2 ➳ 'satın alınamayan sevgi'

3.4K 323 506
                                    

'Lüksün içindeki kırık kalp, oksijenin bol olduğu dünyada boğularak ölmeye benziyordu.'

🌼🌼🌼

Şu anda revirdeydim. Revirdeyken içeri sadece bir öğrenci daha girilmesine izin veriliyordu ve Chaeyoung yalvarıp yakarıp o öğrenci olmuştu. Başımdaki hemşire zaten yeni mezundu, benimle pek ilgilenecek gibi durmuyordu. Chaeyoung'a pansuman yapmayı bilip bilmediğini sorup bizi burada bir başımıza bırakmıştı.

Bu kadın beni Chaeyoung'la bir başıma bırakmıştı. Deli olmalıydı. Önümde çeşitli kesici aletler ve pansuman malzemeleri dururken Chaeyoung'a ters bir hareket yapmaktan korkuyordum açıkçası.

Sarı saçları o kadar uzundu ki üzerime eğilmesiyle birlikte tüm göğsüme yayılmıştı. Chaeyoung'un pamuğu dudağıma değdirmesiyle dudağıma yayılan acılı sızıyla birlikte bacaklarımı hafifçe kendime doğru çektim. Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tutmuştum.

Endişeyle gözlerini büyültüp doğruldu ve biraz geri çekildi. Az önce göğsüme yayılmış saçları şimdi sadece karnıma değiyordu. "Acıdı mı?" 

Başımı hızlıca olumsuz anlamda salladım. "Hayır, hayır. Sadece diyorum ki..."

"Daha yavaş mı  yapayım?" diye sordu elindeki pamuğu sallayarak. Endişeli bakışları devam ediyordu ve gözlerini büyütmüşken aynı bir sincaba benziyordu. Sincap dişleri ve kuyruğuyla aklımda canlandığında gülmemek için dudağımı ısıracaktım ki patlamış dudağım aklıma geldi. Isıramayınca yüzümde oluşan ifadeyle sanki canım acıyor gibi görünmüştüm galiba.

"Hala acıyor mu?" Dudağını büzdü ve dikkatli bir şekilde patlamış dudağıma baktı. "Hayır, kendim yapabilirim. Boşuna uğraşmana gerek yok, hem dersler başlamıştır. Yok yazılma sen."

Bu dediğimden hoşlanmış olmalı ki belli belirsiz gülümsedi. Yok yazılması umurumda olduğu için değil, buradan gitmesini istediğim için demiştim halbuki. Tanrı aşkına, konuştukça batıyordum!

"Sorun değil," diye mırıldandı ve tekrar üzerime eğildi. Nefesimi tutarak neredeyse sedyeyle birleşecek kadar yaslandım. Farkında değil miydi bilmiyordum ama baya yakın duruyorduk şu an.

"Chaeyoung?" diye fısıldadım. Gözlerini dudağımdan ayırmadan yavaş hareketlerle silmeye devam ederken "Hı?" diye mırıldandı.

"Miyop musun?"

Kaşlarını çattı. "Ne alaka şimdi?" Bana bu kadar yakın durmandan başka anlam çıkaramıyorum da o yüzden, Chaeyoung. 

Sorusunu cevapsız bıraktım. Miyop olsa evet derdi, anlamsız bulduğuna göre değildi ve bu da demek oluyordu ki ne kadar yakın durduğunun farkında değildi.

O kadar yakın duruyordu ki düzgün nefes almaya korkuyordum. Kesik kesik nefes almaktan geberecektim neredeyse. Nihayet dudağımı temizlemeyi bıraktığında masadan aldığı küçük bir bandı dudağımın kenarına yapıştırdı.

Bu pansuman işlemi bitmek bilmiyordu çünkü kaşımın kenarı da kanıyordu. Jaehyun şerefsizi farkında olmadan Chaeyoung'u başıma bela etmişti. 

"Chaeyoung cidden ben yapa-"

Ciddi bakışlarıyla lafımı böldü. "Benim gibiler..." Bu ifadeyi imayla alay dolu bir şekilde söylemişti. Ardından ciddi sesiyle devam etti. Ne tuhaftır ki normalde ince olan sesi ciddi bir konuşma yaparken tok ve kalın çıkıyordu. Melodik... "Senin dırdırını çekmezler, Jeon Jungkook."

Gözlerinin içine bakarken devam etti. "Senin paranı isterler. Şu anda onarmaya çalıştığım vücudunu isterler. Senin ruhunu istemezler, Jungkook. Beni onlara benzetmenin kırıcılığına dön de bir bak istedim."

𝗹𝗼𝘀𝘁 𝗺𝗲𝗺𝗼𝗿𝗶𝗲𝘀'ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ'Where stories live. Discover now