95- Yok Oluş

2K 126 102
                                    

Ortada bildiğim bir gerçek yoktu. Ortada bildiğim bir yalan da yoktu. Hepsinin arasındaydım. Neyin peşine düşsem tam tersiyle karşılaşıyor, neye uğradığımı şaşırıyor, ne yapacağımı, aklımı ne yönde kullanacağımı bilmiyordum. Yine bir şey bilmiyordum. Günleri bomboş sessiz sedasız art arda atlatıyordum. Bıkkınlığım yoktu, sessizliğim vardı. Artık sessizliğimin içindeki çığlıklarımı dahi duyamaz olmuştum. Sessizliğimin bağırışlarını da kesmişlerdi. Sesime sahip çıkamadım. Kendime sahip çıkamadım. Başkalarının bana kol kanat germesini engellemedim. Çaresizliğin içinde tutulup kaldığımda tanımadıklarımdan yardım bekledim. Hâlâ daha o yardımın içindeydim. Hayatın yaşanılacak kıvamını yakaladığımı sandığımda diğer yüzüyle karşılaştım. Ya yaşanılacak kadar gerçek olan bir dünyanın içinde değilsem?

İşte o zaman gördüğüm o gerçekçi rüyama geri dönmek isterim. Tıpkı bir zamanlar masama geri dönmek istediğim gibi...

Bedir, anahtarı kilitte çevirip kapıyı araladığında gülümseyerek yüzüme baktı. Ben de gülümsedim. Sadece gülümsedim işte. İçim, dışım gibi değildi.

Açtığı kapıdan içeri süzüldüğümde ayakkabılarımı çıkardım. Bedir önüme ev terliği koyduğunda yine gülümsedim. Ne kadar gerçekçi olduğunu bilmesem de dudaklarım birbirinden ayrılmadan bir şekilde kıvrılıyordu.

Kırmızı, kadifemsi terlikleri ayağıma geçirip ilerlerken arkamdan konuştu. "Ayakkabıyla girsek bir şey olmaz gerçi. Genel bir temizlik yapılmadı henüz. Şu eksiklikler bitsin temizlik şirketiyle görüşürüz." Durup ona baktım. O da ayağına kırmızı terlikleri geçirdi, yanıma geldi. Terliklerimiz aynıydı. Şöyle bir bakıyorum da ona... Sahte olamayacak kadar gerçekken onun tarafından hayal kırıklığına uğramam mümkün müydü?

İmkansız olmasını isterim...

"Bir sürü kişiyiz. Kendimiz temizleriz. Hatta tek başıma da hallederim," dedim. Yürüye yürüye çocuk odasının önüne gelip durmuştuk.

"Koca evi sana tek başına temizletecek kadar vicdansız mıyım ben Minikşe? Senin yorulmana dayananam, temizlendikten sonra anca keyif çatmanı isterim bu evde." Parmak ucuyla gözümün kenarındaki ince tutamı alıp yavaşça kulağımın arkasına ittirdi.

"Hatırlarsan," diyerek başımı hafifçe sola eğdim. "Çiftliğe hizmetçi olarak girmiştim." Ablamın söylediği gibi hizmetçi kelimesini kullanmak içimi burksa da Bedir'e aynı onun söylediği şekilde söylemek istedim. "Beni evine çalışmam için getirttin ve paramı kazanıp gidecektim güya."

"Seni evime başka ne türlü sokacağımı bilemedim. Ayrıca çiftliğimizde hizmetçi yok. Emektarlarımız var ve sen de o emektarların yanında yerini aldın, şimdi ise o çalışanlarımızın bir ailesi, bir arkadaşı oldun. Değişen bir şey yok."

Sadece baktım. Bu aralar sadecelerden ibarettim. Belki de hep öyleydim. Beni evine nasıl kabul ettireceğini bilemediği için bir çalışan olarak soktuğunu söylemişti. Bunu zaten biliyordum. Peki beni neden ailesine kabul ettirmeye çalışmıştı? O gece neden beni bırakmadı? Osman'ı Vehmi'nin evine neden getirdi? Tanımadığım bir adamla bu hayatı bir anda nasıl kurabilmiştim?

Çok aydınlatılmaya ihtiyacı olan bir kadındım. Yine birilerinden yardım bekliyordum.

Bedir sessizliğimi görmezden gelip önünde durduğumuz kapının kolunu aşağı indirdi. Başımı yana çevirip kapının geriye gitmesini seyrederken odadaki dolulukla kaşlarım hafif çatılır oldu. Kollarım göğsümde birleşik şekilde içeri girdiğimde Bedir odayı aydınlattı. Arkadaşım Bebeğin odasının düzenlenmiş olduğunu, içindeki eşyaların varlığı gözlerimi kırpıştırmama yetti. Ne ara hallettin der gibi Bedir'e baktığımda ellerini lacivert kotunun cebine sokup omuzlarını kaldırıp indirdi. Bakışlarımı ondan çekip hafif bordomsu duvarın önüne konulmuş, kırmızı, yuvarlak beşiğe baktım. Geçen gün hem beni hem Arkadaşım Bebeği bu beşikte sallamıştı. Gerçek mi yalan mı olduğundan şüphelendiğim bu dünyada minik bir gerçeğe rastladım.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now