34 ➳ 'algı'

892 137 215
                                    

'Büyütülen algılar en büyük yıkımların nedeniydi.'

🌼🌼🌼

Bir süre düşünceli bir halde öylece karşısına baktı. Bir an önce konuşması için can atıyordum, hatta neredeyse sabırsız bir halde konuşmasını isteyecektim. Ama onun istediğinde konuşması gerekiyordu. Önce güzelce düşüncelerini toparlaması ve kendinden emin olması lazımdı. Bu yüzden sabırlı davranarak sustum ve bu süreç içerisinde düşünceli çehresini izledim.

Nihayet derin bir nefes alıp dudaklarını araladığında hala karşısına bakıyordu. Dizlerini kendine çekti ve ellerini dizlerine sardı. Ben de onun gibi yapmak istemiştim ama ayağımın altı ağrıyordu. Bu yüzden ayaklarımı uzatmak zorunda kalmıştım.

"Sen gittikten sonra Seul'de yalnızca bir sene kaldım. Onda da zaten mecburi olarak kalmıştım. Okulum vardı ve annem başka bir yere gitmeme izin vermiyordu. Soorim'le sen gitmeden biraz önce konuşmaya başlamıştık."

Kaşlarımı çattım. Ben gitmeden önce mi? Jungkook ben varken Soorim ile mi konuşuyordu? Ne?

Bakışlarını bana çevirdi ama kısa tuttu. "Konuştuğum kişinin Soorim olduğunu bilmiyordum, sahte bir hesaptan yazıyordu." Bakışlarını tekrar önüne çevirdi ama hayal kırıklığıyla dolu ifademi görmüştü. Yutkunarak devam etti. "İlk yazdığında engelleyecektim ama ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Bu yüzden-"

"Bu yüzden ne, Jungkook? Bu yüzden ona istediğini mi verdin? Merak ettiğin için onunla konuşmaya devam ettin ve aynı anda bana beni sevdiğin laflarını mı uydurdun?" Gözlerim dolduğunda hızlıca bakışlarımı kaçırdım ve sertçe dudağımı ısırdım.

Kolumdan nazikçe tutup ona bakmam için beni kendisine doğru çekti. Bakmamak için ısrar ediyordum ama ısrarımı gördükçe daha da inat etti. En sonunda çatık kaşlarımla ona baktığımda konuştu. Bakışları sertti. "Seni aldattığımı falan düşünüyorsan elbette öyle bir şey olmadı. Flört etmiyordum, hatta sen gidene kadar insancıl tek kelime bile etmedim."

"Aldatmak mı?" Alaycı bir şekilde güldüm ve kolumu çektim. "Sevgili bile değildik, nasıl aldatmış olacaksın ki?"

Kaşlarını çattı. "Oyun mu oynuyorsun benimle? Bundan rahatsız olmadıysan bu tavırların ne, Chaeyoung? Dahası, bir de sevgili olmadık lafı yapıyorsun. Sanki ben mi terk ettim seni de sevgili olmadık?" Bu sefer o bakışlarını başka tarafa çevirdiğinde sesli bir şekilde nefes verdim. Aramızda kısa bir sürelik sessizlik oldu çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Diyecek şeylerim olsa bile bu tartışmayı uzatmak istemiyordum. Birbirimize zarar vermekten başka bir işe yaramayacaktı çünkü. Konuşmasını bekledim ama inat ediyordu, bu yüzden pes ederek devam etmesini söyledim. Homurdansa da devam etti.

"Okul bitince İngiltere'ye gittim. Başta sadece kafa dağıtıyordum ama annem çekimlere katılmam konusunda ısrar etti. Onu sadece altı ay kadar oyalayabildim, daha sonra mecburi olarak çekimlere gittim. Soorim'in ailesi de benim ailem gibiydi. O da fotoğrafçılık yapıyordu ve İngiltere'deydi. İş dolayısıyla birkaç kez çekimlerimi üstlendi. İki aile de fazlasıyla memnundu. Çoğunlukla çekimlerimi o yapıyordu ama daha özel kameramanım olmamıştı. Açık olmak gerekirse ilk üç yıl ruhsal olarak bitmiş durumdaydım." Derin bir nefes aldı ve keskin bakışları çok kısa bir süre beni buldu. "Şu anda bu konuda açık olabilmemin sebebi bu durumun artık geçerli olmaması."

Bundan ne anlamalıydım? Artık onun hislerini etkileyemediğimi mi yoksa sadece pozitif bir şekilde artık onun iyi olduğunu mu? Sessiz kaldım, hatta düşüncelerimi de susturdum. Çünkü her halükarda Jungkook'un anlatmak istediği şeyin benim için iyi olmadığını biliyordum.

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now