e öyleyim

435 49 48
                                    

Jongin tek kelime etmeden peşimden geliyordu ya da onu sürüklüyordum. Çünkü sıkıca kavradığım eli elimin üstünü okşuyordu. Bunu şehir ormanının girişinde fark etmiştim. Elimi hemen çekmiştim sonra, yüzündeki aptal gülüş biraz küçülse de tamamen silinmemişti. Nefes nefese kalmıştım koşturduğumuz için fakat o sanki buraya yürüyerek gelmiş gibi rahat görünüyordu.

"İlk kez dönüşeceğim, önce sen dönüş ben de Jongin bile dönüşüyorsa ben neden dönüşemeyeyim diyerek kendimi ikna edeceğim hadi."

Bakışları altında oldukça garip hissetmiştim, stresten parmaklarımla uğraşmaya başladığımda rahat bir şekilde kahkaha attığını duyuyordum. Ona dönüp baktığımda alt dudağını ısırmış ve gülüşünü durdurmayı deniyordu ama hâlâ kıkırdıyordu. Kaşlarımı çatmıştım.

"Demek Jongin bile dönüşüyorsa diyeceksin. İyi, öyle olsun."

Gülmeye devam ederken saniyeler içinde onu ilk gördüğümde olduğu gibi bir kurt vardı karşımda. Birkaç adım atarak etrafta dolanmış ve kıyafetlerini bir ağacın altına bırakmıştı. Ardından ayaklarımın ucuna gelerek oturmuştu. Elimi kafasına uzatıp tüylerini karıştırdığımda sesini çıkartmamıştı. Tüyleri yumuşacıktı. Yeşil gözlerini daha yakından görüyordum ve yakından daha da güzel görünüyordu. Kim bilir ben nasıl görünecektim.

Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. İçimden beşe kadar sayarken kendimi oyuna getirerek üç dediğimde çoktan dönüşmeye başlamıştım bile. İskelet formum değişirken omurgamda belirgin bir acı hissediyordum, birkaç saniye içinde gözlerimi açtığımda artık daha alçaktan bakıyordum. Jongin oturmaya devam ediyordu. Gözleri üstümdeydi. Kendimi görebilmek için başımı arkama, aşağıya, sağıma ve soluma çevirerek tüylerimin rengini anlamaya çalışıyordum. Gördüğüm turuncu, krem ve beyaz renkli kürk hoşuma gitmişti. Bir tilkiyi andırsam da çok daha iri olan vücudumla farklıydım.

Gözlerimin ne renk olduğunu görmeyi çok istiyordum, ancak bunu yalnızca form değiştirdikten sonra tüm ormanı gözlerine hapsetmiş gibi görünen karşımdaki alfaya sorabilirdim. Yeteri kadar kendimi incelediğimi düşünürken Jongin burnunu çevirdi ve ileriyi gösterdi. Konuşamıyor olsak da hayvansal içgüdüler sayesinde birbirimizi anlayabiliyorduk. Koşmaya başladığında beni beklemediği için bağırmıştım. Tabii bu hırıltılı bir havlama olarak duyuluyordu. Koşmaya başladığımda ona yetişmem için yavaşlasa da yan yana gelince tekrar hızını arttırmıştı, aramızda ki bir metrelik mesafeyi asla kısaltamıyordum. O istese bu mesafeyi uzatabilirmiş gibi geliyordu ama. Koca ormanın yarısını koşarak dolaşmıştık. Saatler geçmişti, dönüştüğüm yere döndüğümüzü Jongin'in kıyafetlerini gördüğümde anlamıştım. Nefes nefese kalmış alfa kurt benim enerjimin yerli yerinde olduğunu fark ettiğinde kıyafetlerinin yanına oturarak soluklanmaya başlamıştı. Birkaç saniye içinde de tekrar insan formuna dönüşmüştü.

Vücudu aldığı hızlı nefeslerle yükselip alçalırken üstüne baksırını geçirmesi için etraftaki çiçeklere doğru eğilmiş ve onlarla ilgilenmeye başlamıştım. Terli ve oldukça kaslı olan vücudunu dikizlemek istemiyordum. Zaten çoktan görmüştüm . Daha fazlasına gerek yoktu. Yani, belki vardı ama şimdi sırası sayılmazdı. Neler diyordum böyle? Kendime gelmeliydim.

Kokladığım bir yaban çiçeği kurt olmamın hiç önemli olmadığını göz önüne sererek beni hapşırttığında Jongin'in güldüğünü hissettim. Eli sırtıma yerleşmişti. Tüylerime dokunuyordu. Başımı çevirip ona baktığımda pantolonunu giydiğini görmüştüm, o zincirli gömleği giymek biraz uzun sürüyordu sanırım.

"Bak, başardın Sehun. Saatlerdir koşmamıza rağmen yorulmadın bile. Sanırım tanıdığım en iyi omega kurtsun."

Demek başka omegalar da tanıyordu, hem de kurt formlarında. Onu buraya getirmekle hata mı etmiştim?

kokunun izi | sekaiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant