1: Beg me for mercy

6.7K 435 347
                                    

"Peki Taehyung? O kabul etti mi?"

Dosyalarla ilgilenen esmer, hemen önündeki dostunun sorusu üzerine gözlerini birkaç saniyeliğine kağıtlardan ayırıp ona çevirmişti. Önündeki beden yine sinirleri gözlerinden okunur bir şekilde, sorgulayıcı bakışlarını kendisine dikmişken nefesini bıkkınca vermişti. Sonrasında tekrar elindeki kağıtlara odaklandı.

"%30'unu almak şartıyla kabul etti."

Bunun üzerine masanın önündeki deri koltukta oturan Yoongi'den güler gibi ses çıkmıştı. Şaşırmamıştı. Taehyung çıkarına ters düşen hiçbir şeyi yapmazdı ve işinde en iyisi olması sebebiyle katlanmaktan başka çareleri de şu an için yoktu. Bu ise sadece Yoongi'nin çileden çıkmasını sağlıyordu.

"Kim Taehyung ve onun sikik istekleri. Şımarık halleri sıkmaya başladı artık."

"Neyse ki yüklü miktarda para alacağız. Bu yüzden katlanabilirim."

Namjoon kağıtlara bakarak konuştuğunda beyaz tenli kısık gözleriyle çenesini kaşıdı. Bir şeyler düşündüğü bariz belliydi ve pek hoş şeyler olduğu söylenemezdi. Ciddi yapısı gereği cıvık, Taehyung'a yapıştırdığı sıfatta da olduğu gibi 'şımarık' insanlara tahammül edemezken onu öldürmekten zevk alabilirdi. Tam şu an bunu yapma isteğiyle doluşsa da bir yandan ona ihtiyaçları olduğu gerçeği yüzünden kendini dizginleyebiliyordu.

Namjoon, kağıtlarla ilgilenmeyi sürdürürken Yoongi bileğindeki gümüş saate bakmıştı. Yapması gereken bir iş olduğu için bekliyordu burada ve sıkılmıştı artık. Takım elbisesinin üzerini bıkkınca çıkarıp koltuğun kenarına asarken bu süreçte tıklatılan kapıyı umursamadı. Namjoon ise girmesi için dışarıdaki adama komut vermişti.

Kapının önündeki koruma içeri girip selam verirken arkasındaki beden dışarıda beklemeyi sürdürdü. Üzerine arkasından doğrultulan birden fazla silah ise dudağının yukarı kıvrılmasını sağlıyordu.

Burada istenmiyordu.

"Efendim, Jeon Jeongguk. Birini gönderdi."

Duydukları isim oturan ikilinin göz göze gelişini beraberinde getirirken daha şimdiden bir şeylerin yolunda olmadığını sezmişlerdi. Bunu anlamak için sadece ismini duymaları, birini göndermiş olması yetmişti. İçeri almak istememiş olsalarda ne için geldiğini bilmek daha kârlı olacaktı.

"Al."

Namjoon'un verdiği kısa komut ile kapının ardındaki bedenin üzerine doğrultulan silahlar inerken, dışarıdaki, içeri rahat bir tavırla yürümüş, girmişti. Kapı kapanıp da içeride üç kişi kaldıklarında ayaktaki beden ukala tavırlarından ödün vermeden oturan ikilide dolaştırdı gözlerini.

"Merhabalar Bay Kim ve Min. Sizi görmek ne kadar da güzel."

Ellerini arkasında birleştirirken Namjoon'un ciddi ifadesini fark etmiş, yerinde dikleşmişti. Yoongi rahat bir şekilde geriye yaslanarak koyu gözlerini ayaktaki bedene diktiğinde o da kendisine çevirdi bakışlarını.

"Kısa kes Hoseok."

Yalnızca birkaç ay önce gördüğü bedenin adını hatırlayan Yoongi konuştuktan sonra dişlerini birbirine sürtmekten geri kalmamıştı.

"İyi durumdasınız Bay Min. Sahi, kaç kurşundu? 5 miydi? çelik yelek giydiğinizi bilseydim Jimin'e 'Kafasına nişan al.' derdim."

Jeongguk'un gizemli ekibinden gördükleri tek kişi Hoseok'tu. Yoongi diğerlerinin sadece adını biliyor olsa da umrunda değildi. Son birkaç ayı özellikle Jimin'i sonra diğerlerini bulup kurşunları boğazlarına nasıl sokacağının hesapları içinde geçirmişti. Altta kalmayı düşünmüyordu ancak her şeyin bir zamanı vardı.

stigmataHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin