96- Yetim Gözyaşları

1.8K 134 102
                                    

Yer minderlerinin üzerinde oturmuş, Arkadaşım Bebeğin odasını izliyordum. Aslında gördüğüm bir şey yoktu. Sadece bakıyordum. İnsan gözleri açıkken illa bir şeyleri görecek değildi ya... Bazı insanlar gözleri açık ölüyordu. Onlar da göremezdi. Artık değil... Annem ve babam gibi. Açık gözler...

İçinde olmadığım parti biteli bir saat olmuştu. Bu demek oluyordu ki Bedir'in yanından ayrılalı da bir saat oluyordu. Onu yatak odasında bırakmış, kendimi bu odaya hapsetmiştim. Bana yaptığı son konuşma da neydi öyle? Hayatımda Bedir'in hiç bu kadar saçmaladığını görmemiştim. Benim kendime hamilelik testi yaptığıma inanmasına mı yanayım yoksa hamile iken hamilelik testi yapıp o testin olumlu sonuç vermesiyle verdiği tepkiye mi yanmalıydım? Her ne kadar saçma bir anın içinde bulunsak da benim için geçerli tek bir şey vardı.

Kendimi uzun bir sürenin ardından yeniden hem yetim hem öksüz hissetmiştim.

Ne garipti... Bir adam var, o adam küçük dünyasındaki koca sığınağın içine alıyor sizi. Sonra da aynı adam o sığınaktan kapı dışarı ediyor. Bana o sığınağın yerini, izini kaybettirirse ne yapacaktım? Tekrar beni bulmasını bekleyecek kadar aciz miydim?

Başıma ne kadar şey gelirse gelsin bir şekilde onları atlatamasam da üstlerinden yürümeyi öğrenmiştim. Ama hepsi birileri sayesinde olmuştu. Her bakımdan bu da benim aciz olduğumu gösteriyordu. Yardıma muhtaçlık acizlik değildi fakat ben acizdim. Çünküsü vardı. Bedir en büyük darbeyi bana vurursa eğer bir şekilde onunla yine olmak isteyebilirdim. İşte bu yüzden iğrenç biriydim. Belalardan kurtulamıyordum. Aşktan kurtulamıyordum. Son nefesime kadar kaçmak veya bir şeylerden kurtulmaya çalışmak üzerine mi hayatımı sürdürecektim? Arkadaşım Bebeğe en iyi öğreteceğim şeyler bunlar olacaktı.

Gözlerimi devirdim. Ona kendimde nefret ettiğim özellikleri öğretmek istemiyordum. Yine kendime gözlerimi devirdim. Ama öğrenmesi gerekiyordu. Annesiydim ben onun. Kendini korumasını en iyi bu şekilde öğretebilirdim. Kötü olan şeylerden her zaman kaçmasını. Şöyle de bir şey vardı ki ben kaçarken mücadele de ediyordum. Herkesle tek tek. Düşmanlarımla, dostlarımla, sevdiğimle. En önemlisi ailemle. Gülümsedim. Çıkmaz bir canım vardı.

Yerdeki minderlerin üzerinde uzanıp bacaklarımı karnıma çektim. Bedir hâlâ yanıma gelmemişti. Özür beklemiyordum. Bir nebze olsun kara incilerinden ruhuma akacak sıcak bir bakış...

Herkes beni hissediyordu ama kör gibilerdi. Görmeyi bırakıp sadece hissetmekle sınırlıyorlardı kendilerini. Dertlerimin bittiğini düşünüyorlardı. Daha ben hiçbir sorunumu çözememiştim ki. Bir bakmışım ki kendimi bir başkasının derdinde tasasında buluyordum. Bir gün Aydız ve Rıza kavga eder, kendimi onların aralarında buluyordum. Diğer bir zaman Hülya'nın kıskanç bakışları altında eziliyordum. Bir başka zaman Yağız'ın anlamak istemediğim yakınlığında kendimi buluyordum. Kenan amca ayrı bir telde çalıyordu. Ortaya bir şey atmış, sonunu getirmeden beni kafamdakilerle bırakmıştı. Mücella ile aram hep mesafedeydi. Sadir ve Yıldız desen... Onlar zaten ne yaptıklarını kendileri bile bilmiyordu. Bu kadar derdimin arasında beni her seferinde şaşırtacak şakaları meydana çıkarıyorlardı. Amcam Cevat hele... Bir sürü şey biliyor, tek kelime etmiyordu bana. Beni daha bir derde sokuyordu. Osman, farkında olmadan dertlerin kucağına düşüyor. Bir yerde kendini genelevinde buluyor, diğer yerde sünnetsiz oluşuyla gündeme geliyor. Bunlar onun sorunuydu ama istemeden de olsa ben de bunları düşünüyor, asıl amacımdan sapıyordum. Arzu vardı. Bedir'i hem kıskanabileceğim hem de kıskanmama lüzum olarak görmeyeceğim biriydi. Kıskanıyordum çünkü eski arkadaşıydı. Birbirlerinin her şeyini biliyorlardı. Kıskanmıyordum çünkü Bedir onun gibi kadınlara bakmazdı. Son düşünceme gözlerimi kırpıştırdım. Ama bir zamanlar bakıyordu. Hatta bir zamanlar ona bakarken başka kadınlara da bakıyordu.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin