Altı

5.7K 203 95
                                    

İlkim Önleyen

Yavaş yavaş oturduğum koltuktan kalktım ve çalan kapıya bakmak için koridora yöneldim. Kapıyı yavaş, dikkatli ve temkinli bir şekilde açtım. Buna hiç gerek olmasa bile içimden gelen bir ses böyle yapmam gerektiğini söylüyordu.

Kapı açıldı ve benden yaklaşık yirmi santim uzun maskeli bir adam çıktı karşıma. Elinde tuttuğu hançer ile aheste, aheste üzerime doğru adımlıyordu. O bir adım attıkça ben de bir adım geri adımlıyordum. En son bir adım daha geri adımladım ve sırtım duvar ile buluştu. Maskeli adam ile aramızda sadece bir kaç santim kalmıştı, üzerime doğru eğildi ve zehir yeşili gözleri ile buluştu gözlerim. Biraz daha yaklaştı ve burunlarımız neredeyse birbirine değecekti ki konuştu, dudaklarımın üzerine.

"Benden, asla ama asla kurtulamayacaksınız." dedi fısıldarcasına.

Yutkundum.

Biraz daha yaklaşırken istemsizce kapandı kahve gözlerim. Lakin hiç bir hareket olmadı. Dudaklarım buluşmadı dudaklarıyla. Nefesi kesişmedi nefesimle.

Bunu fark edince açtım hemen gözlerimi. Etraf karanlıktı, tek kişilik bir koltuk belirdi önümde, oturdum. Bir ıslık sesi yükseldi karanlığın ardından. Bir ışık açıldı az ilerde. Bir silüet belirdi, bir adam silüeti bana doğru yaklaşmaya başladı, ben ise hiç bir şey yapmadan oturuyordum.

"Sen kimsin?" dedim. Kelimeler benden bağımsız dökülüverdi ağzımdan. Durdu. Ancak hiç bir kelime çıkmadı görünmeyen dudaklarının arasından.

Gölge silüeti önce arkadaşım olan Selin'e sonra havada uçuşan bir daireye sonra bir limon ağacına ve birden bir kediye dönüştü, kara bir kediye. Bunlar olurken bir ses yankılanmıştı nereden geldiğini bilmediğim.

"Ben, ne istersem oyum." diyen bir ses, yankılandı boşlukta. Yeşil ve grinin karışımı olan gözleri ışıl, ışıl, parıldıyordu. Atletik hareketler ile yanıma ulaştı ve koltuğun tam kol kısmına zıpladı ardından yavaş adımlar ile koltuk başlığında boynuma sürtünerek ilerlerken konuştu kedi.

"Kim değil, ne olduğumu sormalıydınız, ama kim veya ne olduğumu boş verin, sizi uyarmaya geldim." diye konuştu, siyah tüyleri boynuma sürtünürken kuyruğu boynuma dolanıyor gibiydi.

"Beni, -yutkundum- uyarmak mı?" diye sordum az da olsa biraz tırsmıştım. Tamam, fazlasıyla hem de. Hatta ve hatta oldukça fazlasıyla diyelim biz ona.

Kedi başını ağır, ağır salladı.

"Evet sizi, sizi uyarmaya geldim. Tekrar görüşeceğiz İlkim. Güven bana." dedi teker, teker, tane, tane ve biraz ürkütücü bir tonda konuşuyordu ama oldukça anlaşılırdı. Onu durdurup beni ne konuda uyardığını anlatmasını istesemde ağzımı açamamıştım bile o kedi ise koltuğun diğer koluna doğru gidip oradan aşağı atladı ve yavaşça geldiği yöne doğru ilerledi spot ışıkları gibi olan ve yanan ışıklar onun ardından bir, bir sönerken son ışığın da kapanması ile birlikte kendimi bir hiçliğin ortasında, sonsuz bir karanlığa sürüklenir iken buldum...

YAKLAŞAN KATİLİN | Texting Where stories live. Discover now