35

671 74 94
                                    

¬ Lütfen hayalet okuyucu olmayın

¬ Keyifli okumalar ✨

Başımdaki ağrı gözlerimi açmama engel olsa da kendimi zorlayıp yavaşça açtım. Başta her yer bulanıktı ama yavaş yavaş netleştiğinde gördüğüm manzarayla dehşete düşmüştüm. Etrafımı iyice incelediğimde olanları algılamak çok zor geliyordu.

Yattığım yerden dikkatle doğrulup önümdeki demir parmaklıklara tutundum. Nasıl bir yerdeydim böyle. Ve neden buradaydım aklım almıyordu. Kocaman bir odanın köşesinda demir parmaklıklara hapsolmuştum. Bulunduğum yerde sadece bir yatak ve bir şişe su vardı.

Çıkmaya çalışsam da çabalarımın hepsi boşa gidiyordu. Kimin neden beni buraya kapattığına dair bir fikrim yoktu çünkü etrafımda bunu yapabilecek hiç kimse de yoktu. Ben düşüncelere dalmış etrafı incelerken dış kapı yavaşça açıldı. Gelen kişiyi gördüğümde gülümsemiştim.

"Seo Jun hyung beni kurtarmaya mı geldin?"

Parmaklıklardan beri elimi ona uzatıp beni çıkarmasını bekledim. Ama beklediğim gibi olmamış Seo Jun hyung gülümseyerek yere bağdaş kurup oturmuştu. Kaşlarım çatılırken her şey daha karmaşık bir hal almaya başladı.

" Hyung ne yapıyorsun çıkarsana beni buradan. Evime gitmek istiyorum Jin merak etmiştir."

Seo Jun hyung gözlerini devirip bir hışımla dibimde bittiğinde irkilip olabildiğince geriye çekildim.

"Jin yok anladın mı beni Jin yok!"

Cümlesinin sonunda bağırdığında gözlerim dolmuştu. Neden böyle yaptığını anlayamıyordum.

"Hyung neden böyle yapıyorsun hiçbir şey anlamıyorum. Lütfen çıkar beni buradan."

Alaylı bir şekilde başlayan gülümsemesi kahkahaya dönüşürken onu tanıyamıyordum. O hoşgörülü sevecen adam gitmiş yerine bir psikopat gelmişti. Ellerini demir parmaklıklara vurduğunda sıçradım.

"Sen zaten neyi anladın ki Kim Taehyung. Sen beni ne zaman anladın ki. Sana nasıl baktığımı ağızından çıkan her kelimeye nasıl hassas davrandığımı ne zaman gördün ki."

"Hyung.."

"Hyung deme bana HYUNG DEME."

Ayağa kalkıp sağa sola git gel yapmaya başladığında benimde göz yaşlarım birer birer düşmeye başlamıştı. Korkuyordum hem de deli gibi korkuyordum.

"Sana aşık olduğumu o aptal beynin algılayamadı."

Şaşkınlıkla gözlerim ve ağızım doğru orantılı açılmıştı. Ne demişti o sana aşık olduğumu mu? Hyung bana aşık mıydı? Ben bunu nasıl görememiştim ki.

"Tek bildiğin Jin. Onu öldürdüm ama hala vazgeçemedin."

Kalbime saplanan acıyla yüzümü buruşturdum. Jin'i o mu öldürmüştü. Daha ne kadar şok geçirecektim bilmiyorum. Seo Jun hyung söylediği şeyi fark ettiğinde yanıma gelip parmaklıklara tutundu, ben ayağa kalktığımda o da kalkmıştı.

Nefesim kesiliyordu ama susmak istemiyordum bu yüzden içimdekileri haykırmaya başladım.

"Sen nasıl bir psikopatsın onu öldürdün mü. Buradan çıktığımda seni mahvedeceğim! Duydun mu beni seni doğduğuna pişman edeceğim!"

"Seni buradan çıkarmak gibi bir niyetim yok. Bana aşık olacaksın belki o zaman seni buradan çıkartırım."

Son sözünü söyleyip hışımla evden çıktığında dizlerimin bağı çözülmüş yere yığılmıştım. Hıçkırıklarım istemsiz ağızımdan dökülürken ne yapacağımı bilemiyordum. Önceliğim buradan nasıl çıkacağım olmalıydı.

O bana aşıktı.

O aşık olduğum adamı öldürmüştü.

O aşık olduğum adamı öldürmüştü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

¬ Vote vermeyi unutmayın ✨

Solitude | Taejin AuWhere stories live. Discover now