617 83 115
                                    

yuuji öğretmenlerin derse girmesini belirten zil okulda yankı yaparken kendine gelebildiğinde, koridorlardaki öğrencilerin sınıflara doluştuğunu tamamen kesilen seslerinden anlamıştı. koridorun ilerisine doğru öylece dalan gözleri kırpıştı, saçları gece kadar lacivert ve yeni düzüşmüş kadar dağınık çocuğun arkasından bakakaldığını fark edememişti. çocuğun hayali önündeki koridorda yürüyor, yürüyor ve en sondaki sınıfın kapısından giriyordu. ardından ise geri gelip yuuji'nin tam önünde durarak vişne çürüğü, avının kanını tüketmiş kadar kırmızı dudaklarını kıvırıyordu. mavi, dikkatli bakınca kırsalın zehirli bitkilerini taşımaya meyilli yeşil gözleri ilgiyle yuuji'nin önünde kıvranmasını izliyordu sanki biraz öncesi gibi.

avıyla oynayıp, onun çırpınışlarını izliyormuşçasına haz taşıyordu megumi'nin kısılmış gözleriyle kıvrılan dudakları. bunu bilmek yuuji'nin ellerini titretmişti.

yuuji beyninin onunla oynadığını fark edemiyordu ya da fark etmek istemiyordu. sadece bu çocuğun iki gün— hatta birkaç saat içerisinde böylesine etkisine girmenin şokunu atlatamıyordu. sevişmemiş olsalar bile —buna yeltendiklerinde de kokuşmuş bir samanlıkta donu yamalı bir moruk tarafından basılmış olsalar bile— megumi ona yoğun duygularla karşılık veriyordu. yuuji bunu hissediyordu ve yuuji yattığı hiçbir bedende böylesine bir aurayı hissetmemişti. öyle ki hâlâ megumi'nin nefesleri dudaklarına vuruyor, vurduğu yeri de aleve veriyordu sanki.

orada bırakılsa daha düşüneceği, 'fushiguro megumi' başlığı altında bir sürü konusu vardı. alt başlıkları da genelde, 'fushiguro megumi'nin ince beli', 'fushiguro megumi'nin kıvrımlı kirpikleri', 'fushiguro megumi'nin sıkı kalçaları' olarak ayrılıyordu.

gayet tabii bırakılmamıştı, kafasına vurulan sert tokatla tamamen ayılmış ve söylenerek nobara'nın onu sınıfa çekiştirmesine izin vermişti. şakasız, bu kızın eli bir tuğladan ağırdı ama yuuji bu konuda sesini çıkarma hakkına sahip değildi. önceden derse gelmediğinde —pembe saçlı çocuk yangın merdivenlerinde tıfıl bir kızı tabiri caizse içmekle meşguldü çünkü— nobara, yuuji'nin birden fenalaştığı ve revirde dinlendiği yalanını söylemişti. her zaman kullandıkları yollardan biriydi ama bu sefer işler planladıkları gibi gitmemişti. ardından nöbetçi öğretmen, yuuji'yi yakalayınca ve bunu yalan söyledikleri öğretmene bildirince yuuji'den çok kendisi azar işitmişti. kızı onun tabiriyle merdivenin tekinde yiyen yuuji olmasına rağmen, suçuna ortaklık ettiği için kendisine bağırıldığı günden beri sürekli yuuji'yi bir şekilde sınıfa çekiştiriyordu. yuuji onu suçlayamazdı, biliyordu ki nobara, yuuji derse tekrar gelmezse götünü kurtarmak için yine yalan söylerdi.

biyoloji öğretmeni bayan shoko kapıdayken sınıfa girip yerlerine oturmuşlardı, sınıftan birkaç kişinin verdiği selamlamaları ve günaydınları karşıladı yüzüne anında koyduğu sırıtışla. önünde oturan choso ve arkasına geçen nobara'dan gelen, "insanları kandırıyorsun." mırıltılarına kıkırdamış ve sessiz bir, "onlar da kanmasınlar." karşılığı vermişti. bayan shoko'yla da koluna ne olduğu hakkında bir konuşma yapmak zorunda kalmıştı ama sıkıldığını belirten mimikleriyle geçiştirmekten çekinmemişti. babalarıyla bayan shoko gayet yakındı, lise zamanlarından kalma bir mazileri vardı. nasıl olsa onlardan detayları öğrenecek ve yuuji yanlarında olmasına rağmen sözleriyle yeterince zorbalık yapacaktı. sonra elindeki sigarayı pamuğuna yakınken yuuji'ye verecek ve satoru'nun homurdanmalarını umursamadan, "küçüklüğündeki gibi 'ieiri' demiyorsun hiç, üzülüyorum." demeye başlayacaktı. yuuji küçükken bu kadının eteklerinden tutarak nasıl, "ieiri, büyüyünce evlenelim!" diye sızlanabildiğini anlayamıyordu.

gün yuuji'nin düşünceli hâllerine alışık olmayan herkes için yavaş, aklının her köşesinde megumi olan yuuji için göz açıp kapayıncaya kadar bitmişti. her teneffüste sınıfın dışına çıkıp beyaz tenli çocuğun da çıkmasını beklemişti ama çocuğa dair tek bir iz yoktu. anlaşılan sınıfta oturup sosyalleşen ya da kimseyle konuşmadan tamamen okuduğu kitaba, uğraştığı telefona veya çalıştığı derse yoğunlaşan tiplerdendi megumi. yuuji çevresinde böyle birini hiç görmemişti, yuuji'ye yakınlaşan herkes bir ortama sahipti ve yuuji'yi de aralarında bulundurmak isterlerdi. megumi'ye oluşan merakı kanını kaynatıyor ve megumi'nin sadece kendisine böyle cüretkâr olması ona dokunmak için kaşınan avuçlarını iyice ısıtıyordu.

hayloft (itfs.)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu