Happiness 🎡

409 33 74
                                    

20 dakikalık yolculuğun ardından Restoranta varmıştık. Masaya oturduğumuzdan beri hiç susmamış Jungwonun düşündüğünün aksine çok iyi anlaşmıştık. Jay, ben, Heeseung bir tarafta, diğerleri de karşımızda oturmuşlardı.

Evet Jungwon hala somurtuyordu. Sadece beni yanlız bırakmak istemediğini söylemiş çocuklar da 'sen kal biz gidelim o zaman' dediğinde de kabul etmemişti. Inatçılığı tutuyordu bazen böyle.

Yemeklerimiz geldikten sonra onları dinlemeyi es geçip yemeğime odaklandım. Birden tabağıma konulan salatayla başımı kaldırıp Jay'e baktım. Bana bakmadan tekrar önüne dönüp yemeğine odaklandı. Gülümsemeden edemedim.

19:37

Yemekler bitmiş, restoranttan çıkıp arabalara doğru ilerliyorduk. "E şimdi nereye gideceğiz?" Jake'in sorduğu soruyla hepimiz ona döndük. " Ben Sunghoon'a konum attım. Kafeye gidip biraz sohbet edelim. Bir birimizi tanıyalım diyorum" Jayin cevabı herkesi tatmin etmiş olmalı ki, bir şey demeden arabalara bindiler

Yolda, Sunooyla Jake koyu sohbete dalmışlardı. Bunu fırsat bilip, " Jay, beni nereye götürmeyi planlıyorsun?" Gözucu bana bakıp önüne döndü. "Sürpriz sever misin?" diye sorduğunda kafami aşağı yukarı salladım. Söylemeyeceğini anladığımda daha da başka soru sormadım.

19:57

Kafeye geldiğimizden beri, nereye gideceğimizi düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Kafamı sağa sola sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Çocuklara baktığımda kahvelerini içip sohbet ediyorlardı.

"Sunghoon, senin ayrı üniversiteye düşmen biraz üzdü" Heeseungun söylediğine "Üniversite de yanınızda olamamak beni de üzüyor ama geri kalan zaman diliminde birlikte olacağız" diye cevap verdi Sunghoon. Jungwon her zamanki gibi somurtarak ağzının içinde birşeyler mırıldandı.

Bu onun klâsik haliydi. Istemediği bir şey olduğunda yüzü düşüyor kendi kendine mırıldanıyordu. " Bir şey mi dedin Jungwon?" "Seninle muhattap bile olmuyorum gördüğün üzere. Ne diye şimdi bir şey söyleyeyim?" Sunghoon bir şey söylemeden tekrar konuşmaya devam etti. Ama kırıldığı belliydi.

Yavaşça Jungwona doğru uzanıp "Neden kaba davrandın ki soru sormuştu sadece. Ki haklı kendi ağzında birşeyler söylüyorsun insanlar rahatsız olabilir bu durumdan" omuz silkip önüne döndü.

20:31

O kadar sohbet etmiştik ki, artık dediklerini algılayamaz hale gelmiştim. Biri ayağıma yavaşça vurunca dönüp ayağın sahibine baktım. Jay kaş gözle dışarıyı gösteriyordu. Hemen telefonu çıkarıp mesaj attım.

- Çocuklara haber vermeyecek miyiz? ( 20:33)

- Hayır senin gıcık arkadaşın izn vermez o yüzden gizlince gideceğiz (20:33)

Başımı  kaldirip 'ciddi misin?' der gibi yüzüne baktım. Sabırsızca kıpırdandığında hızlıca ayağa kalktım. Tabii bu yaptığımla tüm gözleri üzerime çekmiştim. Jay'e baktığımda eli alnında gözlerini kapamıştı. Zoraki şekilde gülümseyip " Lavaboya gideceğim de ben. Siz devam edin rahatsız olmayın" dedim

Herkes tekrar sohbete döndüğünde, lavaboya gidiyormuş gibi yapıp hızlıca dışarı attım kendimi. Kimse görmemiştir diye umut ediyordum. Gidip Jayin arabasının yanında beklemeye başladım.

3 dakika sonra  Jay de geldiğinde zaman kaybetmeden arabaya bindik. "Anlamışlar mıdır?" diye sorduğumda "Merak etme onlar anladığında iş işten geçmiş olacak" yüzüne mal bakışlarımı atdığımı gördüğünde " Yani söylediğim yere varmış olacağız demek istedim "

"Anladım. Şey ben radioyu açabilir miyim?" Kendisi uzanıp açtığında bir şey demedim. "Radyo sevmiyorum ben. Bu taktığım kartın  içinde yüzlerce şarkı var seç istediğini" onu onaylayıp şarkı listesine bakmaya başladım. Gözüme 'Bazzi feat Camilla Cabello- Beautiful' çarpınca hemen onu seçtim.

21:03

Kapattığım gözlerimi açıp etrafa bakmaya başladım. Lunaparka getirmişti beni. Hemen arabadan inip Jayi beklemeye başladım. Elim ayağıma dolaşmıştı sanki. Karnım bir garip olmuştu. En sevdiğim şeydi Lunaparka gitmek, ve şu an tam karşısında duruyordum.

Jay yanıma gelip elini belime atıp yürümeye ve beni de yürütmeye başladı. Yoksa benim yürümeye niyetim yoktu. Ağzım açık hala heyecanımı bastırmaya çalışıyordum.

"Söyle bakalım ilk ne yapmak istersin?" Elimi çeneme koyup düşünmeye başladım. Etrafa göz gezdirdiğimde gözüme ilk çarpan şey kocaman oyuncakları olan atış ranzasıydı. Bileğinden tutup o tarafa doğru çekiştirmeye başladım. Konuşacak durumda değildim.

Hemen bir dart tahtasının önüne gelip atış yapmaya başladım. 3 atış hakkım vardı ve benim gözüm en soldaki Pandayı kestirmişti. 3 atışımda da on ikiyi Tutturamamıştım. Oflayarak kenara çekildim. " Çok mu istiyordun o oyuncağı?" dudak büzďüm. Jay yanımdan geçip atış alanına ilerledi. Ne yapacağını merakla izlemeye başladım.

Ilk atışında 10a vurdu. Yandan bana bakış atıp 2. dartı alıp tam 12den vurdu. Ben ağzı açık ona bakarken o, gidip benim istediğim ama beceriksizliğim yüzünden alamadığım oyuncak pandayı alıp bana verdi.

Pandayı sol elimle tutup sağ kolumu Jayin boynuna doladım. "Çok  teşekkür ederim" "Rica ederim. Senin üzülmeni istemiyorum" yavaşça geriye doğru çekilip yüzümün yanmasını umursamadan ilerlemeye başladım. Canım atlı karıncaya binmek istiyordu.. hayır tabii ki utanmamıştım...

22:21

Etraftaki insanlar yavaş yavaş evlerine gidiyorlardı. Elimdeki pamuk şekeri yerken aniden aklıma gelenle bedenimden titreme geçti. Kendisinin pamuk şekerini bitirip benimkinden didikleyen Jay'e korku dolu bakışlar atdım.

Yüzüme baktı ardından göz kırpıp 'Ne oldu?' der gibi baktı. Hemen elimdekini Jayin eline tutuşturup cebimdeki  telefonu çıkardım. Ekrana baktığımda Jungwon'dan 23 cevapsız arama, Sunoo'dan ve Heeseungdan 12 cevapsız arama olduğunu gördüm.

Işte şimdi bitmiştim. Saate baktığımda 22:24. Oturduğumuz çimlerden ayağa kalkıp Jay'e " Biz çocukları unuttuk ya. Kaç kere aramışlar sessizde olduğu için duymamışım. Ne yapacağız?" diye sorduğumda rahat tavırlarla ayağa kalkıp üstünü silkeledi. Daha sonra telefonu çıkarıp bir şeylere tıklayıp kulağına götürdü.

" Alo, neredesiniz?"
....
"Evet benim yanımda. Telefonu sessizde olduğu için duymamış. Siz eve geçin geliyoruz bizde"

Telefonu cebine koyup " Merak etmişler çok. Beni de aramışlar bir kaç kez" " Jungwon çok kızacak işte bana. Ona haber vermeden gelmemeliydim" yakınmamın bitmeyeceğini gören Jay , yerdeki Pandayı da alıp bileğimden tutuğu gibi Lunaparkın çıkışına doğru ilerlemeye başladı.

Arabaya bindiğimizden beri aynı sahneler geçiyordu gözümün önünden. Çocuklar çok korumuşlardır başıma bir şey geldi diye. Bunu onlara yapmamalıydım. Birlikte gitmemizi istemezlerdi belki ama izn vermeyecek halleri yoktu herhalde. Keşke söyleseydim.

22:56

Apartmana girip asansörü beklemeye başlamıştık. Heyecandan mı korkudan mı bilmem ellerim titriyordu. Ne diyecektim ki şimdi ben onlara?

Omzumdan tutulup çekilmemle ilk başta sendeledim. Başım Jayin göğsüne çarptığında şokun etkisiyle kıpırdayamadım bile. " Sakin ol biraz. Başımıza bir iş gelmedi ve kötü bir şey yapmadık. Çocuk değilsin sen kendi başının çaresine bakabilecek yaştasın"

Kendimi daha iyi hissettiğimde yavaşça çekildim geriye. " Ama onlara söylemeliydik" omuz silkip asansöre bindi bende arkasından bindiğimde 8. katı basıp yukarı çıkmayı bekledik.

Kapıyı çaldığımda saniyeler sonra kapı açıldı. Heeseung kapıyı açıp " Bu ne cesaret yiğidim?" diyip geçmem için bana yer verdi sonra " Malesef Jay Jungwon çocukları da eve gönderdi. Sende gitsen iyi olur. Biz bi konuşalım"

Jay'e baktığımda o da bana bakıyordu. " Yarın konuşuruz o zaman. Iyi geceler" diyip geriye çekildi. Heeseung kapıyı kapattığında derin nefes aldım. Işte şimdi başlıyordu gergin anlar.

Bende gerildim ha. Jahsjwbsjd 

Enhypen style | jaykiWhere stories live. Discover now