1.Bölüm "Sıcak Eller"

105 5 4
                                    

Kızıl Tilki Beyaz Kurt
🪔

Cem adrian-Veda busesi
🐺🦊

Kendimi bir kelebek gibi hissediyordum. Ömrü ufacık, kanatları narin kırmızı bir kelebek gibiydim. Birisi fark ederse hayran kalır, güzelliğime aşık olurdu. Ama hiç fark edilmedim. Kıyıda köşede durup diğer kelebekleri seyrettim, sonra onların ölüşlerine şahit oldum. Ve sonra sıra bana geldi. Benim ölümüm göz önünde olmayacak kimse görmeyecekti, fark edilmeyenlerin ölüsü olmazdı.

Ama hayır benim ölümüm böyle kolay olmamıştı. Bir kelebeğe aşık olmak yasaktı ve ben büyük bir hata yapmıştım.

Gencay,

İsmi, ruhu, bedeni güzel adam. Uzun, ince parmaklarını seyrediyordum. Göz kapakları huzurla kapanmış, sarı saçları alnına dökülmüştü. Keman çalıyordu, ruhundan kopan notalar benim bedenime çarpıyordu. Varlığımdan bile bihaber olan o ruhu şevkatle karşıladım, içime işlemesine izin verdim.

"Çok güzel Gencay," Müzik hocamızın sesiyle kendime geldim. Gencay çalmayı çoktan bitirmiş, Kemanını siyah kılıfına yerleştiriyordu. Hâlâ çaldığı müzik kulaklarımda uğulduyor, dikkatimi dağıtıyordu. "Yıl sonu gösterisine kadar biraz daha çalışalım. Sonra gerek kalmayacak."

Yıl sonu gösterisi. O gün orada olup Gencay'ı izleyemeyecek, o farkında olmasada ona destek olamayacaktım. O gün benim gittiğim gündü. Dünyadan, ailemden ve Gencay'dan. Tenim buz kesti bir anda. Boğazımda oluşan yumruyu yutamadım, nefesim tıkandı. Gencay'ı bir daha göremeyecektim. Keman Çalışını dinleyemeyecektim. Kalbime küçük binlerce iğne battı, canımı yaktı. Gencay'ın olmadığı bir dünya nasıl olurdu?

Kapının kapanmasıyla korkuyla titreyip, gözümü aralık olan dolabın kapağına yaklaştırdım. İkiside gitmişti. Saklandığım büyük dolaptan çıktım. Burası okulun müzik sınıfıydı, Gencay okul çıkışları yarım saatlik alıştırma yapıyordu burada. Ve bende her seferinde bu dolaba saklanıp gizlice onu dinliyordum.

Gözüm askılıkta asılı duran gri hırkaya gitti. Bu onun hırkasıydı, havalar soğuk olduğundan dolayı montunun altına hırkasını giyiyordu. Ve onu burada unutmuştu. Gülümsedim. Askılığa koşup, hırkaya sarıldım. Onun ferah kokusu doldu burnuma. Parfümünü çok merak ediyordum çünkü çok temiz ve huzur verici kokuyordu. Bu kokuyu anlatmak için kelimeler yetersiz kalıyordu, biraz okyanus gibi birazda portakal gibiydi. Asla emin olamıyordum.

Yaptığım yanlış olsada umursamadım ve hırkasını çantama koydum. Geceleri uyumakta ciddi sıkıntılar çekiyordum. Içtiğim ilaçlar beni uyutmak yerine sersemletiyordu. Ancak şu an çantamda duran hırka benim uyku ilacım olabilirdi. Çantamı tekrar omuzlarıma yerlestirip, uzun saçlarımı sağ omzumdan sarkıttım. Sınıfın kapısını açıp koridora kısaca bakıp boş olduğunu görünce dışarı çıktım.

Kolumdaki saate bakıp sıkıntıyla yanaklarımı şişirip nefesimi dışarı üfledim. Eve geç kalmıştım. Okulun çıkış kapısına doğru yürürken biraz uzağımda gördüğüm kişi ile olduğum yerde durdum. Gencay. Kolunu nöbetçi masasına yaslamış bir arkadaşı ile konuşuyordu. Şu an çoktan okuldan çıkmış olması gerekirdi. Okuldan çıkmam için yanından geçmek zorundaydım ve kesinlikle beni görecekti.

Belkide beni görmezdi. Sohbet ederken karşısındaki kişiye tamamen odaklandırdı Gencay, her ne anlatırsa anlatsın pür dikkat dinlerdi. Yinede koyu turuncu saçlarımı elimle düzelttim. Heyecanlanma, dümdüz yürü.

Hızlı hızlı yürürken yapmamam gereken bir şey yapıp Gencay'a baktım ve o saniye göz göze geldik. Onun mavi gözleri benim soluk ela gözlerimle birleşti. Şu an karnımda kelebekler değil kediler zıplıyor gibiydi. "Selam, Ruhan."

Evet bunu kesinlikle beklemiyordum. İsmimi biliyordu. Sadece bir kere kütüphanede sohbet etmiştik. Sadece kitap seçmesinde yardım etmiştim. "S-selam." Diyebildim sonunda. Gülümsedi, çenesindeki ufacık gamze ortaya çıktı. "Otobüs durağına gidiyorsun değil mi?" Sorusuyla tekrar bir şaşkınlık nöbeti geçirdim. Tüm bunları nereden biliyordu? Kafamı olumlu anlamda salladım, şu an konuşursam kekeleyip rezil olabilirdim. Ve bu isteyeceğim son şeydi.

"Birlikte yürüyelim mi?"

Bu soruları sormaması gerekirdi, beni görmemesi gerekirdi. Ve ismimi bilmemesi gerekiyordu. Tüm bunlar nasıl olmuştu? Gökhan. Benim lisedeki tek arkadaşım, ciddiyetsiz, terbiyesiz ve kesinlikle çöpçatan olan arkadaşım Gökhan. Tüm bunlar onun başının altindan çıkmıştı. Fakat, nasıl?

"Olur." Dedim. Soğuk gözükmemek için bende gülümsedim. Gencay kafasını salladı, arkadaşına dönüp veda ettikten sonra çantasını tek omzuna taktı. Onu izlemeyi kesip kapıdan geçtim. Şu an kalbim heyecandan delirmiş durumdaydı. Ben Gencay ile yan yana yürüyordum. "Bu arada adım Gencay." Dediğinde ona döndüm. Gülümsedim. "Ruhan. Memnun oldum." Kafasını salladı.

Şu an bir rüyada olma olasılığım yüzde kaçtı? Gencay ile ben imkansızdık. Hayır öyle o okulun pöpüler çoçuğu falan değildi. O da benim gibi sıradan bir öğrenciydi. Biz imkansızdık işte, yan yana gelmemiz bir hataydı. Onunla sohbet etmem bir hataydı. Ona gittikçe daha fazla bağlanmam bir hataydı.

"Şu kütüphanede bana önerdiğin kitap varya onu dün gece bitirdim," rahatlamam ve onunla normal bir arkadaş gibi sohbet etmem gerekiyordu. Yoksa her şeyi anlayacaktı. Yürüken göz ucu gözlerine baktım. "Ne düşünüyorsun, beğendin mi?" Diye sordum. Ona Bilinmeyen bir kadının mektubu kitabını önermiştim. Gencay eliyle saçlarını geriye itip bana baktı. "Beğendim elbette. Ancak bu aşk olabilir mi?" Sorusuyla bende düşündüm. Bu elbette aşk olabilirdi, birisi uzaktanda sevebilirdi  birisini, hiç kendini tanıtmadan. "Kitabında amacı bu aslında. Aşk böyle midir? Sorusunu yöneltmek. Buna ister saplantı de ister aşk de. Ben buna tehlike derim."

Aşk bir tehlikeydi, o sınırı çizip orada durmazsanız üzerinize düşecek sizi ezecekti. Yollarımız burada ayrılıyordu, o başka bir otobüse biniyordu. "Tekrar görüşmek dileği ile." Elini uzattı, elini tuttum.

Dünyam durdum, her yer soğuk onun elleri sımsıcak oldu.

🦊🐺

Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

KIZIL TİLKİ BEYAZ KURTWhere stories live. Discover now