Gel Dedim./Part 1/

881 99 21
                                    

Kimsesiz kalmak zordur. Hele ki kalabalık ortamlarda kimsesiz kalmak. Ben hep  bunun olmaması için uğraştım kendim için değil. Kendim zaten karanlıkta çoktan kaybolmuş bir ruhtum. Kendi ışığımı,kendi yolumu bulmak için olan ışığı başkalarının yolunu bulması için harcadım durdum hep. Mumda böyle değil midir? Başlalarını aydınlatmak için kendini harcar. Önemli olanda insanları kurtarmak değil midir? Senin yaşadıklarını bir başkası yaşamasın diye çabalamak. 

Ben bu zamanıma kadar insanlara,insanlığa yardım etmiş onlara bir kurtuluş yolu olduğunu gösteren insanlara hep hayrandım. Belki bir insan değil ama birkaç insan doğru yolu bulmaya yardım edebilirdi insanlara.

 Güç birleşince büyürdü kanımca. Ben bu zamanıma kadar hep insanları karanlıktan aydınlığa çekmek için uğraştım. Beni karanlığa itenlere inat... Çünkü oranın ne kadar korkutucu olduğunu biliyordum. Yardım istemese bile içinden avaz avaz 'yardım edin' diye bağıranları biliyordum. Bunları anlayabiliyordum. Ruhlarındaki o ışığı görebiliyordum. Ruhlarında o ışık varsa  bizim onu söndürmemiz ne haddimize? 

Benim düştüğüm,içinden çıkamadığım ama her an içinden çıkmak için çabaladığım o karanlığa kimse düşmesin istedim. Ben biliyordum oranın yoğunluğunu,korkutuculuğunu. Her 'yardım edin' dediğinizde ağzınıza dolan o bataklık çamurunu biliyordum. Her ağzınızı açtığınızda soluğunuzu kesen o nefesi biliyordum. Ensenizdeki ölüm nefesini,ölümün o kokusunu biliyordum.

Adım adım takip edişini biliyordum ölümün. Yardım çığlıklarına kulak tıkayan insanlarıda biliyordum. 

Ve ben de öyle olmak istemedim hayatım boyunca. Kimsenin yardım çığlığına kulak tıkayan o kaba insanlardan olmak istemedim. Elimden geldiğince kendi umut ışığımdan yaktım onlar için. Onlarda yolunu bulsun diye. Çünkü ben bulamadım. Kayboldum karanlıklarda. Ama onlar kaybolsun istemedim. Onlar yolunu bulsun mutlu olsun istedim. 

'Herkes yaşadığını bilir' derlerdi. Evet öyleydi. Herkes yaşadığını bilirdi. Dışarıdan ne olduğunu bilmeden konuşmak çok kolaydır. Çünkü bilmezsin. Ne yaşadığını,ne hissettiğini bilmezsin.

Bilmediğin acılar hakkında konuşmakta insanoğlu için o kadar kolaydır ki kanımca.   O insanın ne çektiğini,içinde neler yaşadığını dışından göstermediği ama içinden ne fırtınalar koptuğunu bilemezsin. 

Hep korkmuşumdur böyle bir insan olmaktan. İçinde neler yaşadığını bilmeden insanlar hakkında fikirler üretmekten. Dışarıdan bir şey göstermesede belki içinde kıyımlar vardır da biz bilemeyiz. Ve tutupta onun hakkında yargılarda bulunamam. Ben hayatım boyunca bunu savundum. Ve bunu savunmaya devam edeceğim.

Kollarımı dizimden çekmeden başımı düzgünce koyup izlemeye devam ettiğim Saye'yi tekrar izlemeye devam ettim. Sessiz bir kızdı. Düşüncelerini fazla dile getirmiyordu. Duyguları... onlarda belli olmuyordu.

Kaşlarımı çatıp uyuyan Saye'yi izlemeyi bırakıp başımı kaldırdım. Duygularını nasıl hissedemezdim? Bazen hissettiğim oluyordu bazen de hissedemiyordum. Hissettiğim zamanlar ise hafifti. Hiç kırıcı,yıkıcı ya da aşırı bir duygu hissetmemiştim. Ne hissediyorsa zayıftı. Hafifti. Hafif şiddetteydi. Ellerimle şakağımı ovmaya başladım.

Bu acıtıyordu. Bu düşünceler acıtıyordu. Güneş yavaş yavaş doğmaya başladığında iç çektim. Bakışlarımı ateşe çevirdiğimde yavaş yavaş sönmekte olduğunu gördüm. Elimdeki çubukla ateşi karıştırırken yanımdaki kıpırdanmayla,hareketlenmeyle sağ tarafıma döndüm. Saye yavaş yavaş uyanıyordu. Gözlerini yavaş yavaş açtığında üstündeki ceketi görünce gözleri anlamazca aralandı.

Saklı Krallık 2👑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin