seventeen//scream

6.4K 274 58
                                    

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar…

Doktorun talimatlarını can kulağıyla dinlerken bir an olsun kaçırmamaya dikkat ediyorduk. İntihara meyilli biri olarak bunun bizi korkutması gayet normaldi. Sadece Astrid’in yeniden böyle bir şeye kalkışma ihtimalinin yüzde bir bile olması –ki şuan yüzde seksendi- beni endişelendiriyordu. Uzaktan gayet iyi ve toparlamış görünmesine aldanıp iyi olduğunu düşünmek için erkendi. Zaten doktor da bunun için Astrid’i görmek istiyordu.

Sıra diğer doktorun, yani Astrid’le özel olarak ilgilenen doktorun talimatlarına geldiğinde alacağı ilaçlarının listesine elimize verdi. Neyin ne zaman verileceğini yanlarına yazmıştı ama yine de açıklayarak iyice kavramamızı sağladı. Daha sonra yanımızdan ayrıldığında Luke ile içeriye girdik. Mali, Astrid’in toplu saçlarından çıkan birkaç tutamı kulağının arkasına koyuyordu. Bizi görünce hafifçe gülümsedi ve ayağa kalktı.

“Ashton aşağıdaymış. Bizi bekliyor.”

“Hemşire tekerlekli sandalye getirmeyecek mi?” diye soran Luke, Astrid’in ayağındaki alçıya bakış atarak durdu. Normalde taburcu olacağımız için bize bir tekerlekli sandalye getirmeliydiler. Fakat ortada hiçbir şey yoktu. Gidip çağırmak ve gereken şeyi istemek içim hamle yaptığımda Luke beni durdurarak Astrid’in yatağına ilerledi “Güzelim, hepimiz o sandalyeye binmek istemediğini biliyoruz. Seni kucağıma alacağım tamam mı?”

Bir hafta sonunda ilk defa Astrid’in içimizden birine doğrudan cevap verdiğini gördüğümde rahatlatıcı bir nefes aldım. Doğrudan dediğim, sözlü değildi, fiziksel olarak hareket etmişti. Luke’a hafifçe kafa sallayıp ellerini ona doğru uzatmıştı. Şuan aklından geçirdiği şeyleri duymayı çok isterdim. Ve kendi aklımdan geçenleri dışa vurmayı. Çünkü Astrid’i kucağına alıp arabaya taşıması gereken kişi bendim. Luke’un boynuna dolanan elleri benimkilere dolanmalıydı. Başını koyduğu göğüs benimki olmalıydı. Bencildim ve bu konuda ısrarlıydım. Astrid’e karşı olan düşüncelerimin tam anlamıyla oturması kıskançlık hissimi açığa çıkartıyordu. En yakın arkadaşım olsa bile suratına yumruk atmak istiyordum. Lanet olsun ki istiyordum.

Astrid parmaklarını Luke’un ensesinde birleştirip yüzünü gizler gibi göğsüne kapadığında ben de kendi gözlerimi kapattım. Acı veriyordu. Bana bakmaması ya da artık beni sevemeyecek oluşu tüm duygularımı incitiyordu. Tıpkı onu incittiğim gibi kendim de inciniyordum. Mali’nin destekleyici eli omzuma dokunduğunda gözlerimi açıp kapıdan çıkan ikiliye baktım.

“Bu acıtıyor, Mali. Astrid’e artık arkadaş gibi sahip olamamak… Üstelik artık ona aşıkken.”

“Başından beri oydu, biliyorsun.”

“Evet. Ve ben hiç göremedim, en çok bu canımı yakıyor.”

“Gözlerinle değil, kalbinle görmelisin. Astrid seni kalbiyle sevdi Calum.”

Ablamın benimkiyle aynı renk olan gözlerine baktığımda ışıldayan parlaklığının artık olmadığını gördüm. Astrid’i yok ettiğimde herkesi yok etmiştim. Hepimizin birleştiği nokta oydu, hepimizin bağlandığı, bir şekilde bize yardım eden, her haltımıza koşturan kişi tamamen oydu. Bunu farkına varmak için çok geçti. Gözlerinden çıkardığım anlamla başımı öne eğdim.

“Ve ben kalbini parçaladım. İmkansız gibi geliyor artık.”

“Sadece zaman gerekiyor. Kolay değil, hepimiz için değildi ama en çok etkilenen Astrid. Bunu onun için yap Calum. Artık canını yakmaktan vazgeç.”

Mali’nin bunları canımı yakmak için söylemediğini biliyordum. Asla bunu istemezdi fakat ben istiyordum. Canımı yakmasını ve beni kendime getirmesini bütün kalbimle diliyordum. Ama sadece beni odada bırakıp gitti. Ve bütün çaresizliğim ve kırık parçalarım kanatırcasına vücuduma işlemeye başladı. Duvarlar üzerime gelmeye başlarken serum askılığına bir tekme savurdum. Sinirliydim. Sadece kendime sinirliydim. Dünya üzerindeki en aptal insan olarak gözümün önünde benim için parçalanan kızı görmemiştim. Doğru kız için hep uzak yerlere bakmıştım. Hatta ben doğru kızı bile aramıştım ki.

Halloween | C.HoodWhere stories live. Discover now