~53~

331 75 387
                                    

#Michael Ortega-Last Goodbye (piano)

~Anka~

Yatağa uzanmış babamın gelmesini beklerken gözüm yağan yağmuru izliyordu. Bulutlar da sanki yalnız ağlamak istemedeğimizi hissediyor gibi. Acılarımıza ortak olurken gözyaşlarımızın huzurla yağmura karışmasına izin veriyorlardı. Bulut...sen de ağlıyor musun? Benim gözyaşlarım bir bir dökülürken senin de yağmurun bana eşlik ediyor mu?

Ona söylediğim sözler aklıma gelince gözlerimi yumdum. 'Senden nefret ediyorum' diyişim beynimde durmadan yankılanırken titrek bir nefes aldım. Ne zaman 'Seni seviyorum' diye haykırabilirdim?

Beni bırakma sebebi onun açısından düşününce aslında tamamen mantıksız değildi. Bu yüzden onu tamamen silip atamıyordum. Her ne kadar saçma bir şekilde düşünüp ona göre hareket etmiş olsa da..onun gerçekte nasıl hissettiğini biliyordum. Bunu onun gözlerinde de görmüştüm. Zaten ölmüştü... Ve benim sabahki davranışımla sanki üstüne toprak atmıştım.

Üzüntüyle bacaklarımı kendime doğru çekerken yavaş yavaş pişman olduğumu hissediyordum. Belki de ona bir şans vermeliydim. Belki de yaralarımı kendim iyileştirmeye çalışmak yerine onun iyileştirmesine izin vermeliydim. Çünkü biliyorum, ben ne kadar uğraşırsam uğraşayım asıl ilaç ondaydı... O benim ilacımdı, ihtiyacım olan oydu...

Keşke biraz sakin kalabilseydim... Ama o anda kendime engel olamadım. Sanki bugüne kadar içime attığım her şey bir anda dışarı çıkmış gibiydi. Kendimi tutamadım, içimdekileri döktüm. Pişman mıydım? Evet, hem de çok fazla pişmandım... Ama yine de işte..engel olamadım. Önceden yaşadığım kalp kırıklığı ve de bunu sessizce içimde yaşamamın sonucu bu şekilde ortaya çıkmıştı.

Sıkıntıyla yerimden doğrulup ayaklandım. Beynimin içinde sıkışıp kalmıştım sanki. Düşündükçe daha da delirdiğimi hissediyordum. Bir karar versem de emin olamıyordum, kesin bir sonuca varamıyordum. Kalbim bir şeyler söylerken beynim tam tersini savunuyordu. Ne yapacağımı bilemeden kafamın içinde mahsur kalmıştım sanki. Bilirsiniz..kalbinizle beyninizin söylediği şeyler farklıysa bu sizi bitiriyordu.

Lavaboya girip elimi yüzümü yıkarken kapı çaldı. Vakit kaybetmeden yüzümü kurulayıp kapıya doğru ilerledim. Onu düşünmeyi bırakmalıydım, yani en azından şu anda ara vermeliydim. Çünkü çok özel bir insanla vakit geçirmek istiyordum artık.

Heyecanla kapıyı açınca babamın gülen yüzüyle karşılaştım. Benim de yüzümde bir gülümseme oluşurken babam içeri doğru adımladı. Kollarını açmış sarılmamı beklerken hızlıca onun kolları arasında yerimi aldım. "Hoş geldin baba..." 

Babamın saçlarıma bir öpücük kondurmasıyla huzurla gülümsedim. "Hoş buldum kızım."

Ayrılıp içeri girmesini beklerken gözüm Derya'ya takıldı. Onun da bakışları beni bulunca şaşırmadan edemedim. Yüzünde çok farklı bir ifade vardı. Bana sinir oluyor desem, değil. Bana acıyor desem, değil. Henüz çözememiş olsam da çok fazla üstünde durmadım. İlerde çıkardı kokusu.

Babamın peşinden salona girerken Akın ve Derya aldıkları şeyleri mutfağa doğru götürüyordu. İkizler de çok geçmeden salona gelmişti. "E Anka yemek hazır mı? Çok acıktım ne yalan söyleyeyim." Babamın konuşmasıyla yüzümde geniş bir gülümseme oluştu. "Hazır tabi, çok güzel şeyler hazırladım size."

"Zehirlenmeyelim de." 

Ece'nin sözlerine karşılık ikizi Ege de gülünce gözlerimi devirmeden edemedim. Dua et babam var velet. "Öyle demeyin çocuklar. Anka bu konuda baya yeteneklidir. Yemekler gelince görürsünüz." Babam en sonunda göz kırpıp bana bakarken ben de aynı şekilde karşılık verdim. Onlara hiç yemek yapmamıştım ve yaptığım yemekleri ilk defa tadacaklardı. Yemeği yerken aldığı yüz ifadelerini merak ediyordum çünkü bu konuda cidden iddialıydım. "Ben de bi mutfağa bakayım."

Trouble Update〆BTSTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang