SORULAR, CEVAPLAR...

9 2 0
                                    


İstanbul, 2016

Gazetecilik benim için bir meslekten fazlası, bir yaşam biçimiydi. Azimle tutunduğum kalemim beni yarı yolda bıraksaydı insan hatta kadın olarak yok olup giderdim. Meltem'in tecrübesiz ama dik duruşu benim mesleğe ilk atıldığım günleri anımsatmıştı bana.

Zeki ama bir o kadar da saftı genç meslektaşım. Karşımda; içimdeki o toy, hayattan bihaber eski "Zümrüt"'ün bir yansıması duruyor gibiydi. Ona emanet ettiğim sayfaya beni konuk etme isteğini kabul ederken böylesine duygulanabileceğimi öngörememiştim.

"Zümrüt Hanım, kusura bakmayın. Dizlerim titriyor heyecandan. Bir bardak su rica edebilir miyim?"

"Elbette. Arkanı dön, minik buzdolabımda her türlü içecek ve her türlü abur cubur var. Sakın çekinme, istediğini alabilirsin. Lütfen rahat ol."

Meltem belli ki aklından geçirdiklerini zikretmeye bir türlü cesaret edemiyordu; oysa bu bir gazeteci olarak yapmaması gereken bir hataydı. Başarılı olabilmesi için mümkün olan en kısa sürede atması gerekiyordu üzerinden o güvensizliği.

Genç kadında gördüğüm, keşfedilmeyi bekleyen yeteneğini ortaya çıkartabilmesi için ona yardım etmeye kararlıydım.

Bir bardak buz gibi su alan Meltem, tekrar karşıma oturduğunda bir nebze rahatlamış görünüyordu. Derin bir nefes aldı ve sorularına devam etti.

"Avusturya'da doğan, büyüyen bu kız çocuğu için yurda uyum sağlamak zor olmadı mı?"

"Aslında bu uzun bir hikâye ve ben bu uzun hikâyeyi sana en başından itibaren anlatmak istiyorum. Zira yaşadığım her şey bu güne gelmeme öyle ya da böyle katkı sağladı diye düşünüyorum. Sen, anlattıklarımın analizini sonra yapar, kullanmak istediğin bölümlere karar verirsin."

"Bana bu denli güvenmeniz büyük onur Zümrüt Hanım..."

"Meltemciğim, seni tanımıyorum, o nedenle güvenden söz etmek için henüz erken ama sende bir şey var! Bana, gençliğime çok benziyorsun, o nedenle beni yanıltacağını zannetmiyorum."

Meltem'e güvenmem canımı yakarak, yüreğimi parçalayarak edindiğim tecrübelere ihanet olurdu.

En kuytularımı beni bugünlere getiren okurlarımla paylaşmaktan çekincem yoktu, yine de temkinli olmam gerektiğinin bilincindeydim. Olayları lüzumu kadar anlatacaktım.

Başıma gelenler aslında bu toplumda yaşayan yüzlerce çocuğun, kadının, insanın başına her Allah'ın günü gelen kahrolası olaylardı.

Kimseden ne bir farkım ne de ayrıcalığım olmamıştı, yaşam umursuzca akıp giderken kötülükten bana düşen payı ziyadesiyle almıştım.

Bana ait bu hikâyede, üvey anne zulmü, bulimia, taciz, ihanet,mobbing, tecavüz ve evlat acısı gibi nice olaylar vardı. Meltem'in teklifini kabul etmemdeki gayem, okurlarımla yaşantımın karanlık yüzünü paylaşarak "Yalnız Değilsiniz!" mesajını vermekti. Bu, yazmayı planladığım romanım için de atılmış ilk adım olacaktı.

MÜCEVHER GÖZLÜ ANKAWhere stories live. Discover now