99- Geçmiş, Şimdi, Gelecek

2.1K 137 271
                                    

Geçmişten gelmek zordu. Hepimiz geçmişin bir parçasıydık ve çoğumuz geçmiş denen illetin esirliğini yapan nöbetçi askerlerdik. Geçmişimi hiçbir zaman savunmadım. Geçmişimi hiçbir zaman reddetmedim. Sadece geçmişimin geleceğime bulaşmasını istemiyordum lakin ne oluyorsa şimdiki zamanıma oluyordu. Şu anımı istediğim gibi yaşayamıyordum. Geçmişin körlüğü, geleceğin korkusu derken olduğum zamanı elimden kaydırıyordum.

Güvendiğim anne, babamın dünyama etkisi ayrıyken, bir de üzerine hayatıma yeniden yön veren gecemin sahibi ayrı bir etkide bulunuyordu. Neydim ben? Herkesin üzerimde etkileşime girebileceği bir denek mi? Deneme tahtası mı? Hayatımda düzgün giden bir şey yoktu. Ailem, aşk adamım, yeni ailem, arkadaşlarım... Sanki hepsi yok olmak için gün sayıyordu.

"Baş karakter olmak da ne zor lan! Hep piyasada ben varım." Aydız'ın sesi kulağıma dolduğunda başımı çevirip serserice bana yaklaşmasını bekledim. Yine deniz kenarındaki bir banktaydım. Kafam doluydu. Denize boşaltamasam da üzerinde esen rüzgarın sesinin aklıma girmesini, içinde çalkalanan diğer seslerin üzerine oturmasını istemiştim. Kafamın içindeki uğultular durmadı.

Yanıma gelen Aydız soluklanıp kendini banka attığında dilini kurumuş dudaklarında gezdirdi, birkaç saniye sonra bana yan yan bakmaya başladı. "Oğlum hava neredeyse yağdı yağacak. Ne diye burada buluştuk?" diye sordu sitemkar şekilde.

Omzumu silktim. "Sen beni aradığında nerede olduğumu sordun. Ben de sahilde olduğumu söyledim. Sen kendin yanıma gelmek istedin."

"Sonuç?" dedi gözlerini devirip. "Sonuç olarak buluştuk mu buluşmadık mı?"

Gülümsedim. "Buluştuk." Saçım hareketlenen rüzgarın etkisine girerken aklıma gelen şey üzerine Aydız'a tamamen döndüm. "Telefon faturamı sen mi ödedin?"

Yine bana yan yan baktı. "Bilmem," demesiyle içimde hem sevilme hem de ufak bir hayal kırıklığı oluştu. Telefon faturamı bir an Bedir'in ödeyeceğini düşünmem hâlâ fazla iyimser olduğumu gösteriyordu. Benimle ilgisini kesmişti. "Aydız sana nasıl teşekkür edebilirim..."

"Teşekkür et diyen mi var?" dedi kızarak.

"Böyle iyice mahcup oluyorum sana. Cebime dahi para sokuyorsun. Fatura borcumu ödemişsin. Sana olan minnet borcum her geçen gün artıyor. Ayrıca borcumun geldiğini nasıl anladın?"

"Ne bileyim? Durduk yere aklıma geldi. Borcunu sorgulattım, borç çıktı. Birkaç gün gecikmeliydi, ödedim işte." Ağız ucuyla konuşuyordu. Konuyu kapatmak istediği belliydi. Beni utandırmak istemiyordu.

"Bana verdiğin paradan öderdim," dedim uzatarak.

"Aman sende! Alt tarafı bir fatura borcu. Sendeki parayı karıştırma. Başında binbir türlü dert var bir de faturalar mı aklına gelecek? Boşver sen. Ben senin otomatik ödeme talimatınım. Ben öderim tırınk diye," deyip sırıtmasıyla elini sıvazladım. Böyle dostun herkese nasip olmadığını, hatta nadir bulunduğunu biliyordum. "Şimdi sen bütün gece de uyumamışsındır," dedi sorar gibi.

Vücudumu denize döndürüp kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Uyudum. Beynimin yorgunluğundan yatağa düştüğüm an uyudum."

"Oğlum sen dün Ali'nin yanında gördüğün kadının o fotoğraftaki kadın olduğuna emin misin?"

"Eminim," dedim düz sesle. "Hem de çok eminim. Sadece fotoğrafın üzerinden yıllar geçti. O genç kadın yaş aldı, şimdiki haline geldi." Neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken bir de başıma bu kadın çıkmıştı.

"Ya Şeho... Bu kadın annen çıkmasın sakın? Yahu artık bir şeye şaşırmıyorum. Buna da şaşırmam. Galiba o senin annen."

"Çok saçma. Bence öyle bir şey yok. Kadının benimle apaçık derdi var," dedim. Annem olmasını istemiyordum. Annem Suna dışında başka bir kadının kızı olduğumu hayal edemiyordum.

MİNİKŞE (Kitap Oluyor)Where stories live. Discover now