yedi

133 17 37
                                    

Hyunjin sabah okula gelmiş ve full dans etmişti. Kimseyi de almamıştı yanına. Ne Jeongin'in boş laflarını duymak istiyordu ne de Minsung çiftinin fingirdemesini görmek istiyordu.

Yemek vakti gelmişti ama Hyunjin hâlâ pratik odasından çıkmamıştı. Minho onun inadını bildiği için yanına dahi gitmiyordu.

Jeongin'de sabahtan beri Hyunjin'i görmemişti. Canı sıkılıyordu o olmayınca. Pratik odasından hâlâ çıkmayan bedenin dans ederken ölme ihtimalini düşünüp Pratik odasına adımladı.

Kapıyı tıklamadan açtı. Tabii karşısında soyunan Hyunjin'i beklemiyordu. Hyunjin tenine nüfus eden soğuk havayla arkasını dönmüş kapıya bakmıştı.

Jeongin kapıda durmuş onu süzüyordu. Hyunjin göz devirip tekrar arkasını döndü. Onla dalaşacak halde değildi. Tişörtünü değiştirip elini pantolonuna attı. Arkasındaki beden umrunda değildi.

Pantolonunun düğmesini açıp yavaşça sıyırıp çıkardı. Arkasındaki Jeongin ona bakmamak için büyük bir iç savaş veriyordu.

Hyunjin çantasından çıkardığı şortunu bacaklarından geçirdi. Yerdeki kirli pantolon ve tişörtü alıp çantasına koyarken arkasında ki baskıyı hissetti.

Jeongin Hyunjin'e mi dayıyordu? Evet! Elleri Hyunjin'in ince belinde kendine bastırıyordu.

Hyunjin kaşlarını çatıp omzunun üstünden ona baktı. "Napıyorsun acaba?"

Jeongin Hyunjin'e iyice sarıldı.  Çenesini Hyunjin'in omzuna koyup yanağını öptü.

"Eski günleri özledim Hyunjin... Eskisi gibi olamaz mıyız?"

Hyunjin aklına dolan tüm eski anılarla önce tebessüm etmiş sonra  sinirle hahlamıştı.

"Eskisi gibi?" Jeongin'in kollarından kurtulup onu itip kendinden uzaklaştırdı.

"ESKİSİ GİBİ Mİ YANG JEONGİN!? HERKES ESKİYE DÖNMEK İSTİYOR! AMA KİMSE HATASI İÇİN ÖZÜR DİLEMİYOR! DÜN NE ÖĞRENDİM BİLİYOR MUSUN?! ESKİ SEVGİLİM BENİ EN YAKIN ARKADAŞIMLA ALDATIYORMUŞ! BU OLAY SANA TANIDIK GELDİ Mİ YANG JEONGİN!? TABİİ SENDE AYNISINI YAPTIN NASIL UNUTABİLİRSİN DEĞİL Mİ?!"

Hyunjin o kadar sinirliydi ki birilerini yumruklamamak için zor duruyordu. Jeongin onun bunu öğrendiği için böyle olduğunu bilmiyordu. Minho piçini kesinlikle dövecekti.

"Hyunjin ben seni aldatmadı-" yüzüne yediği yumrukla susmuş karşısında kine bakmıştı.

"Aldatmadın? Bari yediğin bokun arkasında dur! Videon var elimde! Daha neyi anlatıyorsun bana?! Bir de tüm bunların üstüne bana yapmadığını bırakmadın! Okula sevgili olduğumuzu söylemeyelim dediğinde keşke seni dinlemeseydim!"

"Hyunjin biliyorsun! Her şeyi biliyorsun ama anlamıyorsun! Hatta anlamak istemiyorsun! Ben o gün kendimde değildim! Senin annenlere gittiğin gün bara gitmiş içmiştik! O kadar içmişim ki hatırlamıyorum yanımda kim vardı!"

Hyunjin alayla güldü "sarhoştun ha?" Telefonunu çıkarıp videoyu açıp Jeongin'e verdi. "Sarhoştun? Ama altına yatan sürtüğün adını bilecek kadar ayıktın? Güzel senaryo yazıyorsun ama ben bunları yemem eski dostum "

Jeongin videoyu izlediğinde diyecek bir şey bulamadı. Ama hatırlamıyordu! Cidden hatırlamıyordu!

Telefonun ekranını kilitleyip Hyunjin'e uzattı. Yüzüne bakmıyordu... bakacak kadar cesur değildi. Hyunjin telefonu elinden alıp fırlattı.

Gözleri ona ihanet edip dolmaya başladı. Jeongin'e bakıyordu. Ama o Hyunjin hariç her yere bakıyordu.

"Bana bak Jeongin" bu defa başını yere eğmişti. "O SİKTİĞİM KAFANI KALDIR BANA BAK JEONGİN!"

Kafasını kaldırıp Hyunjin'in gözlerine baktı. Pişmandı! O kadar pişmandı ki şuan eskiye dönebilse kendini döverdi.

Hyunjin Jeongin'in göğüsüne vurdu. "Neyim eksik!? Şu çevrendeki sürtük kadınlardan neyim eksik!? Ne istedin de yapmadım? Neyim eksik anlamıyorum!"

Jeongin yine sustu. Hyunjin harikaydı. Jeongin fazla aptaldı.

"Hyunjin... özür dilerim. Biliyorum bir şeyi değiştirmeyecek ama çok pişmanım! İnan senden ayrıldıktan sonra hiç bir günüm eskisi gibi olmadı-"

Hyunjin yine göğsüne vurdu. "Yalan söylüyorsun! Hala yalan söylüyorsun Jeongin! Benden ayrıldıktan sonra her gün benim canımın yanmasından zevk aldın! Bunu kendin söyledin! 'Senden nefret ediyorum! Ayrılmasaydık kendimden iğrenmeye başlayabilirdim! Bunun için sana teşekkür etmeliyim!' Unutuyorsun ama benimde bir kalbim var! Bende insanım! Her zaman güçlü olamıyorum! Lütfen! Tanrı aşkına beni rahat bırakın! Bana yaklaşmayın! Hepiniz bana zarar veriyorsunuz! Başka bir işe yaramıyorsunuz!"

Jeongin Hyunjin'in elini tuttu. "Hyunjin lütfen... bir günlüğüne tekrar benim olamaz mısın?"

Hyunjin kafasını iki yana salladı "hayır! Bir daha asla seninle olmayacağım Jeongin! Vicdan azabı çektiğin için böyle yaptığını biliyorum ama umrumda değil! Vicdan azabından gebersende artık seni görmek istemiyorum! 2 hafta sonra Amerika'ya döneceğim. Ne sikime geldiysem zaten. Canınız cehenneme! Hiç biriniz umrumda değilsiniz!"

Jeongin onu belinden tutup kendine çekti. Belki sonunda dayak yiyecekti ama umrunda değildi. Sadece yapmak istiyordu.

Dudaklarını birleştirdiğinde dudaklarını özlediğini fark etti. O kadar özlemişti ki bırakın bugünü bıraksalar gidene kadar öperdi bu dudakları.

Sadece o değil Hyunjin'de özlemişti. Öyle ki artık tutamadığı göz yaşlarını serbest bırakıp izin vermişti onu öpmesine.

Öpüşmeleri ateşli falan değildi. İkiside hasretle öpüyordu. Hyunjin'in göz yaşlarını sildi Jeongin. Onun gözünde  düşen her yaş canını yakıyordu.

Hyunjin 2 haftaya gidecekse 2 haftada ona yaşatabileceği en iyi günleri yaşatacaktı...

SELAMIN ALEYKÜM!

NABERSİNİZ AŞKLARIM?

Aşırı mutluyum neden bilinmez eğer yorum gelirse bir bölüm daha atarım belki bugün.

-×- B Me -×- HyunInWhere stories live. Discover now