0.8

379 59 125
                                    

Balkona çıkarak etrafa baktım. Nerdeydi bu kız ? 1 ay olmuştu. 1 ay boyunca hiç gelmedi hep onu bekledim ama gelmedi...

Acaba yüzümü açtığım bir anda beni gördü de kaçtı mı ? Oflayarak odama geri girdim. Roseanne'nin gülüşünü özlemiştim.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Sanırım kasabaya gidip onu görmeliyim. Daha fazla onsuzluğa dayanamıyorum.

Kenardaki siyah pelerini üstüme geçirerek şapkasını kafama çektim. Hızla aşağıya inip ahıra girdim.
"Hazır mısın wild kasabaya gidiyoruz ?"
Wild'ı yerinden çıkarıp ahırdan çıktım.

"Hadi bakalım kasabaya!"
Dedim gülerek ve kenarına basıp wild'ın üstünde çıktım.
"Deh!"
Diyerek yuları sallamamla wild koşmaya başladı.

Hızlı bir şekilde kasabaya doğru giderken kalbim her adımda onu göreceğim için daha da hızlanıyordu.

Gökyüzüne baktım, halbuki hava güzeldi ama şimdi kara bulutlar kendini göstermişti. Esen rüzgarla gülümsedim.

Bir süre sonra Roseanne'nin çiçek sattığı yere geldim. Etraf bomboştu sadece taşın üstüne koyulmuş bir sürü gül vardı. Ama bu güller benim bahçemden alınmamıştı.

Yoksa başka insanların bahçesine mi girmeye başlamıştı ? İyi de Roseanne nerde ? Bomboş sokakta yürüyen bir kadının yanına gittim. Derin bir nefes alarak çekingence konuştum.

"B-ben çiçek alacaktım da...kimseyi göremedim. Sahibi nerde biliyor musunuz ? Veya sahibi kim ?"
"Sahibi Roseanne Park...Rose unni melek gibidir. Zaten melek isminin hakkını da verdi...melek oldu"

Dolu gözlerimle yüzüne baktım.
"N-ne oldu ?"
"1 ay önce gölde boğulmuş bir şekilde bulundu. Bu çiçeklerde satılık değil insanlar onun anısına bırakıyorlar"
Hızla yürümeye başladım.

Ellerim titriyordu. O-o ölmüştü v-ve ben ona yüzümü gösterememiştim. Zaten görse ne değişirdi ki ? Büyük ihtimalle benden kaçar ve bir daha asla bahçeme gelmezdi....ama yaşardı. Yaşadığını bilirdim.

Sessiz bir yere gelince bacaklarım daha beni taşımadı ve dizlerimin üstüne çöktüm. Delirmek üzereydim!

"1 ay önce gölde boğulmuş bir şekilde bulundu. Bu çiçeklerde satılık değil insanlar onun anısına bırakıyorlar"

Sesler kafamda yankılanıyordu. Yüzümdeki iğrenç maskeyi çıkarıp ağaca fırlattım. Sessizce ağlamaya başladım.

"You know that I can't
Show you me
Give you me
초라한 모습 보여줄 없어
가면을 쓰고 만나러
But I still want you- ah merhaba senin sahibin nerde ?"

Rose'nin sesi kulaklarımdaydı...Acıyla gülümseyip sinirle bağırdım. Lanet olası kaderim! 
Lanet olası hayatım! Lanet olası yüzüm! Lanet olası...lanet olası !

~THE TRUTH UNTOLD~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin