𝐓𝐡𝐞 𝐒𝐭𝐚𝐫𝐬

1.1K 78 22
                                    

Peter ile tabi ki barışmıştık. O gerginlik sadece o akşam sürmüştü. Keşke her şey sadece o akşam sürmüş olsaydı. Mesela Peter ve Ned'in benden sakladığı şeyler. Buna hala devam ediyorlardı ve derste bile bunu bırakmıyorlardı. Peter'ın benden bir şey saklaması hoşuma gitmiyordu. Ne de olsa çocukluğumuzdan beri en yakın arkadaş olmuştuk ve her şeyi birbirimizle paylaşmıştık. Yaşadığımız kötü ve güzel anları, yiyeceklerimizi, eşyalarımızı ve sırlarımızı. Ancak şu an durum aynı değildi. Ortada bir sır vardı ve Peter bunu bana söylemiyordu. Sadece bir yıl ayrı kalmak bizi bu kadar ayırmış olamazdı değil mi? Bu sorunun cevabını kısa zamanda almak istiyordum.

Okul yeterince sıkıcı ve normal geçiyordu. En nefret ettiğim şey ise ders saati bitince aynı şekilde eve dönüp sıkılmaktı. Çünkü evde konuşabileceğim birileri yoktu. Bu can sıkıntısı son zilin çalması ve Peter'in yanıma gelmesiyle son buldu.

Peter: Parka gidiyoruz itiraz istemiyorum.

-Dondurma alıcaz değil mi?

Peter: TABİ Kİ.

-O zaman hadi gidiyoruz

Metroda iki üç kere kaybolduktan sonra parka ulaşabilmiştik. Park büyük bir yerdi. Büyük ihtimalle adı da vardır ama biz adına ihtiyaç duymuyoruz. Gider gitmez her zaman yediğimiz dondurmadan aldık. Artık dondurmacı bile bizi tanıyordu. Aynı parktaki güvenlikler gibi. Dondurmamız bittikten hemen sonra Peter banka oturmamız gerektiğini söyledi.

-Ne oldu?

Peter: Sana bir şey vermem gerek.

Sabahtan beri elinde taşıdığı poşeti bana uzattı. İçinde ne olduğunu gerçekten merak etmiştim ama sormamıştım. Açınca içinden unicornlu bir sweatshirt çıktı. 

-Pete bu çok güzeel.

Peter: Gerçekten beğendin mi?

-Hayır şakacıktan beğendim.

Bunu dememle yüzü düşmüştü. Peter gerçekten çok saftı. Ama bu onu çok tatlı yapıyordu.

-Hadi ama şakadan anla azcık. Gerçekten çok beğendim. 

Sweati üstüme geçirip ayağa kalktım.

-Evet turumuz devam ediyor Bay Parker. Lütfen ayağa kalkınız. Sıradaki durak köprü. Hava kardıktan sonra da yıldızlara gideriz.

Peter: Tamam gidelim.

Günüm gerçek olamayacak kadar güzel gidiyordu. Belki de bu bir rüyaydı. Ama kalkmak istemiyordum böyle kalsındı. 

Bunun rüya olmadığını anlamam zaman almadı karşımızda Liz duruyordu. Peter hiç kaçırır mı? Hemen görmüştü.

Peter: Selam vermeliyiz.

-Yo vermesek de olur.

Peter: Olmaz.

-Olur olur. Çok da güzel olur.

Peter: Çok ayıp.

-Değil.

Kaçıp gitmemizi söylemiştim. Bizi görmezse hiç bir şey olmazdı ancak bizi görmüş ve buraya doğru geliyordu.

-Tanımıyor taklidi yapsak.

Peter bana dönüp kaşlarını hafif çatıp yine önüne döndü.

Liz: Selam Peter ve-

Ah tabi ki ismimi bilmiyordu.

-Olivia. 

Liz: Olivia. Burada karşılaşmamız ne tesadüf değil mi?

Ben tam yok ne alaka diyecekken Peter elini omzuma koyup direk lafa atladı. Uzun sıkıcı bir konuşmanın ardından Liz hanımefendi ayrılmaya karar verdi. Çok teşekkürlerimi iletiniz.

Peter: Hava karardı yıldızlara gidelim mi?

-Gidelim.

Tabi ki uzaya çıkmayacaktık. Parkta yüksek bir tepe vardı ve oradan yıldızları görebiliyordunuz. O yüzden oranın adı yıldızlardı. Koşarak gittik ve ikimizde kendimizi çimlerin üstüne attık. Uzun bir sessizliğin ardından ben aklımı kurcalayan soruyu daha fazla içimde tutamadım.

-Liz'den gerçekten hoşlanıyor musun?



Merhabaaa

Güzel yerde bitirmiş miyim aujefjkrjekljrekljgje. Bu arada Olivia'nın castini kesinleştirince (aklımda biri var ama emin değilim)  paylaşıcam. Cast belirlenince aynı anda bölümün başında ortasında sonunda falan gifler olucak ( o yüzden gifleri olan biri olması gerek). Siz Olivia'yı kafanızda nasıl canlandırdınız onu da söyleyin belki ona göre falan da bulmaya çalışırım.


Ice Cream-Man | Peter ParkerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora