."

"Özledim Jeongguk, özledim."

"Özleminizi giderdiğinize göre gidebiliriz o zaman."

Yanımıza gelen hyunglarla sonunda yemek yemeğe gitmeye hazırdık. Duyduğum söz ve yaslandığım bedenden aldığım enerjiyle Taehyung'un parmaklarına parmaklarımı kenetlemiş, her zaman yediğimiz yere gitmek için alışveriş merkezinden çıkmıştık.

The Crazy Kind || TaekookWhere stories live. Discover now