PART 2

167 99 30
                                    

Kahraman bir askerin şehitlik mertebesine ulaştığı kutsal anda gözyaşları ile yoğrulmuş hikayelerin kahramanı eşine ve yavrusuna kavuşma mucizesiyle şereflendiği o mucizevi anın üzerinden ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum. Ama zaman sanki o an donmuş, sonsuza dek o yürek parçalayıcı feryatlara ve gökyüzünü inletmek istercesine ağlayan yavrucağın sesine hapsolmuş gibiydi.

Saatin her tik tak sesinde gökyüzünü parçalayan o feryatlar kulaklarımda çınlayan bir kâbus gibi yankılanırken o masum gözyaşları ruhuma damlaya damlaya işliyordu acısını... Göz kapaklarım harelerimi her örttüğünde ise o zümrüt yeşili gözler bir yıldız gibi parıldayarak canlanıyordu zihnimde....

Dudaklarım arasından firar eden hıçkırıkların boğazımda düğümlenmesine engel olamazken kulaklarıma dolan kapı sesi ile irkilerek elimin tersiyle göz pınarlarımdan süzülen yaşları alelace silmeye çalıştığım lahza ismimin seslenilmesiyle harelerim okyanus mavisi gözlerin derinliklerinde kayboldu. Neden bilmiyorum ama o an yüreğimin ücra köşelerinde saklı tüm duygular yeniden coşarak gözyaşlarıma dönüştüğünde " Gökhan amca... " diye titrek bir fısıltının dudaklarım arasından süzülüp kırılgan bir kelebek misali havada kaybolmasıyla dudaklarını aralamıştı ki yaklaşan adım sesleri ile kelimelerini yutmak zorunda kalmıştı.

Bir kaç saniyenin ardından ise Gökhan amcamın ardında beliren Ömer, verdiği tekmilin ardından " Komutanım yaşlı bir teyze sizinle görüşmek istiyormuş. " dediğinde bakışlarım Ömer' in gerisindeki oldukça yaşlı kadını bulduğunda gözlerinde alenen belli olan acıda takılı kalmıştım. Zamanın acımasız geçişinin kazıdığı derin çizgilerde saklanan ömürlük bir kederin yorgun yansımalarının parıldadığı gözlerierinden yaşlar usul usul süzülürken amcamın başını usulca sallamasıyla kapının ağzından çekilen Ömer' in ardından titrek adımlar atmaya başladığında her adımında bastonunun yere vuruşlarıyla dünyaya meydan okurcasına bir inat ve azimle adeta yeryüzüne kök salmış bir savaşçının kararlılığını yansıtıyordu.

Yardım etmek adına yerimde hareketlenmiştim ki Gökhan amcam benden önce davranarak her adımında bacakları titreyen kadının koluna girip karşımdaki tekli koltuğa oturmasına yardımcı olduktan sonra masasının arkasına geçip yumuşak bir sesle “ Buyur teyzeciğim. “ diye fısıldadığında kırışıklıklarla bezenmiş yüzünde hüzün ve sevginin izlerini taşıyan yaşlı kadın, gözlerinden bir bir süzülen yaşları titreyen ellerinin tersiyle usulca sildi önce. Akabinde ise hüzün ve gurur dolu sesiyle “ Al bunları komutan. “ diye fısıldayarak elindeki yeni farkettiğim poşetten renk renk örgü çoraplar çıkardığında meraklı bakışlarım o emek dolu çoraplarda takılı kalmıştı.

Kim bilir, belki de her ilmekte gençliğinde aşık olduğu ve yıllar önce vefat eden kocasına duyduğu özlemi ve onu kalbinde ne kadar canlı tuttuğunu gösteriyordu bu çoraplar... Belki de kokusuna hasret kaldığı kınalı kuzusuna örmüştü; soğuk kış gecelerinde oğlunun ayaklarını ısıtmak için yüreğinden gelen özlemi örgülerine nakşederek, her ilmeğe gözyaşlarınıda katarak...

“ Nedir bunlar? “ 

Gökhan amcamın sorgu dolu sesi odaya dolduğunda halen daha gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ederken dudaklarına kondurduğu buruk tebessümle adeta her kelimeyi bir hançer misali kalbime saplarcasına sarf etti sözlerini; “ Oğlums örmüştüm bunları ama şehit düştü, nasip olmadı giymek kuzuma. Yavrucaklarımın ayakları üşümesin, askerlerimiz giysin diye getirdim. “

ASEF- İ HASRET ( BİTTİ/ DÜZENLENİYOR )Where stories live. Discover now