37. Bölüm

587 122 19
                                    


37. Bölüm

Shang Jin gözlerini açtı ve mumu üfledi. Yatakhane bir anda karanlığa gömüldü. "Bekle, ışıkları açmalıyım." Gözleri henüz adapte olmamışken dikkatlice ayağa kalkıp ışıkları açmak için kapıya gitti.

O kapıya ulaşmadan önce yurt odasının kapısı dışarıdan itilerek açıldı.

Liu Yutian, "Yurtta kimse yok mu?" derken odadaki gölgeyi fark ederek korktu ve aniden geri çekilerek Wen Renxu'nun ayağına bastı.

"Ah!" Wen Renxu sertçe Liu Yutian'ı kenara itti, "Cidden acıttı!"

Liu Yutian'ın eli korkuyla ışığı açarken titriyordu.

Aniden yanan ışıklar Ye Zhou ve Shang Jin'in aynı anda gözlerini kısmasına neden oldu.

Liu Yutian öndeki adımlarını durdurdu ve arkasındaki Wen Renxu onu tekrar itti, "Neden sen... Ye Zhou?" Wen Renxu'nun gözleri Ye Zhou'dan Shang Jin'e, sonra da pastaya kaydı. "Eh… uh... bu... bu gece gitmemizi ister misiniz?"

"Ne gitmesi!" Ye Zhou yavaşça geri çekilen iki adamı çekti. "Bugün Shang Jin'in doğum günü. Birlikte pasta yiyoruz!"

"Doğum günü?" Wen Renxu şok oldu, "O zaman burada kalmamamız daha iyi! İçiniz rahat olsun, şarj aletimi alıp gideceğim!"

"Ben de defterimi alacağım! Hızlı olalım!"

Ye Zhou'nun ısrarına rağmen, ikisi istediklerini çabucak aldı ve ayrılmadan önce Shang Jin'e, "Doğum günün kutlu olsun Shang Jin!" dediler.

"Hey..." Açıkçası daha önce Shang Jin ile yurtta yalnız kalmak garip hissetirmiyordu ama Liu Yutian ve Wen Renxu'nun söylediklerinden sonra, Ye Zhou sanki bir şey olacakmış gibi her zamankinden biraz daha fazla utanmış hissediyordu. Shang Jin onun arkasındaydı ve Ye Zhou ciddiyetle "Shang Jin, birlikte geçirdiğimiz dönem boyunca senin hakkında nasıl düşündüğümü biliyorsun, değil mi?" dedi.

Birlikte geçirdiğimiz dönem...

Shang Jin başını eğdi ve düşündü. Ye Zhou yarım yıl önce hayatına tuhaf bir şekilde girmişti. Kesişen hiçbir yolları olmayan iki adam, aniden diğerleri tarafından birbirlerine bağlanmışlardı.

Çocukluğundan bugüne kadar kimsenin onu sevmediğini hissediyordu. Çoğu insan sadece konuşuyor ama hiçbir şey yapmıyordu. Bir şey yapsalar bile Shang Jin sadece onun için sorun çıkardıklarını hissediyordu.

Ye Zhou diğerlerinden farklıydı. Bir ışık huzmesi gibiydi, yoğun değildi ama yavaş yavaş hayatına nüfuz ediyordu.

İnsanın bir kere alıştı mı bir daha bırakması zordu.

Geçen dönemin sınav haftasında Ye Zhou ile kavga ettiği zaman sadece eski hayatına geri dönmüş olduğunu düşünmüştü. Ancak kısa süren bir haftanın sonunda ilk teslim olan Shang Jin oldu.

Shang Jin önündeki pastaya baktı ve "Oldukça açık." dedi. Ye Zhou'nun onun için yaptığı her küçük şey, daha net olamazdı.

"Bu iyi." Ye Zhou gizlice sevindi. Shang Jin, ona karşı gerçekten uygunsuz düşünceleri olmadığını bildiği sürece sorun yoktu. Başkaları yanlış anlayabilirdi, boşverdi ve yanlış anlamalarına izin verdi. Son altı aydaki deneyimine dayanarak, Shang Jin'i açıklamak için sürüklese bile inanmayabilirlerdi.

Shang Jin mumu çıkardı, bir çatal aldı ve çileği çatallayıp Ye Zhou'nun ağzına götürdü.

Ye Zhou azıcık geri çekildi. "Bugün senin doğum günün. Önce sen ye."

Shang Jin, önce Ye Zhou'nun yemesi gerektiğini ifade etmek için çatalı tekrar Ye Zhou'nun ağzına götürdü.

Ye Zhou gözlerinin önündeki çileğe baktı ve kalbindeki duygunun ne olduğunu söyleyemedi. Utanmış ve biraz da garip hissediyordu. Karmaşık duygularına direnip çileği ağzına aldı. Yedikten sonra çatalı ondan aldı, "Kendim yiyeceğim."

Shang Jin küçük bir parça kesip Ye Zhou'ya verdi. Ye Zhou tatlıları sevmiyordu, özellikle pastalar gibi bu tür tatlı ve yağlı şeylerden hoşlanmazdı. Küçük bir pasta almıştı. Aslında niyeti sadece bir lokma yemekti ama Shang Jin'in iyi niyetiyle yüzleşince reddedemedi. Neyse ki iki lokmada yenilebilir küçük bir parça vermişti.

Sonra Ye Zhou ona takıldı, "Sana çok büyük bir pasta aldım ama sen bana küçücük bir parça mı veriyorsun? Çok cimrisin."

Shang Jin ona sahte bir gülümsemeyle baktı, "Emin misin?" diye sordu.

Ye Zhou sessizce ağzını kapattı.

"Pasta lezzetli olsa bile yemezsin. Sonra diğerlerine de vermemin bir sakıncası var mı?"

"Elbette yok. Aslında bu akşam doğum gününü kutlamak için herkesten bir araya gelmelerini isteyecektim ama öğlen döndükten sonra uyumuşum ve unuttum."

Shang Jin güldü, "Böyle oldukça iyi. Çok hoşuma gitti."

Yine gülmüştü...

Bugün gülümseme günü müydü?

Ye Zhou bugün Shang Jin'in çok farklı olduğunu hissediyordu ama farklılığın ne olduğunu söyleyemedi. Pastayı iki lokmada ağzına tıkıp kapıdan çevre dostu torbayı aldı. Sonra torbadan dikkatlice iki saksı bitki çıkardı.

Shang Jin saksıyı masasına götürdü, eğildi ve bir yaprağı okşadı, "Bu bir çilek fidesi."

"Ah? Nasıl bildin?" Ye Zhou merakla sordu. "Hiç yetiştirdin mi?"

"Hayır. Yaprakların şeklinden ve çizgilerinden anlamak kolay."

Fidelerin sadece birkaç küçük yaprağı vardı: Nasıl anlamak kolaydı? Halbuki yol kenarında yaprakları buna benzeyen bir sürü yabani ot vardı.

Shang Jin'e bir kez daha kaybetmişti.

Ye Zhou saksılardaki fideleri Shang Jin'in önüne itti ve "İşte sana bir hediye." dedi.

Shang Jin, Ye Zhou'nun elinin yanındaki beyaz porselen saksılardaki çilek fidelerine bakıp, "Bana bir hediye alırken kendine de mi aldın?" dedi.

Ye Zhou iki kez 'heheh' diye güldü. "Yarışalım mı?"

Shang Jin tek kaşını kaldırdı ve "Gerçekten benimle mümkün olan her şekilde rekabet etmek istiyorsun." dedi.

"Bitki yetiştirmek test çözmekten farklıdır. Sınavlarda kaybedebilirim ama bitki yetiştirmek aynı olmayacak." Shang Jin'in tembel karakterini düşünen Ye Zhou, "Üstelik bu bir hediye. Solmasına izin veremezsin!"

Shang Jin konuşmadı, eli yaprakları ovuşturmaya devam ediyordu.

Yurt bir kez daha sessizliğe gömüldü. Ye Zhou bugün neden Shang Jin ile iyi geçindiğini bilmiyordu, her zamanki gibi sakin değildi. Aniden ayağa kalktı ve "Pastayı kes, yan kapıya da verelim." dedi.

Shang Jin kestikten sonra, Ye Zhou onu beklemeden sabırsızlıkla pastayla birlikte yandaki odaya koştu.

Bu sırada yan taraftaki oda daha önce birçok kez olduğu gibi aynıydı: 405'e yakın olan birçok insan duvara yaslanmıştı. Yüzü siyah çizgilerle dolu olan Ye Zhou, "Hobiniz duvara yapışıp dinlemek falan mı?" diye sordu.

Ye Zhou'nun sesini duyduklarında hepsi sanki bir düğmeye basılmış gibi hızla ayağa kalktılar, zorla güldüler ve ona ne olduğunu sordular.

"Sizi Shang Jin'in doğum günü için pasta yemeye davet ediyorum." Ye Zhou pastayı masaya koydu ve kasıtlı olarak iki oda arkadaşına baktı. "Ve siz çocuklar, gece odaya gelin." Ne söylenirse söylensin, bu gece Shang Jin ile yalnız kalmak istemiyordu. Bu tür kontrol edilemeyen bir his çok garipti, o kadar garipti ki Ye Zhou ne yapacağını bilemez haldeydi.

Liu Yutian ve Wen Renxu yine de reddetmek istemişlerdi ama Ye Zhou tarafından zorlandılar.

Gece, yurt odasındakiler duş aldıktan sonra yatakta sohbet ediyorlardı. Çoğu zaman konuşanlar Ye Zhou, Liu Yutian ve Wen Renxu'ydu, Shang Jin ara sıra bir veya iki cümle ekliyordu.

Tıpkı her gün olduğu gibi.

Ye Zhou sakin kalbine dokundu. Kalp atışı normaldi.

Yani o anki anormallik, sadece bir kaza mıydı?

Bölüm Sonu.

Everyone Thinks That I Like Him [BL] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin