İşte Başlıyoruz.

1.2K 151 30
                                    

Her yerim ağrıyordu. Kolumu sıvazlayarak kalktım. Bugün yapılacak çok şey vardı ve zaman azdı. Derin bir nefes alıp verdim. Dün akşam  olanlar aklıma gelince başımı iki yana salladım. Şimdi ne Lodos'u ne de Lord Bunha'yı düşünmenin sırası değildi. 

Hızla banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ardından banyodan çıkıp elbise dolabımın önünde durdum. Hızlı olmalıydım zamanım yoktu. Kapağı açıp elime geçen ilk elbiseyi alıp banyoya koştum. Hızla uistümü değiştirip  dün giydiğimi sepete atıp banyodan çıktım. Ablamı dünyaya göndermeliydim ama o bunu şiddetle reddediyordu. Gitmek istemiyordu. Biliyorum beni yalnız bırakmak istemiyordu ama ya ona bir şey olursa? 

Bu vicdan azabı beni öldürürdü. Hem dünyada ki anne ve babam? Onlara ne olmuştu? İki kızlarıda gitmişti,kaybolmuştu. Acaba nasıllardı? Ellerimi siyah uzun saçlarımdan geçirip derin bir nefes aldım. Her şey üst üste geliyordu. Odamdan çıkıp uzun koridorda ilerlerken düşünüyordum.

Bugünlerde fazla düşünüyordum. 

Adımlarımı babamın savaş planları yaptığı odaya yani aşağı kattaki toplantı salonuna doğru atmaya başladım. Bu oda sadece savaş yapılacağı zaman ya da bir yere akın edileceği zaman açılırdı ve iki gündür açıktı. Derin bir nefes alıp merdivenleri,elbisemin eteklerini tutarak ikişer üçer inip koridorun sonundaki odaya doğru yürümeye başladım. Dün sabah her şeyi hazırlamıştım. Bana gereken her şey oradaydı. Yanımda hissettiğim hareketlilikle yan tarafıma döndüm. Beyaz uzun hizmetli elbisesi giymiş sarışın güler yüzlü kız bana döndü.

"Efendim kahvaltıya gelmiyecek misiniz? Kahvaltı etmeyecek misiniz?,"dediğinde cıkladım.

"Hayır aç değilim ve şey...,"diyerek ona döndüm ve durdum. Ben durunca o da durdu.

"İsmim Aderia efendim."

Benden önce davranıp adını ben sormadan söylemesi hoşuma gitmişti.

"Tamam Aderia. Şey senden bir şey isteyebilir miyim?,"dediğimde başıyla beni onayladı ve meraklı gözlerle bana bakmaya başladı.

"Şey ablamı bana çağırabilir misin? Buraya,yanıma. Bir askerle gönderebilirsin buraya,"dediğimde gülümsedi ve başıyla onayladı. 

"Bir askere gerek yok efendim ben getiririm onu buraya zaten bir işim yok,"dediğinde gülümsedim ve başımla onaylayıp stateriji odasına ilerledim. Altın rengi olan iki yana açılan kapıyı tek hamleyle açtığımda derin bir nefes aldım. Ortadaki kocaman siyah,uzun masaya ilerleyip üzerindeki parşomenlere,kalemlere ve gerekli birkaç kitaba bakıp iç çektim.

 Sanırım bugün burada sabahlayacaktım. Elimi şakağıma götürüp ovdum ve masaya doğru ilerledim. Bir sandalye çekip oturdum ve tüyden kalemimi ve mürekkep kutumu kendime çektim. Küçükken böyle şeyleri filmlerde görür ve imrenirdim. Çok hoşuma giderdi ve şu an kullanıyordum. Yüzümde oluşan tebessüm aklıma gelenlerle kayboldu.

Öncelikle ağabeyime bir mektup yazmalıydım. Oradaki durumla ilgili. Hemen kalemin ucunu mürekkebe batırıp kağıda döndüm.

'Merhabalar ağabeyciğim. Umarım sağlığın yerindedir. Savaşın başlamasına az kaldı ve biz gerekli şeyleri ayarlıyoruz canını sıkma. Oradaki durum hakkında bilgi almak için bu kelimeleri kağıda döküyorum. Korkutacak bir şey yok biz iyiyiz. Umarım hemen aramıza dönersin seni çok özledim.

                                -Mia.'

Yazdığım mektubu bir köşeye çekerken kapının tıklatılmasıyla ablamın gelmiş olacağı aklıma geldi. 'Gel' dedim usulca. Kapı iki yana hafifçe açılırken ablam belirdi kapının önünde ve yanında ise Aderia vardı. İkisine de gülümseyip ardında ablama baktım.

Saklı Krallık 2👑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin