13.

829 28 5
                                    

''Ne güzel şey; senden gayrısını takmamak, tanımamak.''

Sabah kalktığım zaman aşağıdan bağırma sesleri geliyordu. Dün gece babam, hatırladığım kadarıyla yarım saat boyunca başımı okşamış uyumamı beklemişti. Sonrada gitmişti herhalde.

 Aşağıdan sesler kesilince odadan çıktım. Yavaş yavaş indiğimde bakışları beni bulmuştu herkesin. Abime bakmadan kahvaltı masasına oturdum. Ya bakacak yüzüm yoktu, yada ona sinirliydim. Kendim bile kuşkuya düşüyordum.

''Telefonum?'' Deyip elimi masadan abime uzattım. Abim bana baktıktan sonra elime baktı. Babam sertçe çatalını bırakınca abim sinirlice telefonumu cebinden çıkartıp elime koydu. 

''Kahvaltıdan sonra odama gel!'' dedi sert sesiyle. Kafamla onaylayıp yemeğimle oynamaya devam ettim. İştahım kaçmıştı yahu!

Abimin kalktığını görünce bende kalktım. Salondan giderken mal mal hareketler yapıyordum. Abim anlamış olacak ki;

''Rahat dur!'' Deyip odasına girdi. Arkasından dilimi çıkartıp bende girdim. Salaktı, gergindi falan ama seviyordum abimi!

''Kemal'le konuştum!'' Deyince aklıma telefonuma bakmadığım geldi. Sonraya bırakıp abime bakmaya devam ettim.

''Dayağını yedi, sesi çıkmadı.'' Dedi gülerek. Yerimden kalkınca bakışlarını bana çevirdi.

''Yiyecekti o dayağı, yerine otur. Yediği hiç bir şey. Dahası olacaktır elbet!'' Dedi.

''Psikopat!'' Diye mırıldandım. Yanında duran kalem kutuyu bana fırlattı. Tekrar ona geri fırlatınca sinirle bana bakıp konuşmaya devam etti.

''Size hala çok sinirliyim! Ama Mustafa ile Kemal anlattılar, beni yumuşattı dengesiz herifler!'' Deyince kahkahamı tuttum.

''İnandım sevgisine, düşündüm. Ondan başka kimseye bu denli güvenemezdim zaten. Elbette bir gün uçup gidecektin yuvamdan ama hiç böyle düşünmedim. Hep benim olarak kalacaktım. Ne ben, ne sen evlenecektin. Seni hep kanatlarımın arasında tutmak istedim. Hala öyle. Bilsem ki o seni üzecek veya onu sevmiyorsun asla onunla olmana izin vermezdim. Şu an ona güvenim kırıldı, bana verilen hediyeye yan gözle baktı fakat bir şey olsa ilk onun yanına giderim. Bu zamana kadar bir tane sevgilin olmasına bile izin vermedim ama şimdi yapman bayağı koydu. Sen hala benimsin, benim küçüğümsün. Senin onunla olmanı istemiyorum kızım!'' Deyince gözlerim doldu.

''Hala seninim, senin küçük bebeğinim. Bunu sen bile değiştiremezsin. Hem senin kanatlarının altından uçtuğum yok, Kemal'i eve iç güveysi getiririm bak!'' Dediğimde gözleri dehşetle açıldı.

Başımın üzerini öpüp kokumu içine çekti.

''Mis  kokulum!'' Deyince tebessüm edip kolunun altına daha da sığındım.

''Her zaman yerin orası tamam mı? Ne olursa olsun! Sen bu evin kapısına on çocukla gel, yine yerin orası.'' Deyince gözümden yaş düştü. Abime bakınca, gözleri dolmuştu. 

Yataktan kalkıp göz yaşlarımı sile sile odadan çıktım. 

Telefonumu açtığım zaman ilk on saniye sonra kendine gelmişti. Kemal'den bir sürü mesaj ve arama vardı.

İyi olduğuma dair mesajımı atınca bekledim. Arayacak olduğundan emindim. Zaten dediğim gibi olmuştu. İki dakika geçmeden aramıştı. Kısa bir şekilde ne olduğunu özet geçmiş, artık sevgili olduğumuzu büyük bir sevinçle söylemişti. Abim gelip telefonu kapatıp gittiğinde arkasından gülmüştüm. Sinirli ve kıskanç bir abim vardı, vesselam.

Kemal'e abimin yaptığıyla alakalı kısa bir mesaj çekip yerime oturdum.  Sıkıldığım için kalkıp salona geçtim. Oturup biraz duvarla bakışınca evde kimse olmadığını fark ettim. 

''Abi!'' 

''Odamdayım, bağırma!'' Deyince seke seke yanına gitmeye başladım.

''Doğru düzgün geliyorsan gel. Ha yok diyorsan bir vururum olduğun yere düşersin!''

 Görmediği halde ona dil çıkartıp odasına girdim. 

''Koğuş kalk!''

''Kes!'' Diye bağırınca üstüne atladım ve saçını çekiştirmeye başladım.

''Kalk!''  Üzerinden beni atınca ikimizde doğrulduk.

''Ulan salak, kafam koptu!'' Onu takmadan dolabına adımladım.

Kıyafetlerini çıkartıp, dışarı çıkacağımızı söyleyip odadan çıktım. 

Çok geçmeden gelmişti ve elimi tutmuştu. 

''Söyle bakalım, nereye gidelim.''

'' Kemal'e gidelim.'' Deyince kaşları çatıldı elimi tutan eli sıklaştı. Kudurtmayı başarmıştım.

''Eve dönüyoruz!'' 

''Ya şaka yapıyorum, şaka. Dolanalım öyle.'' Deyince emin olmak istercesine bana baktı ve yürümeye devam etti. 

Saatlerce gezmeyi planlıyorduk. Öylede oldu. Saatlerce gezdik. Bakan herkesin gözünün içine içine ellerimizi sokmuştum. 

Şimdide eve dönüyordum. Bahçede oturan Sultan teyzeyi görünce abime işaret ettim.

''Sigaramı içeyim ben, sen selam ver gel.'' Dedi. 'Tamam.' anlamında başımı sallayıp bahçeye adımladım. (Sultan: Kemal'in annesi.)

''Selamünaleyküm.'' Dediğimde görüş alanıma benden en fazla iki yaş büyük bir kız ve Kemal'in babaannesi de girdi. Sultan teyze hemen yanıma gelip kolunu bana sardı.

''Aleykümselam güzel kızım!'' Dedi. Her zaman bana yakın davranırdı, kız kıza dedikodu yapardık. Bazen annemden de yakın olurdu bana ama bugün daha değişikti. Nispet yapar gibi...

''Hoş geldin, gel otur.''

''Yok teyzem, selam vereyim dedim. Misafirlerin var, rahatsız etmeyeyim ben.''

''Yabancı mısın Ayışığı?!'' Dedi hafif kızar tonda. Hemen masaya yürümeye başladım. O arada telefonumdan abime kısa bir mesaj çekip Halime babaanneye yürüdüm. Oldum olası bu kadını sevmemiştim ama saygıda kusur etmemem gerekiyordu.

Eğilip elini öpüp hoş geldiniz falan dedim. Memnun olmamışçasına bir şeyler mırıldanmıştı.

Masaya oturup kızı incelemeye başladım. Olgun bir kızdı. Güzel alımlıydı. Herkesin isteyebileceği türdendi. Ama burnu havada bir tipti. Hani şu tırnağı kırıldığında oturup ağlayan kızlar vardır ya, onlardan.

''E nasıl beğendin mi gelinimizi? Yakışır mı Kemal'e?''


Son!

TUTUŞMUŞ BERABERWhere stories live. Discover now