11

3K 201 28
                                    



Elimdeki dosyalarla beraber asansöre bindiğimde, kapılar kapanmadan önce bir el kapıların kapanışını önleyerek içeriye daldı.

İçeriye dalan kişi tabii ki de Kim Taehyung'dan başkası değildi.

Duygusuz bir aptal olduğunu bilmeseydim, bizi kaderin karşılaştırdığımızda düşünüp kendi içinde saçma sapan sevinişler yaşayabilirdim ama Kim Taehyung bu masum düşünceleri uzun zaman önce elimden almıştı.

Yan gözle bana bakarak önüne döndüğünde, gözlerimi devirmemek için büyük bir çaba sarf etmiştim. Bir gün özür dilerken günler sonra tanımıyormuş gibi yapmak tabii ki de onun yapacağı bir şeydi. Neden şaşırıyordum ki? Belki de bu içimde hâlâ bir şeylerin değişmesini uman tarafımın işiydi.

Bir anda asansör tuhaf bir gürültüyle durduğunda, gözlerimi devirerek arkamdaki asansör aynasına yaslandım. Bu tarz ufak tefek arızalar hep olurdu ama kimse de şikayetçi olmamıştı şimdiye kadar ve bu yüzden de ilgilenilmemişti.

Sorun değildi, kapalı alanlardan korkmazdım.

Ama sanırım Taehyung korkuyordu.

Gömleğini çekiştirip derin nefesler alışının başka bir açıklaması olabilir miydi?

Gururum sormamam için ısrar ederken her ne kadar bu durumdan nefret etsem de onun bana yardım ettiğini hatırlayarak "İyi misin?" diye sordum. Beni başıyla onaylasa da hâlâ gömleğini çekiştirmeyi sürdürüyordu.

Asansörün ışıkları yanıp sönmeye başladığında, Taehyung yere çöktü. Yere çöküşüyle ışıklar tamamen söndüğünde, bu defa endişelenmem gerektiğini hissettim. Telefonumun fenerini açarak yere bıraktım, asansörde telefon çekmediğinden birini arayamazdık. Sadece bunun diğerleri gibi kısa süreli bir arıza olmasını umuyordum.

"Taehyung," dedim fener ışığının aydınlattığı yüzüne bakarak. Transa geçmiş gibiydi. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, elleri gömleğinin yakalarında duruyordu ancak bu defa açmaya çabalamıyordu. Yalnızca nefes alıp veriyordu.

Bana dönmediğinde tekrar ona seslendim. "Taehyung." Bana cevap vermediğinde, ben de yere oturdum. Elimi dizine koyarak "Taehyung," dedim. "Bana bak."

Bakışları önce dizindeki elime, ardından gözlerime değdiğinde en son ne zaman sessizce birbirimizin gözlerinin içine böyle baktığımızı düşündüm. Her şey mahvolmadan bir önceki gece miydi?

"Jennie," dedi titreyen sesiyle. Yutkundum. Adımı böyle masum, sanki bana ihtiyacı varmış gibi söylememeliydi. "Nefes alamıyorum," dedi fısıltıdan farksız bir sesle. Asansörler lanetli falan olmalıydı.

"Senin için ne yapabilirim?" dedim sakin olmaya çalışarak. Klostrofobik birinin yanında sakin kalabilmek önemliydi. Ama bu klostrofobik kişi severken bir anda nefret etmeye başladığım Kim Taehyung olduğunda mantıklı düşünemiyordum.

"Ba-bana burada olduğumuzu unutturabilir misin?" dediğinde başımı hafifçe eğerek ona baktım. Ne yapabilirdim? Ona sarılmaz, onu öpmezdim, bunların yerine asansör boşluğuna düşmeyi tercih ederdim. Film falan çekmiyorduk, buna gerek yoktu.

Ama onun gururuna oynarsam burada olduğumuzu unutabilirdi.

Yerde bağdaş kurarak daha rahat oturdum. "Yalvar," dedim elimi kaldırıp tırnaklarımı inceliyor gibi yaparken.

"Ne?" dedi hâlâ soluk soluğa bir haldeyken. Omuz silktim. "Yardımımı istiyorsan, lütfen bana yardım et Jennie, diye yalvar."

Öksürerek oturduğu yerde dikleşmeye çalıştı. "İ-iyiyim ben, yardımına ihtiyacım yok." Tekrar omuz silktim. "Keyfin bilir."

Birkaç dakikadır asansör bu haldeydi ve Taehyung iyi görünmüyordu. İnat etmeyip yardım isteyeceğini düşünmüştüm ama yardım da istemiyordu.

"Jennie," dedi Taehyung. Başımı kaldırıp ona baktım. "Lütfen yardım eder misin?" dedi güçlükle. "Ben... nefes alamıyorum." O benden yardım mı istiyordu?

Pekala. Bu artık bir oyun olmaktan çıkmıştı.

Oturduğum yerde dikleştim, ona sarılacaktım. Böyle anlarda sarılmak iyi geliyordu, o saçma filmlerden bunu öğrenebilmiş olmam iyiydi. Yani umarım doğru bilgi veriyorlardı. Aksi halde bu aptala sarıldığım için tüm senaristleri dava edecektim.

Ona sarılmak için uzandığım anda asansörün ışıkları açıldı, saniyeler sonra ise kapılar açıldı.

Mutlu olmalısın, Jennie. Ona sarılman gerekmeyecek.

Hızlıca toparlanarak dosyalarımı aldım ve ayağa kalktım. Taehyung afallamış bir ifadeyle önce etrafına, daha sonra bana baktığında ona yapmacık bir gülümseme sundum.

"Evet," dedim neşeliymişim gibi çıkan bir sesle. "Bugünü unutmayalım, Kim Taehyung. Yardım etmem için bana yalvardın falan, eğlenceliydi."

Asansörden çıkıp giderken dolan gözlerimi hızlıca sildim. Neden sinirli hissediyordum? Mutlu olmam gerekirdi. Bana yalvarışını kullandığım ve ona sarılmadığım için sevinmeliydim. Peki neden sevinemiyordum?

Kabul et, dedi iç sesim.

Çok kısa bir an, ona sarılmayı her şeyden çok istedin.

Ama istememeliydin.

Çünkü ona sarılmayı en çok istediğinde, o yanında bile değildi.

•••

🍷Lily🍷

Bu bölüm, sabırla bölümü bekleyen tatlı okuyuculara ithaf edilmiştir. Zor zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde umarım kısa bir an için bile olsa size bir şeyleri unutturabilmişimdir.
💜

 💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
as if it's your last | taennie Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin