Büyük Hataların Kötü Sonuçları

833 99 1.4K
                                    

Hala o anlar yaşanırken, Merin üstüne çıkan Louis'in bedenini hissetmesiyle nerede olduğunu bilmeden dudaklarına atıldı. "Tanrım, beni delirtmek için mi buradasın?" Göz bandına rağmen dudaklarına yapıştığında dahi Louis ona cevap verebilmişti.

"Beni sen çağırdın. Şimdi sonuçlarına katlan." Louis hiçbir şey bilmeden böyle söyledi. Dudaklarına yansıttığı tüm tutkuyla Merin'i öperken belini tutmayı ve kasıklarını onunkilerle buluşturmayı ihmal etmiyordu. Vücudunun belli belirsiz noktalarına değdirdiği dokunuşlar, altındakinin hoşnut bir şekilde inlemesine neden olurken ilk kez, uzaktan gelen kapı seslerini duyar gibi oldu. Tüm odağını yeniden Merin'e vermek üzereyken kapının sertçe zorlandığını duyduğunda ise, aniden çekildi üzerinden.

"Kapıyı açın! Lanet olsun!" Merin'in kendine gelip ne olduğunu fark etmesi için çok ama çok kısıtlı bir süresi olmuştu. O kısa sürede de, yalnızca mor rengi göz bandını gözünden kaldırdı ve donakalmış bir halde Louis'e baktı. Altta kalan örtüyü üstüne çekmeye çalışırken de zaten, odanın kapısı hiç bilmediği bir gürültüde açılmıştı birden. Hem de kilitli olduğu halde. Açık kalan ağzıyla, kapı eşiğinde dikilen kardeşini görünce Merin ne diyeceğini ya da ne yapacağını kestirememiş ve hareketsizce bu anların gerçekten yaşandığına inandırmaya çalışmıştı kendisini.

River onları yatakta yarı çıplak gördükten sonra hiçbir şey demeden, yandaki kendi odasına geçmiş ve neredeyse onu da kıracak sertlikte çarparak kapamıştı. Louis'in yanında aceleyle giyindiğini görünce, sonunda girdiği şoku öteleyip ayaklandı ve yere atılan pijamalarını gelişi güzel üstüne geçirdi. "River!" Neden ona seslendiğini bile bilmiyordu Merin. Gördüklerinden sonra, daha neyi açıklaması gerekiyordu ki? "Louis, sen odada bekle lütfen."

Merin kırık kilidine rağmen kendi kapısını olabildiğince örttü ve River'ınkinin önüne gitti. Genç çocuk birden önüne çıkınca, kapıyı açmak üzere uzanan eli havada kaldı. Bu denli bir yakınlıktan Merin onun ne kadar kadar sinirlendiğini görebiliyordu. Kardeşi hızlıca onu geçip ortada duran masanın üzerinde ne varsa dağıtmaya başladığında Merin korkuyla kollarını kendine doladı ve kardeşini sakinleştirmek için doğru kelimeleri aradı. Bulamadığında ise, yaptığı yalnızca tırnaklarını kendi derisine batırmak oldu. "Sana inanamıyorum!" Etrafındaki her şeyi yıkmaya devam ediyordu girdiği öfke nöbetiyle. "Lanet olsun ki sana inanamıyorum!" Sandalyeleri tekmeleriyle devirip sıra mutfaktaki bardaklara geldiğinde, Merin telaşla gitti yanına. Yeniden yakınına elmesiyle, River hemen uzaklaştı ondan elbette.

"Sakin ol River. Ne olursun... Sana her şeyi anlatacaktım, yemin ederim ki." Sesi yalvarırcasına bir tonda, yumuşakça çıkıyordu Merin'in. "Düşündüğün gibi değil-"

"Ne zamandan beri Merin?" Bir şeylere saldırmayı bırakıp salonun diğer ucundan ablasına döndüğünde River, bu sefer gözlerini ondan ayırmadan soruyordu. Ellerini sinirle belinin üstüne yerleştirmişti. "Ne zamandan beri öğretmenimle yatıyorsun?"

Sorusunu duyduğundan itibaren dudağının içindeki eti kemiriyordu. Bu defa karşısındaki yeşil gözlere bakamayan Merin'di. "Bir aydır." Tepkisinden korktuğu için sesi normale göre daha kısık çıkıyordu. Başını kaldırdığı anda artık River'ın evde ordan oraya stresle volta attığını gördü. Sakinleşmek üzere olduğunu düşünerek sessizce mırıldandı. "Düşündüğün gibi değil çünkü biz ciddi-"

"Ne sikim saçmalıyorsun sen?" Aniden durdu. "Bana gerçekleri söyle!" Merin'in burnunun ucuna kadar gelip sinirle konuştu. "Bakıcılık yapmak için öğretmenimi ve ailesini mi buldun koca şehirde? Sakın bana şimdi çıkıp sevgili olduk falan deme!"  Merin'in, kardeşinin karşısındayken sakinliğini koruyor olmasının tek sebebi, öğrendiklerinden dolayı hala sinir krizinde olduğunu bilmesiydi. "Bu neyi değiştirir ki? Tanrı aşkına bir kez olsun bencil olmayı bırakıp etrafındakileri düşünemez misin?!" Sıktığı yumruklarıyla tekrar uzaklaştı oradan.

S H E (She lives in daydreams with me)Where stories live. Discover now