Bölüm [1]

899 53 16
                                    

Merhaba arkadaşlar. Sizin düşünceleriniz benim için çok önemli. Eksiğim veya yanlışım varsa beni uyarmanızı ve bunu yorum kısmında belirtmenizi istiyorum. Şimdiden iyi okumalar. Unutmadan bu bölüm bir geçiş bölümü. Karakterleri tanımak ve onları benimsemek için oluşturulmuş bir bölüm.

🍀🍀

İnsanlar kendilerinden olmayanları dışlamak konusunda çok iyiydiler. Ten rengin farklıysa kötüsündür yahut dilin, ırkın hatta bazen göz rengin bile onlara dert olur. Oysa tanrı hepimizi farklı yaratırken özel olduğumuzu düşünmemiş midir? Şimdi niyeydi bu kargaşa? Bu bitmeyen nefret neyi getirecekti?

Birbiri ardından gelen savaşlar, bir avuç toprak için dökülen kanlar yalnızca bu dünyaya hakim olmak için miydi? Daha beşikteyken öldürülen bir bebek hangi hatanın kurbanıydı? Peki ya ben hangi yanlışın bedelini ödüyordum?

"Kampta yemek veriyorlarmış Ava, Herkesin kendine ait yatağı varmış. İnanabiliyor musun her gün yıkanabiliyorlarmış, bu muazzam. Elijah ve ben orada çok mutlu olacağız" Umutsuzca arkadaşımın yüzüne baktım. Nefes nefese kalmış, küçük yüzü soğuktan kızarmıştı.

"Lütfen sen de bizimle gel. Buradan kurtulmak için bir fırsat." dedi Sadie. Hitler'in Yahudiler için yaptığı kampa gidiyordu. Saide ve hiç tanımadığım yüzlerce insan, İçlerindeki umutla birazdan kalkacak olan trene doluşmaya başlamıştı. Hiçbirini anlayamıyordum. Bu yalana gerçekten inanmış olamazlardı.

"Sahiden bu masallara inanıyor olamazsın. Görmüyor musun Sadie, sence hayatımızı elimizden alan adamlar bize temiz su ve yatak mı verecekler?" dedim hayretle. Bu bir hayalden fazlası değildi.

"Hadi verdiler diyelim bu onlara şükran duymamız gerektiği anlamına gelmiyor."Üzgünce bana baktı. Üzerindeki elbiseyi ve zayıflıktan harap düşmüş bedenini göstererek,

"Artık buna dayanamıyorum Ava. Kapana kısılmış bir hayvan gibi yaşamaktan sıkıldım. Hangi gün yaşadığımız evi bombalayacaklar diye düşünmek istemiyorum. Üzgünüm dostum, gitmek zorundayım. Hala zamanın var, bizimle gelebilirsin." dedi.

Kendince haklıydı elbette ama aklım almıyordu. Bize hayatı zehir eden adamlarla Sadie'nin medet umduğu adamlar aynı kişiydi.

"Bu mümkün değil Sadie. Burada durup abimi bekleyeceğim. Ona her gün yazıyorum eminim birine dönecektir."dedim sıkıntıyla. Daha fazla canını sıkmak istemiyordum zira birazdan kalkacak olan tren belki sonsuza dek bizi birbirimizden ayırabilirdi. Sadie ailemin ölümünden sonra geriye kalan sayılı kişiden biriydi. Onunla ayrılıyor olmak içimde tarifi olmayan bir acı yaratmıştı.

"Kendine iyi bak Ava. Her zaman en iyi arkadaşım olarak kalacaksın."dedi Sadie kollarını bana sararken. Veda ediyor gibiydik.

"Görüşürüz Sadie. Bana yazmayı unutma." dedim ondan ayrılırken. Alman askerleri, insanları hınçla trene bindiriyordu. Gözlerim bu manzaraya daha fazla katlanmak istemedi. Sadie'e son kez bakıp geri geri adımladım. İşte gidiyordu, dostum, küçüklüğüm, sırdaşım... Yan tarafımızdan gelen siren sesiyle Sadie bir Alman askeri tarafından trene bindirildi. Bedeni bir çuval gibi ittirilmişti. Nefretle etrafımdaki askerlere baktım. Nasıl olur da bunlardan medet umabilirdi? Nasıl olur da bir iyilik bekliyor olabilirdi? Aklım almıyordu.

Bize bu kötülüğü yapan hiçkimse insan değildi. Aşağılanmak, horgörülmek, Dünya üzerinde en aşağılık canlıdan bile daha aşağılık sayılmak...Bulunduğum durumun acizliği yüzüme çarptı. Fareden farksız yaşantım dudaklarımın üzüntüyle kıvrılmasına yol açtı. Bu ağlamadan önceki son sinyallerdi.

General || Henry CavillWhere stories live. Discover now