98- Döngü

2K 132 173
                                    

Evvel zamanla başlayan bir masalın parçası olmak varken ne olduğu belli olmayan, çözmeye çalıştıkça daha çözümsüz bir hale gelen bir hikayenin parçasıydım. Bu hikayeyi mutlu sona erdirmeye gayret etsem de kabusa doğru yol alıyordum. Öğreneceğim gerçeklerin varlığı beni ürkütüyordu. Rüyada mıydım, uyanık mıydım daha onu bile anlayamamıştım.

"Üzerini neden değiştirdin? Kırmızı geceliğin ömrü beş dakika mıydı?" Yattığımızdan beri susmuyordu. Kaşlarımı çatıp ona döndüm.

"Canım şimdi de bunu giymek istedi."

"Tatlı canlı. O geceliğin üzerine karabasan gibi giydiğin bu uzun, bol gecelik beni biraz korkuttu," demesiyle gözlerimi devirdim.

"Neden seninle kırmızı gecelikle yatayım ki?" diye sordum. Seni delirtecektim.

"Kocan olduğum için olabilir mi? Hem benimle yatacaksın tabii! Başka ne olacaktı?" Sinirlenmeye mi başlamıştı?

"Başka ne olabilir söyleyeyim sana. Kırmızı gecelikle yatmam için yanımda senin olmana ihtiyacım yok. O aklından geçen başka birisine de gerek yok. Canım isterse giyerim, tek yatarım, istediğimi yaparım."

"Minikşe Hanım. Ben eve gelmeden önce yürek mi vardı yemekte?" demesiyle karnımın aç olduğunu hatırladım. Sanki yemek yemiştim de bir de utanmadan bana yürek yiyip yemediğimi soruyordu. Doğrulup bacaklarımı yataktan aşağı sarkıttığımda Bedir de doğruldu. "Nereye? Alındın mı sen bana?" Arkadan saçıma dokundu.

Alındım. Ama şimdi değil, önceden alındım. Kendisi ise şimdi alındığımı sanıyordu. Bir şeyleri erken fark edememekte özürlüydü. Aslında fark ediyordu da inadına bana başka türlü konuşuyordu. İşte bu daha kötüydü. "Mutfağa gidiyorum. Yemek yiyeceğim." Ayağa kalktım. Ne diye aç kalıyorsam...

O da ayaklandı. Ona ne oluyordu? "Yemek yemedin mi sen?"

Yemeğin dahi hesabını soruyordu. Başıma minik minik saplantılar girmeye başladı. Elimi belime koydum. "Yedim. Şimdi de yiyeceğim. Aşeriyorum demek ki. Akşam yemeğini ben yedim. Gece yemeğini de Arkadaşım Bebek yiyecek."

Gülümsedi. Az daha ben de gülecek gibi oldum, hemen kendime çekidüzen verdim. "O zaman Arkadaşımız Bebeğe birlikte eşlik edelim. Gerçi sen zaten eşlik etmiş olacaksın. Ben de size eşlik edeyim." Yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.

Ay şimdi öpeceğim onu işe bak sen o zaman...

Omzumu silktim. "Peki," dedim. "Sen önden git, ben geliyorum."

Kaşları havalansa da beni sorgulamadan mutfağa doğru yol aldı. İşimi halledip ben de mutfağa geçtiğimde Bedir tezgaha arkasını çevirip bana baktı, kısık gözleri büyüdü. "Oha. Oha. Oha!" Anlamamışım gibi dudaklarımı büktüm. "Şehnaz bu ne hal?" diye söylendi. Gümüş rengi, saten gecelik giymiştim. Diğeri gibi iç göstermese de fazla göğüs dekolteli ve kısaydı. Hatta adım attığım an kalçam onun yanında açılma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktı. Kırmızı geceliğe uysun diye altıma kırmızı külot giymiştim, hâlâ üzerimdeydi. Keşke onu çıkarıp bu geceliğime uyan başka bir renk giyseydim diye düşünmeden edemedim. Umarım kırmızı olan görünmezdi.

Buzdolabını açıp kahvaltılıkları masaya yerleştirmeye başladım. Ona bakmadan konuştum. "Ne varmış halimde?"

"Ne yok ki? Çok hallice görünüyorsun," demesiyle sırıttım. Neyse ki arkam ona dönüktü, tepkilerimi izleyemiyordu ama kalçamı izlediğine yemin edebilirdim. "Mutfakta geceliklisin, yatağa girince feraceye bürünüyorsun." Bardaklara süt doldururken kendisinin de benimle birlikte süt içecek olması beni gülümsetti. Garip değil miydi? Genelevinde tanıştığım adamın süt içecek olması... Hayatımda garip olmayan bir şey var mıydı? Asıl kendime bunu sormalıydım. "Yumurta kırayım mı? Yer misin?" diye sorduğunda ben çoktan sandalyeye yerleşmiştim.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now