12

5.1K 375 193
                                    

Boğazımda hissettiğim keskin acıyla gözlerimi hafif açıp,  kapattım. Yutkunmamla ses cıkmış yine de boğazımın acısı geçmemişti. Gözlerimi hafif  açıp etrafa baktım. Bedenim sanki alev alev yanıyor, gözlerimden ateşler çıkıyordu. Oda kapkaranlık ve karşı koltukta bir adam vardı. Boğazımda keskin acı hissedince hafif öksürdüm, beden hareket etti.

Ayağa kalkıp gece lambasını açınca yüzüne baktım. Saçları dağılmış, sakalları birbirine karışmıştı.

"Su" diyebildim. Kenarda duran  bardağa su koydu ,kalkmamı bekledi. Hafif doğrulup uzattığı bardağı aldım , kafama dikledim. Su içimde ki yangını biraz olsun düzeltmiş, boğazıma iyi gelmişti.

"Sen" durdum cümleyi nasıl devam ettireceğimi bilemedim.
" Kenan tabi senin tabirinle bok kafa" nefesim elimde olmadan hızlanınca gözlerimi bir süreliğine kapatıp,  açtım. Ne demem gerekiyor, nasıl davranma gerekiyor bilemiyorum. Tek  bildiğim fazlasıyla gergin olduğum.

"Alnına dokunabilir miyim? Uyurken durmadan ateşin çıktı, huzursuzlandın."

"Şey, özür dilerim" adamın başına dert oldum. Ondan kaçacağım derken kendi ellerimle çağırmam fazlasıyla komik oldu. Aklıma kanlar gelince gözümün dolmasını engelleyemedim. Geri yatıp kafamın dibinde ki adama baktım. Kenan...

"Özür yada teşekkür duymak istemiyorum. Sadece bir daha yapma,  böyle bir acı, çağresizlik yaşatma. Dokunuyorum." Kafa salladım. Büyük eli alnıma değerken gözümü de kapatmıştı. İlk elinin tersiyle daha sonra avuç içiyle dokundu. Elini çekince yutkunup yüzüne bakmaya başladım.

Düşündüğümden daha fazla kalıplı ve yakışıklıydı. " Ateşin biraz düşmüş. 2  gündür uyuyorsun istersen kalk yemek yiyelim"

"Evime gitmek istiyorum. 2 gündür uyuyor muyum?" Duyduklarımla rüyada  olmak istedim. 2 gündür,  peşimde ki manyakla aynı evde mi kaldım? Hemen yatakta doğruldum, çıplak olan bacaklarıma bakıp çığlık attım.

"Bebeğim sakin ol. Ateşin çok vardı bu yüzden bu şekilde yatırmak zorunda kaldım. Üstünde ki tişört benim , sana uzun geliyor. Merak  etme bakmadım, dokunmadım" yatakta ki ince yorganı üstüme çekip bacaklarımı kapattım. Telefonda konuşmak, mesajlaşmak yüzyüze olmaktan daha kolaydı. Şimdi hiç bilmediğim evde manyağın tekiyle birlikteyim.

"Evime gitmek  istiyorum"
"Ateşin düşmedi, halsiz ve bitkinsin. Bu hâlde değil eve gitmek bensiz adım bile atamazsın"

"Buna hakkın yok" hangi akla hizmet dikleniyorum? Karşımda duran adam psikopat ve takıntılı.

"Bebeğim biraz sakin olur musun? İlk günden korkutmak, tedirgin etmek istemiyorum ama zorluyorsun. Hastasın, bakacak kimsen yok. İyileşene kadar burada kalacaksın. Zaten okulların bitmesine çok az kaldı, son haftalar yoklama alınmıyor. Doktor da 1 haftalık rapor verdi anlayacağın bir daha okula gitmeyeceksin. Hadi yemek yiyelim , olacakları konuşalım"

Birden  ayağa kalkıp yürümeye başlayacaktım ki başım  döndü. Bedenim hafif titriyor, bacaklarım sanki taşımak istemiyordu.

"Zorlama" bir şey demeden küçük adımlar atmaya başladım. Acıktığım için mi bilmiyorum karnım çok ağrıyor, midem bulanıyor.

"Neden böyle oldum?" Merdivenleri inerken merke ettiğim soruyu yönettim. Elimden geldiğince uzak durmaya çalıştım.

" Ilık suyun altında kaldın, hastanede bir süre ıslaktın ve çok kan kaybettin. 1 gün hastanede yattın daha sonra eve getirdim." Mutfağın ışığını açıp direk buzdolabının kapağını açtı.

"Ne yemek istersin? İstersen tarhana çorbası yapabilirim" fazla yük olmamak için yavaş yavaş kafa salladım. Sandalyeye oturdum,  parmak uçlarımla oynarken halıyı izliyordum. Ona bakmasam da hızlı hızlı bir şeyler yapıyor, arada gözlerini üstümde hissediyordum.

Zaman geçtikçe aramızda ki sessizlik büyüyor, tedirgin oluyorum. Okulu düşünmesen yakan adam bana neler yapmaz? Derin derin nefesler alıp arada gözümü ovuşturdum. Oda ikimizin nefes sesleri ve çorba yaparken çıkarttığı sesler var. Sessizliğe dayanamayıp konuşmaya karar verdim.

"Yemek yeyince eve bırakırsın" tabiki de bu manyakla aynı evde kalamam. Adamı daha tanımıyorum, tanıdığım kadarıyla da tehlikeli birisi.

"Burada kalacaksın. Yattığın oda şimdilik senin olsun. Bende koltukta yatıp ateşine bakarım" Onunla aynı odada mı kalacağım? Gözlerimi halıdan çekip yüzüne baktım.

Adam dehşet yakışıklı. Böyle biri nasıl sevebilir? Tamam benimde giderim var ama bu adamlık kadar değilim. Evine bakılırsa fazlasıyla zengin, güçlü, kaslı ve yakışıklı.

"Evime gideceğim" sapık gibi incelemeyi bırakıp tekrar halıya döndüm.  Çorbanın kokusu yayılmaya başlayınca derin  bir nefes aldım. Aç olduğum için mi bilmiyorum ama güzel kokuyor. Masayı hazırlaıp çorbayı servis etti.

"Umarım beğenirsin. Bebeğim istersen televizyon olan odada kalabiliriz film izlersin. Ya da benim odamın manzarası daha güzel, televizyon da var orada kalalım." Ağzıma soktuğum kaşığı çıkarmadan kötü bakışlarımı attım. Çorba cidden güzel olmuş ama adam konuşdukça keyfim gidiyor.

"Evime gideceğim diyorum anlamıyor musunuz? Teşekkür ederim yardım  ettiniz, yanımda oldunuz çok minnettarım. Ama evime gideceğim ve sizde hayatımdan çıkacaksınız"

Umursamasan çorbasını içiyor, 'siz' dedikce kaşlarını kaldırıyordu.

"Acaba dudağından mı öpsem? Böylelikle 'siz' olmadığımı anlarsın" refleksle dudağımı elimin tersiyle sildim. Daha fazla konuşursak yiyemeyeceğimi anlayıp çorbayı içmeye devam ettim.

Çorbam bitince ayağa kalkıp üstümde ki uzun tişörtünü çekiştirdim. Ben kalkınca o da kalktı.

"Her şey için çok teşekkür ederim. Kıyafetlerim nerede?"

"Bebeğim lütfen zorlama" elini yavaşça alnıma koyunca nefesimi tuttum. Alnımdan sonra yanağıma koydu, yavaşça okşayıp elini  çekti.

"Ateşin var"
"Bir daha izinsiz dokunmayın. Kıyafetlerimin yerini söyleyin gideceğim"

"Söylemiyorum" hırsla itip kıyafetlerimi umursamadan evin çıkışını aramaya başladım. Bulunca büyük kapıyı açtım, karşımda koruma ordusunu buldum. Bir sürü koruma, ellerinde köpekler , arkamda ki nefes...

Hiçbirini umursamadan dışarı çıkıyordum ki belimden tutup eve çekti, kapıyı kapattı.

"Bebeğim bacakların açık bu şekilde çıkamazsın. Ben izin versem bile evine bu şekilde gidemezsin" elini itecektim ki çekti. Cidden korkmamdan çekiniyor ve dokunmamaya çalışıyor. Ona dönüp gözlerine hırsla baktım.

HASSİKTİR GÖZLERİNİN RENGİ ÇOK GÜZEL!

"Neden gidemez mişim?" 
"İstanbul'a hoşgeldin bebeğim. Evine çok uzağız ama merak  etme evinde ki değerli eşyalarını buraya getirttim."

Elimi kaldırıp karşımda ki dehşet yakışıklı yüze tokatı yapışırdım.

Selam! Ben Bahadır lütfen mezar taşıma 'ölmeyi bayılmak sandı' yazdırdın. Saygılar, sevgiler...

Beğenip yorum atarsanız çok sevinirim. Yazım hataları için kusura bakmayın hepinizi kocaman öpüyorum.

Aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyorWhere stories live. Discover now