the maid boi (m)

2.5K 123 252
                                    

"Yokohama'da önümüzdeki sekiz günün yağmurlu geçmesi bekleniyor. Zorunda olmadıkça dışarı çıkmamaya ve önlemlerinizi almaya dikkat edin lütfen... Şimdi sırada sp..."

Kapının açılma sesi.

Chuuya yarı açık gözleri ile dinlediği haberlerden kapının sesi ile ayrıldı. Uzandığı kanepeden kafasını sarkıtıp siyah silüete baktı. "Dazai, sen misin?"

"Dazai de kim? Ben hırsızım." Uzun boylu genç ayakkabılarını kenara fırlattı ve elindeki torbalarla oturma odasına yaklaştı. Turuncu saçlarını koltuktan sarkıtmış sevgilisinin çıplak alnına bir öpücük kondurarak gülümsedi. "Günün nasıl geçti bebeğim?"

"Bok gibi. Senin nasıldı?" Chuuya koltuktan sarkan kafasını doğrultmadan  boğukça konuştu. Dazai'nin elindeki büyük torbaların ne için olduğunu bakışları ile kestirmeye çalışıyordu. 

"İş çıkışı bunu görene kadar benim için de bok gibi bir gündü." Elindeki torbayı yüz hizasına kaldırıp gülümsedi. "Ne var onun içinde?" Chuuya elini torbaya uzattı ama yetişmesine fırsat kalmadan Dazai torbayı arkasına sakladı. "Birazdan göreceksin, ama önce bana on beş dakika ver. Hazırlanmak için." Dazai göz kırpıp Chuuya'yı şaşkın bakışlarıyla yalnız bıraktı. 

"Dazai, yine neler karıştırıyorsun seni lanet olası?" Turuncu saçlı genç koltukta oturur vaziyete gelip koridorun sonundaki yatak odalarına giren gence seslendi. 

"Hey! Biraz sabırlı ol!" Kapalı kapının ardından duyulan boğuk sesle kafasını iki yana sallayarak telefonunu eline aldı Chuuya. On beş dakika... Kısa bir zamandı. 

Doğrulduğu koltukta bacaklarını kendine çekip bir süre sosyal medya hesaplarını kontrol etti, güncel haberlere baktı, gelen mesajlara ve maillere cevap verdi. Telefonda yapabileceği her şeyi yaptığında hâlâ beş dakika daha beklemesi gerekiyordu. Nefesini seslice dışarı verip telefonu koltuğa attı, ayağa kalkıp içeri rüzgarı veren pencereyi kapattı ve ufak adımlarla yatak odasının kapısına ilerledi. 

"Dazai?" Hafifçe kapıya tıklattı. "Artık gelebilir miyim?"

İçeriden hiçbir ses gelmezken kapının altından Dazai'nin kırmızı led ışıkları açtığını görebiliyordu. Kapıya bu kez daha sertçe vurdu. "Gelebilir miyim diyorum seni salak?!"

Tekrar sessizlik....

"Benimle oynama piç kurusu, içeri geliyorum!" Hızla kapıyı açıp içeri adımladı. "Ha?!"

Karşısındaki şey... 

Maid kostümlü bir Dazai'di...

"S-sen... Ne yapıyorsun?" Yatakta uzun bacaklarını sarkıtarak uzanmış, yüzündeki şehvet dolu ifadeyi gizleme çabasına girmeden ona bakan kahverengi saçlı genci süzdü. Şaşkınlıktan kekelemişti çünkü... Bu beklediği bir şey değildi. 

"Gelsene." Bacaklarını üst üste atmış, elini hafifçe yatağa vuruyordu. Kapının önünde öylece kalmış şaşkın gözlere, cilve dolu bir gülüş sergileyip dilini dudaklarında gezdirdi. "Kostümümü beğendin mi?"

Chuuya birkaç saniye sessiz kalarak Dazai'yi inceledi. Beyaz eteğin uçları fırfırlıydı ve Dazai'nin uzun bacaklarının sadece bir karışını kapatabilmişti. Kolları ve yakası siyah, önünde fırfırları olan kostüm... Tuhaf bir şekilde tam gelmişti. Chuuya, doğru bedeni bulup almak için mağazada deneyip denemediğini sorguladı. Uzanan gencin şehvet dolu davranışlarına kaşlarını çatıp gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Dazai... Sen bunu nereden buldun?"

"İşten çıkmıştım, önünden geçtiğim bir vitrinde gördüm. Resmen içinde kendimi görebildim Chuuya, yakışmış değil mi?" Dazai'nin heyecanlı sesi ve vücudunda dolaşan eliyle daha fazla kendin tutamayıp kahkaha attı turuncu genç. 

Waves | SoukokuWhere stories live. Discover now