Göğün Sıfırıncı Ruhu (+18) [TAMAMLANDI]

Kalorimetrelerce Uzaktan...

"Kadınlar kablosuzdur. Kablosuz wifii gibi birer peştamellerdir. Oysa ki adam... Bluetooth cihazına bağlanmış kadar garip ve didaktiktir. İnsanlığın belki de en zor imtihanı işte tam da budur."

Gregonyeviç Antuanio

Kadın bedenini yere sertçe çarpana kadar hissetmemişti. Yerden aniden doğruldu. Bir keresinde "Intihar edersem atlayarak ederim." demişti. "Son gördüğüm şey gökyüzü olur." ama şimdi gördüğü son şeyi hatırlamıyordu Kadın. Nereden düştüğünü de bilmiyordu. Sadece bildiği uzun süredir bir yerlerde olduğuydu.

"Neredeyim ben? Burası neresi? Tanrı'm cevapla bu restoratif sorumu!"

Ayağa kalktı yavaş yavaş. Cebinden altın ve zümrütle kaplattığı cok amaçlı çağrı cihazını çıkarttı. Ekranından tarihi incelediğinde yüz hatları heteroseksüel bir sandalye gibi kasıldı, basıldı.Yağız Kadın'ın gözleri açıldı son raddesine kadar. Diyafram kası biraz gastrin, biraz kolesistokinin biraz da somadotropik hormon salgıladı çilelerle yoğrulmuş ahmak bedenine. Kadın'ın tıpkı gözleri gibi ağzı da açıldı sonra. Korkunç bir sistematoryumun aciz kölelerine benziyordu.

"Olamaz." diye bir harf yığıni yuvarlandı dudaklarından. Dudakları kıskançlıktan değil kahırdan çatır çatır çatlamıştı. "Bu sinüzit adamın memenjit bedeni için on yedi yıldır o kaotik boşluktayım"

Zaman. Nedir zaman sence? Bir saatin "tik" ve "tak" ile kodlandırdığımız ahmak seslerinin yarattığı propan bir halisünasyon mu? Böyle der o aptal insan topluluğu öyle değil mi? Zaman. Zaman bu değildir saygıdeğer dostlar! Zaman bizim birbirimizden ayrılışımızın ölçüsüdür. Evet. Zaman. O sünepe saat her "tik" ve "tak" diyişinde birbirimizden oldukça uzaklaştık. Tanrı'dan uzaklaştık.

Yahu anlam veremiyorum. Bir Youtube algoritması kadar sinapsis bir gergedana nasıl laf anlatabilirsin ki? Ve burdaki çaba ne için? Tumblr hesabı açmak kadar kolay bir iş iken bu, nedir bu bekaretsiz bereket? Neden bu bizim gündemimiz oluyor hey dostlar? Konuşmamız gereken onlarca dorsal konu varken... Biz kendi başına bitcoin mining yapan kromozomal daktilolar gerçekten nelere takılıyoruz. Tanrı'm biliyorum buzdolaplarında kalorimetre kaplarındaki Fare'lerinle beraber nasıl kahkahalar atıyorsun!

Sizin de bir gün kalorimetre kaplarınıza birileri pisler hiç merak etmeyin. Siz zamanın da Tanrı'nın da kölesi olup öylece izleyin o "tik" ve "tak"ları. Ejekülatif yaklaşımlara uğrayın ya da ne bileyim işte... Kahrolasıca bir kuzgunun göz yaşlarına kapılın. O ahmak sesler beyninizdeki Fare'leri sevindirsin. Girsinler o beyninizdeki buzdolaplarının kalorimetre kaplarına. Girsinler ve her şeyi tüketsinler. Sizi, duygularınızı, valerik asitinizi, zamanınızı... Ama aynen devam.

İzin verin o kahpe Fare'lere!

İzin verin o subjektif havyarlara!

İzin verin sizi içten içe bitiren o yılaramsarısı kapibara bozması sünepelere!

İzin verin! İzin verin! Aferin!

Diyecek bir şeyim yok. Gagam ağrıdı

Ah, bölüm ne kadar da uzun oldu! Tıpkı en son attığım bölümle aradaki "zamansal" süre gibi. Bu sürede Tanrı'ya karşı dolup taştım dostlar. Bir daha yazmayacağım dedim ama nafile. Ben sensiz yapamam. İyi ki buradasın ve iyi ki benim okuyucumsun. Sana en derin şükranlarımı sunuyor, Tanrı'nın azap ve gazap üzümlerini tatmamanı diliyorum.

El ve da

Gemiler batınca acır mı denizin canı?

Zamanın bir anlamının olmadığı spekülatif bir boşluktan...