Beş

189 17 14
                                    


"Baba,
Babacığım!
Baba!
Uyansana sabah oldu!
Baba?"

Katsuki tepesinde zıplayarak bağıran çocuğa arkasını dönüp yorganı kafasına çekti.

"Ha? Baba ama gösterim?"

Kafasını yorgandan çıkartıp yatağın üstünde ona bakan çocuğu tek hamlede yatağa yatırıp gıdıklamaya başladı.

"Benim oğlum büyümüşte babasına gösteri mi yapacakmış?"

Hideki kahkalarının arasında "Evet" demeyi başarıp kendisine göre çok büyük olan elleri bedeninden uzaklaştırabilmişti.

"Öğretmenimin verdiği kıyafeti giyeceğim değil mi?"

Sarışın kafasını sallayıp ayağa kalktı, yatağın ortasında kalmış çocuğun üzerine yorganı fırlatıp eşofmanını çıkardı. Yorganla cebbeleşen Hideki uzun uğraşlar sonucu yatağın ucuna ulaşabildiğinde gömleğinin düğmelerini ilikleyen babasını seyretti.

"Normalde onları babişim düğmeliyordu değil mi?"

Katsuki'nin yanakları kızarırken "hiçte bile" diye çıkıştı, "Herkes kendi kıyafetlerini kendisi giyiyor." bunları söylerken Eijirou'sunun arkasında olduğunu ve belinden sarılarak kafasını omzuna sabitlediğini, iliklediği düğmeleri arsızca çözmesini ve kendisini sinir etmesini hayal etmesi çok normaldi, bunu özlediğini fark etmeside cabası.
Kafasını iki yana sallayıp hayal aleminden çıktığında işe gitmeyeceğini hatırlayıp gömleği sinirle geri çıkarttı.

Üzerinde baksırından başka bir şey yokken yatakta ellerini inceleyen çocuğu kucağına alıp banyoya sürükledi. Yüzünü vahşi sayılabilecek şekilde yıkayıp çocuğun bütün pijamasını ıslatması kendisine ait bir sorun değildi. Hideki yüzüne narince konan havluyla kendisini kurulayıp, ıslak uzun kirpiklerini hareketlendirerek gözünü açtı.
Bakugou çocuğu yere indirip yavaşça poposuna vurdu.
"Odana git geliyorum."

Kendi kişisel ihtiyaçlarını da giderip odasına girdi. Üzerine her zamanki düz lacivert tişörtünü geçirip altına siyah pantolonunu giydi, ardından hemen yandaki odaya geçip yatağını düzeltmeye çalışan çocuğa yaklaştı.
"Sıra sende."

Hideki babasının önünde durup kollarını havaya kaldırdı. Bakugou yıkayıp ütülediği kıyafetleri yatağın üzerine atarken çocuğun ıslak tişörtünü çıkartıp yerine başka bir tşört geçirdi. Hideki kaşlarını çatıp bir üstündekine birde babasının gözlerine bakıyordu.
"Neden bunu?"
Bakugou çocuğu kucağına alıp sarı ağırlıklı odadan çıktı ve mutfağa geçip yemek sandalyesine oturttu.
"Çünkü yemek yerken üzerini batırmak istemezsin değil mi?"

Hideki kafasını sallayıp büzdüğü dudaklarıyla masasının üzerindeki oyuncaklarla vakit geçirdi, önüne yumurta konulana kadar.
"O bitecek Hideki, itiraz istemiyorum."
Gözleri yalvarabileceği kırmızı saçlı babasını aradı, orada olmadığını hatırladığında önündeki tabağa hüzünlü gözlerle bakıp çatalını yumurta parçasına geçirdi.
"Bunu yemezsem büyüyemem değil mi baba?"

Bakugou kendi önündeki tabakla ilgilenirken kafasını salladı.
"Eğer büyüyüp spiderman gibi olmak istiyorsan yemen lazım."
Çatalın ucundaki yumurtayla babasının suratı arasında gidip gelen gözleri çatalda sabitlenmiştiki aralık ağzından giren -sanırsa peynir- şeyle gözlerini büyüttü. Katsuki çubuklarını kendine geri çektiğinde önündeki tatlı görüntüye, büyük bir çaba harcayarak ciddi kalmaya çalıştı ve beş dakikası olduğunu söyledi.

Hideki kafasını sallayıp tadı o kadarda kötü olmayan -hatta beğendiği- yumurtayı bitirip ılık sütünü kafasına dikti, dudaklarının kenarlarından akan süt tşörtüne damlarken Katsuki gözlerini devirdi. Ürününü satmaya çalışan satıcının "Ben malımı biliyorum" havasına girdiği aşikarken acı kahvesini yudumladı.

Sillage|BakushimaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora