𝑨𝑲𝑺𝑨𝑻𝑰𝑳𝑨𝑵 𝑲𝑶𝑵𝑻𝑹𝑶𝑳𝑳𝑬𝑹

582 33 13
                                    


Her sabah olduğu gibi bugün de odamın içine doğan güneşin huzurlu ışığıyla gözlerimi açtım. Annemin mutfakta kahvaltı hazırladığını gelen çatal kaşık seslerinden tahmin etmek zor değildi. Görünen o ki benim bugün hastaneye gideceğim aklından çıkmıştı. Oysaki uzun zamandır herhangi bir rahatsızlığım olmasa da düzenli olması gereken kontrollerimi aksattığımdan şikayetçi olan kendisiydi. Yatağımda kalıp uykuya devam etmeyi fazlasıyla istesem de bugün de bunu aksatırsam hatırladığı zaman canıma okuması kaçılmaz olacağı için sürüne sürüne yatağımdan çıktım. Banyoya gidip sabah rutinimi yerine getirdikten sonra kıyafet dolabımdan kot bir pantolon ve beyaz bir gömlek çıkarttım, hazırlanmaya başladım. Merdivenlerden inerken düşüncelerim burnuma gelen çörek kokuların çekiciliği ve hastaneye gitmek arasında mekik dokumaya çoktan başlamıştı.

Aşağıya indiğimde ocakta çörek pişirmekle meşgul olan annemin arkasından sarıldım "Günaydın annelerin en hamaratı''. Sanıyorum yaptığı işe fazlasıyla odaklanmıştı ki sarılınca ürkmesi ve elindeki plastik maşayı kafama geçirmesi bir oldu. Eli de ağırdı yahu...

''Chanyeol demedim ben sana bana böyle sessiz yaklaşma diye yavrum? Biliyorsun huyumu, korkuyorum." Daha sonra kafamı tuttuğumu fark edince farkına vardı yaptığının; "Bak görüyor musun? Böyle oluyor sonra. İndir bakayım başını. Çok mu sert vurmuşum?" Evet annem ani hareketlerime karşı birazcık ama çok azcık fevri ve korkak davranabiliyordu bazen ve sonuçta olan bana oluyordu. Ama ne yapayım? Seviyordum onunla uğraşmayı. "Bir şey olmadı sultanım, hem senin vurduğun yerde gül biter bilmiyor musun sen?" Tontik yanaklarını sıkarken güldürmeyi başarmıştım güzeller güzelimi.

"Geç otur hadi saat daha erken rahat rahat kahvaltını yapar gidersin işe." Doğru tahmin... "Annem ben bugün hastaneye gidip şu senin sürekli ve sürekli aksattığım için söylendiğin kontroller var ya onları yaptıracaktım ben hani. Dün akşam Jongin'le konuştum beni bekliyor. İşten de izin aldım. Hastanede işim bitince gelirim şöyle anne oğul vakit geçiririz seninle ne dersin?" Unuttuğunu fark ettiği anki bakışları... Bu kadın neden bu kadar tatlı ki? "Ben onları nasıl unuttum ki, akıl mı bıraktın ben de sen? Git tabi git yine aksamasın. Jongin oğlumu da al gel hatta, beraber yemek yiyelim özledim onu da."

Kim Jongin; annemin biriciği, üniversite yıllarına kadar yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen çocukluk arkadaşım. Ben üniversitede işletme okumayı tercih ederken, o en başından beri doktor olmak için çıkmıştı bu yola ve sonunda da çok başarılı bir nörolog oldu.

Evde ve hastane arasının yaklaşık yarım saat mesafede ve havanın da güzel oluşu beni yürümeye ikna etmişti. Baharın en güzel zamanlarıydı Seulde. Güneş tüm görkemiyle parıldarken, kiraz çiçekleri yolları süslüyordu. Kulaklığımdaki müzik şehrin gürültüsünü bastırmıştı ve huzur kaçınılmazdı.

Hastaneye girdiğim an danışmada beni daha önceden tanıyan kızla göz göze geldik... Gülüşü anında büyümüştü. "Hoş geldiniz Chanyeol Bey sanıyorum ki Doktor Kim'le görüşeceksiniz. Kendileri az önce geldiler, şu an odasındalar." Ağzımdan bir kelime bile çıkamadan istediğim cevabı aldığım için mutlu olmuştum. Ne demişler vakit nakittir. İşimi bir an önce bitirip eve dönmek istiyordum.

9.Kat 8812 numaralı oda Doç.Dr.Kim Jongin... Okurken göğsüm kabarıyordu. Ne çok çalışmıştı buralara gelmek için, hoş hala çalışmaya devam ediyordu. Profesör olmaktı hedefi. Her zaman olduğu gibi bu hedefinde de destekçisiydim kardeşimin. İsterse mutlaka yapardı.

Kapısını tıklattıktan sonra içeriye daldım ki... Sanırım cevap beklemeliydim. Böylece Bay Kim ve Bay D.O.'nun günaydın öpüşmelerini bölmezdim. Beni görünce afallasalar da toparlanmışlardı hemen. "Ben dışarda bekleyeyim en iyisi doktor bey. Siz işinizi bitirin." Dalga geçtiğimi anlayınca gülerek karşılık verdi: "Biz kaç yıldır hasta bilgi gizliliğini ihlal etmiyoruz, adam iki dakika da özel hayatımızı hiç etti."

"Kilit denen bir şey var kardeşim niye kilitlemiyorsun kapını?" Acaba bu geyik nereye kadar gidecekti? "Doktor Bey ansızın odama girince bir kalp çarpıntısı aldı beni, muayene edileyim derken unutmuşum olamaz mı yani?" Ve ensesine yediği Kyungsoo darbesi... "Sen beni çekmedin mi kucağına? Benim mi oldu şimdi suçlu? Kalpmiş, çarpıntıymış. Laflara bak günde kaç tane kalp görüyorum ben biliyor musun sen?" Paniklemiş Soo cümleleri yuvalarından çıkmış el sallıyordu. "Ya Park Chanyeol!! Sen de duramadın mı iki dakika? Daldın direk odaya bi sabır ya! Gidiyorum ben gerçekten çarpıntısı olan hastalarımla ilgilenmem lazım. Siz iki deliye daha fazla katlanamam." Ve çarpılan kapı...

Do Kyungsoo; Jongin'in bir tanecik pengueni, üniversiteden bu yana nasıl anlaşıp ilişkiye başladığını anlamadığım sevgilisi. Aralarındaki ilişkiyi asla ve asla anlayamıyordum ama ilişkilerine özenmemek mümkün değildi. Çok çok güzel seviyorlardı birbirlerini. Bazen kıskanıyordum bile diyebilirdim. Birbirlerine olan bakışlarındaki o ışığı hiçbir zaman Sun Min'in gözlerinde görmemiştim.

Ve yeri gelmişken Sun Min; annemin ilk günden beri asla sevemediği, çalışmaya başladığım ilk şirkette sekreterlik yapan, peşimden aylarca koşturması sonucu 'evet' cevabını alan bir buçuk yıldır beraber olduğum kadın.

"Dünyadan Park Chanyeol'a, Bay Park orda mısınız? Chanyeol!!" Jongin'in bağırışıyla kendime geldim. "He Efendim, neden bağırıyorsun ya?", "Kyungsoo gittiğinden beri sen de gittin bi yerlere, sevgilimi bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Ama unutma o benim ve senin de somurtuk bir sevgilin var." Evet arkadaşlarım da pek ısınamamıştı Sun Min'e karşı. "Sinirli sevgilin diyecektin sanırım... Evet seviyorum, çok iyi bir arkadaş ama teşekkür ederim onunla sadece sen başa çıkabilirsin. Sun Min konusunu da açmadan kapatalım hadi. Nerden başlıyoruz kontrollere? Bir an önce eve dönmek istiyorum." Jongin'in kısılan gözleri ufak bi yan gülüşle eski halini almıştı. "O sinirli sevgilimin yanına da gideceğiz birazdan haberin olsun. Ama önce kan tahlilleriyle başlıyoruz."

Kim Jongin bugün tepeden tırnağa testlere sokacaktı beni... Tanrım sen yardımcım ol.

1.BÖLÜM SONU

SKY MIRACLEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora