BÖLÜM 7

10 5 0
                                    


Tam iki gün geçti o kazanın üzerinden. Koca iki gün evde boş boş yatmaktan başka bir şey yapmadan iki gün. Herkesin benim üzerime titremesi işleri daha da zorlaştırdı. Off! Zaten o gün odaya direkt giren Oğuz abinin bana ve doktora şüpheci bakışları bide unutmadan şüpheci tavırlarıda vardı. Allah' tan doktor hiçbir şey belli etmedi. Sadece kaza ile ilgili bilgiler birkaç ilaç, krem vermişti. O günden sonra Oğuz abimin gözü sürekli üstümdeydi. Her dakka başında yanımdan ayrılımıyordu. Ama bunun peşini bırakmayacağını söylemişti bana. Olayı sonradan teyzemlere anlatmıştık ve teyzem ve amcam çok üzülmüşlerdi ve üzerime daha çok titremeye başlamışlardı. Bana çarpanın kim olduğunu öğrenememiştim çünkü aklıma sürekli o ilacı bana nasıl vereni düşünüyordum. Yani fazla aklıma takmamamıştım. Küçük bir araştırma yapmıştım ve hâlâ bana kimin o ilacı vereni bulmadım şimdi bulmam lazım ama burada kalınca yatağa mahkum gibi kalarak bide ellim kolum bağılı olarak yapamazdım. En iyisi kendi evime geçmem en azından oradan durumu kontrol altına alabilirim. İlk önce en zor tarafını halletmem gerek  yani teyzemleri. Eğer onları ikna edersem gerisi kolay. Bu yüzden onların huyuna giderek öyle ikna etmem gerek. Ondan sonra belki kolayca ikna edebilirim sonrada kendi evime gidip araştırmalara başlarım. En azından burada kalırken yine küçük küçük araştırmalar yapmıştım. Elime küçük bir not tuturak ise başlamıştım. Bir elimde notlarım diğer elimde ise tükenmez bir kalem. Bir sayfa çevirip kendimce edindiğim ipuçları yazmaya başladım. İlk olarak başlık atıp yazmaya başladım.

-İLAÇ HAKKINDA-

1- İlaç yemek yoluyla verilmişti.

2- Zararlı değil.

3- Sulu yemek ya da içecek yoluyla verilmişti.

4- Morluk ve yaralama.

5- Toz şeklinde kullanılır.

6- Çok nadir bulunur.

7- Kaşıntı, hapşırma ve uyuz gibi yan belirtileri vardır.

Bulduğum bu ipuçları bana çok faydalı olmuştu. En sondaki madde de ise bir gün önce gizliden doktoru arayıp öğrenmiştim. İlk önce bilgi vermedi ama sonra biraz ısrar edince vermek zorunda kalmıştı. Şimdi geriye bir tek şey kalıyor buradan gitmek ve kendime evime yerleşmek. Bunlar bana göre değil ileride ki zamanım çok aksiyonlu geçecek mi duruyor? Yüzümü dışarı da yağan yağmura çevirdim. Yağmur dünden beri yağıyordu ve bu bana huzur veriyordu. Çünkü tek saklandığım sığınağımdı. Onunla birlikte dinine kadar ağlardım. Hattâ hiç durmadan uyumadan sabaha kadar ağlardım. Bunu ne zaman yağmur yağsa yapardım. Ama dün ilk kez bunu yapmamıştım. Nedenini bilmiyorum ama içimden ağlamak gelmedi. Belkide kafam çok doluydu ya da dün yağmurun yağmasını unutmuştum. Olamaz galiba değişiyorum. Bu hiç iyi değil. Off! Yine saçmalamaya başladım. Odaklanmam gereken önemli konularım var. İlk olarak beni kimin neden zehirlediğini, kendi evime gitmek ve daha sonra da buralardan gitmek. Ah! Evet o da vardı. Buradan temeli olarak gitmek. Arkama bırakacağım bir ailem var ama onlarsız yapamıyorum. Bu hayatta eksiğim, yarımım, yaralıyım...
Bu şehir, bu ülke bana acı veriyor. Yaralarımı yineden kanatıyor. Başımı sağa sola sağlayıp kendimi toparladım. Şimdi bunların düşünmenin sırası değil. Derin bir nefes alıp akşam ki konuşmayı düşündüm. Çünkü bu olayı hemen çözmem gerek, acaba direk konuşmaya mı başlasam yoksa alıştıra alıştıra mı konuya girsem. Elimi saçımı götürüp karıştırdım. Umarım iyi karşılarlar ve çok da tepki göstermezler.

Saat akşamın sekizi. Şimdi Oğuz abi ve amcam eve gelmişlerdir. Zaten akşam yemeği için beni çağıracaklardı. Ama şimdi gelmeleri gerekirdi ve daha hiç kimse gelmedi. Kesin bir sorun vardı yoksa şimdiden gelirlerdi hemen de yavaşça yataktan çıkıp aşağıya inmek için üzerime kapşonumu giyip yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Tam elim kapın koluna giderken, kapı birden açıldı karşımda Emine Sultanı bulmak beni şaşırttı. Genellikle yemek ya teyzem gelirdi ya da evde çalışan diğer kızlar gelirdi. Emine sultanın görevi sürekli mutfaktı. Gülümseyerek Emine ablaya baktım.
"Beni bu sefer sen mi yemeğe çağırmaya geldin hıı sultanım." dedim. Emine ablam ise yüzündeki anne şefkati ile bana bakıyordu.
"Evet kuzum. Bende seni yemeğe çağırmaya geldim hâttâ sana merdivenlerde rahat inmen içinde yardımcı olmaya da geldim." dedi. Her zaman böyle merhametli bir kişiydi Emine ablam. İyi ki bizimle. Kolunu bana doğru uzattı. İlk olarak küçük bir kahkaha atıp hemen koluna girip sevimli sevimli konuştum.
"Öyle mi? Benim tontoşum bana yardımcı olmak için öyle mi? Ama! Aşkolsun sultanım. Ne yani ben kendim gelemezmiyim. Bide ben hasta olmazsam gelmezsin sen zaten." dedim. Bir yanda yavaşça merdivenlerden inip bir yanda da konuşuyorduk.
"Aaa! Öyle deme kuzum. Ben her zaman yanına geliyorum. Bide sen çok güzel de inersin bu merdivenlerden. Ne bana ne de başka birisine ihtiyacın var. Ama benimki de ana yüreği seni hasta hasta aşağıya kadar inmeme yüreğim el vermedi benim güzel kızım." dedi ağlamaklı sesiyle. Bende ona kıyamadan yanağından öptüm. Merdivenin sonuna geldiğimizde gözümü etrafa bakındım ama ne teyzemi ne de Oğuz abimi gördüm. Emine ablama dönüp konuştum.
"Eee! Kimse yok mu? Teyzemler nerdeler ki." dedim. Emine abla bana bakıp konuştu.
"Ah, tatlım! Senin haberin yok tâbi. Teyzenler bu akşam yeni ortak oldukları Ulaş Bey' in evine gittiler." dedi. Hmm! Bu yüzden yoklar.
"Anladım. Hmm! Demek ki bu akşam birlikte yemek yiyeceğiz." dedim sesimdeki neşeyle. Emine ablam şah bir kahkaha atarak:
"Tâbi kuzum. Seninle uzun zamandır başbaşa yemek yemiyorduk." dedi. Birlikte salondan çıkıp yemek salona gidip masaya oturduk. Ohh! Bugün yine döktürmüş. Emine ablama dönüp.
"Ablam yine döktürmüşsün." dedim. Masada enfes yemekler vardı hemde en sevdiklerimden. Birlikte masaya oturduk ve artık konuya bir yerden girmem gerek yoksa  buradan çıkamayacağım ve o şahısların peşine burada kalarak bulamam. Fırsat bu fırsat Emine ablam bu konuda bana yardım edebilir. İlk olarak Emine sultanı kendi tarafıma çekmek daha sonra da birlikte teyzemleri ikna ederiz. Boğazımı temizleyerek konuya girdim.
"Şey Emine sultan sana bir şey danışmak istiyorum." dedim şirince. Bilerek sesimin şirince ve tatlıkla çıkmasını sağladım, çünkü Emine ablam her zaman buna kanıyor. Başını tabağından kaldırıp yüzüme baktı.
"Tâbi kuzum. Bir sorun mu var." dedi endişe sesiyle. Ah! Kıyamam ben sana ama üzgünüm bunu yapmak zorundayım.
"Ya Emine abla ben kendi evime gitmek istiyorum yani orada kalmak istiyorum. Bu günlerde hiç uğradım hem annemin bana bıraktığı çiçekleri bile sulamdım. Şimdiden hepsi kurumuşlardır." dedim aklıma gelen tüm bahaneleri sıralarken, doğrusu yalan değil ki annemin bana bıraktığı çiçeklerine hepsine ben bakıyorum. Umarım hepsi kurumamıştır. Emine ablaya dönüp tekrar konuştum.
"Yani burada çok fazla kaldım. Bide evimi çok özledim." dedim. Emine ablam sakince beni dinliyordu. Yani bu demektir ki bana destek verecek. İçimden kahkaha atmak geliyordu ama sadece gülümsemeyle yetindim.
"Yani kuzum ne bileyim. Sende haklısın ama bunu teyzenlerle konuşman daha doğru olur kızım." dedi. Biri gitti sıra diğerinde o da biraz olsada kolay yola gelecek.
"Tabiî öyle yapacağım sultanım. Ama ilk işim teyzemleri ikna etmek gerisi kolay zaten." dedim neşe çıkan sesimle. Başını 'evet' olarak salladı. Sessizce yemeklerimizi birden elektrikler gitti. Korku endişe içinde:
"Emine abla..." dedim. Emine abla hemen cevap verdi.
"Burdayım kuzum. Sakın korkma." dedi. Yavaşça yerimden kalkıp yanına gittim. O da hemen beni kollarına aldı. Biz sessizce yerimizde durup elektriğin yeni- den gelmesini beklemeye başladık.
"Neden daha gelmedi elektrikler Emine abla." dedim korkuyla. Biz birlikte kapıya doğru yavaşça yürümeye başladık. Ve birden bir yerlerden telefon sesi geliyordu. Yerimde mıhlalamış gibiydim. Kapının önünde durup ve Emine ablayla göz göze geldik. Çalan telefon benimki değil, çünkü telefonum yukarıdaydı.
"Senin ki mi çalıyor Emine abla?" dedim.
"Hayır kuzum benimki değil." dedi. Emine abla bana bakarak konuştu.
"Kuzum sen burda kal. Ben gidip mutfakta mum vardı, hemen alıp geleyim." dedi. Beni bu karanlıkta görmese bile başımı 'evet' olarak salladım. Biraz zaman geçtikten sonra telefon sesi de artık gelmiyordu. Emine abla mutfaktan elinde iki mumla
yanıma doğru gelip ilk elimi tuttu sonra mumlardan birisini bana verdi.
"Benimki de değil. Hattâ odamda." diye açıkladım.
Peki nereden geliyordu ki bu telefon sesi. Ben etrafa bakmaya başladığım sırada kapı sesini duyduk. Emine ablayla ile birbirimize baktık.

DEVAM EDECEKTIR.

-Herkese merhaba sevgili okurlarım. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Oy⭐🌟 ve yorum💬✒ yapmayı unutmayın lütfen. Biliyorum bölümler çok geç geliyor ama elimden gelini ve size daha hızlı🏇 şekilde yetiştirmeye çalışıyorum. Çünkü 4 kitabı bir anda yazamıyorum. Onun için bölümler geç geliyor. Şimdiden herkesten özür dilerim sizi bekletirdiğim için. Bide lütfen yorum yapmayı unutmayın çünkü sizin düşünceleriniz benim için çok önemli. Diğer kitaplarımıda okumayı unutmayın. Sağlıkla kalın. Allah' a emanet olun ve kendinize iyi bakın. Diğer bölümde görüşmek üzere. Sizleri seviyorum.... Sevgilerle yazarınız....😊😊😊😊😊
🏆🏆Daha unutmadan çok yorum ve oy belki bizi sıralamaya koyar onun için elinizden geleni yapın lütfen. Bol bol yorum istiyorum sizden...🏆🏆

//////////////////////////////////////////////////////

Sevgili okurlarım bana ulaşmak için:
Twitter:❧❧zeynep❧❧
(zynp_jaehyun)

Instagram: zeynepmutlu27  (kişisel hesabım)

Instagram: zynpwattdunyasi (wattpad)
Pinterest: zynpezrahappy
(peachgirl)
Telegram: zmrownwatttr
(rüya kapanı )

      YARALI KALBİM Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora