Herkese merhaba!
Nasılsınız?
Bölüm geç geldi farkındayım ama zaten hayalet okuyucularımız çok...
Bölüm şarkısı: Yalın, Yaz günü.
*
Çağatay beni iş yerinden almıştı ikimizin mekanı haline gelen tepeye gidiyorduk. Bu muydu sürpriz şimdi?Sende bir şeyi beğensen keşke.
"Nasıl geçti iş?" dedi Çağatay sesindeki heyecana anlam veremedim. Çok saçma bir gündü. Sanırım regl olacaktım.
"Stabil, senin nasıl geçti?" dedim, olduysam yanımda pedde yoktu bu kadar şans olabilirdim ancak. Neyse artık olmam herhalde ya. İnşallah eve geçince olurum. Gerçi siyah giyinmiştim olsamda ayna gibi parlamayacak.
Kendi kendime kahkaha atığımda Çağatay'ın kafası benden yana döndü ve soru işareti dolu gözlerle bana baktı.
"Güzeşte, burada sana gireceğim çok önemli bir ihale olduğunu söylüyorum ve sen kahkaha mı atıyorsun?" dedi inanamıyormuş gibi. Elimle alnıma vurmamak için direndim bir rezilliği daha bünye olarak kaldıramayabilirdim.
ŞAKA MIYDI?
"Yani sen hiç dert ertme sende ihale alırsın yani anlamında çocuk işi yani o anlamda." diye toplamaya çalıştıysam da ne kadar oldu Allah bilir.
"Dinlemiyordun değil mi?" dedi kahkaha attı. "Rakiplerimizin içinde sizin şirkette var." diye ekledi.
"Hadi ya!" dedim şaşkınlıkla, "Biz rakip miyiz şu an?" dediğimde şaşırdı.
"Senin hiçbir şeyden haberin yok." dedi.
İhale, ihale, hah.
"Ay hatırladım, biz alırız onu ya. Üzerine soğuk bir su iç istersen." dedim öz güvenli bir şekilde.
"Hani çocuk işiydi alırdım ben?" dedi gülerek, "Ayrıca neden siz kazanıyormuşsunuz?"
"Çünkü benim çizimlerim, sunum da bana ait." deyip gülümsedim.
"O zaman kaybetmek çok kötü olmayacak," dedi gülerek ardından ekledi. "Ama suyu sana ayarlayalım. Çünkü ben kazanmayacağım hiçbir oyuna girmem." deyip göz kırptı.
"Geldik." dedi tam ağzımı açmış konuşmaya hazırlanırken. Söylenerek arabadan indiğimde gördüğüm şeyle duraksadım.
"Yani gerçekten ben kazandığımda yüzündeki ifadeyi görm-" demeye kalmadan karşımdaki ortama bakıyordum. İki puf koltuk, televizyon, mısır ve şarap. Mumlar, yerlere saçılı güller.
"Sen şaka yapıyorsun!" dedim şokla, koşturarak Çağatay'a sarıldığımda beni hafifçe etrafında döndürdü.
"Çok güzel görünüyor."
"Sende öyle gözüküyorsun." dedi burnumun ucuna vurarak. "Şapşal." dedim boynuna gülerek sarıldım. Çağatay elimden tutup beni çekiştirdi.
"En sevdiğin filmi bilmiyorum, o yüzden bugün benim en sevdiğimi izleyeceğiz." dedi omuz silkerek. Pufa oturup beni kendine çekti.
"Yeşil Yol'u mu izleyeceğiz!" dedim sevinçle, Çağatay gülümseyerek bana baktı ve başını salladı.
"Evet, izledin mi daha önce?" diye sorduğunda hızla başımı salladım.
"Üç kere izledim, en sevdiğim filmlerden." dedim mısırı kucağıma alarak.
"Peki en sevdiğin film ne?" dedi gülerek.
"Titanik." dedim tekte. Başımın üzerini koklayarak öptü.
"Bir bilet kazandım. Hayatım boyunca başıma gelen en güzel şeydi. Bana seni getirdi."
-TitanikSımsıkı sarıldı bana, filmdeki en sevdiğim repliklerden birini söyledi. Bende ona baktım, kafamı hafifçe kaldırdım:
"İsteseniz de istemeseniz de zaman her şeyi silip süpürüyor ve sonunda geriye sadece karanlık kalıyor."
-Yeşil Yol***
BÖLÜM SONU

YOU ARE READING
GÜZEŞTE || YARI TEXTİNG
Teen FictionGüzeşte: Kafamda öyle güzeldin ki, sana bile anlatmaya kıyamadım ben. Güzeşte: Seni sana bile anlatamadım ben, içime anlattım. Taştım seninle. Bir baktım ki her şey sen oldun. Güzeşte: Tek bir gün gözlerine korkmadan bakmak için, her şeyi verirdim...