3

695 101 168
                                    

Murders of Murderers living in the funreal.

jimin o akşam rahat yatağında uyandığında son otuz altı saate yaşadıklarını hatırladı, bu yüzünde bir tebessüm oluşturmuştu.

yatağından kalkıp üstünü değiştirdi, kapısına konmuş köpek mamasından birazını yine kapısına konmuş kaplardan birine koydu, diğerine su doldurdu. köpeği mamaya yumulurken başını kaşıdı. onu yemeğiyle baş başa bırakıp odadan çıktı.

uzun merdivenlerden seke seke indi, aşağıdaki kalabalığı görene kadar. onları görünce duraksadı, yavaş yavaş yanlarına adımladı. bir şeyin başına toplanmış gibi duran vampirleri ittirerek ortaya ulaştı, hepsinin baktığı şeye baktığında solgun bir kadın görmüştü.

bu kadın dünkü kadındı, jungkook'un saçlarını beğendiği kadın. saçları dünkü gibiydi.

kalabalıktan çıkan homurtular bir anda kesildiğinde jimin başını cesetten kaldırıp arkasına baktı, vampirler kenara çekilmişti. jimin açılan boşluktan jungkook'u görebiliyordu.

jungkook telefonu tuttuğu elini indirdi, ağzındaki kürdanı çıkardı. "ne bakıyorsunuz?"

seokjin vampirleri ittirerek çocuğun yanına gitti. "jungkook... bir sorunumuz var."

"ne zaman yok ki?" göz devirdi. "mesele buysa niye herkes burada? toplantı odasını buraya mı taşıdık."

seokjin toplanmış vampirlere baktı, tek bakışıyla herkes anlaması gerekeni anlamış, dağılmaya başlamıştı.
tabi, jimin'in de içinde olduğu bir grup hariç.

"jungkook, annen..."

"üvey annem." diyerek düzeltti onu çocuk. "ne olmuş?"

yoongi yanına gitti çocuğun, seokjin konuşamamıştı zira. "jungkook, biz, bilseydik buna izin vermezdik."

"neye yoongi? söyleyecek misiniz artık?"

"annen öldürülmüş jungkook." jimin yanında konuşan beyaz saçlı adama baktı. adam, seokjin ve yoongi'ye nazaran daha soğukkanlıydı. "boğazını parçalamış ve kalbine kazık saplamışlar."

jungkook adama baktı, telefonu cebine koyup dudaklarını ıslattı. "kim- neyse, boşver. tahmin edebiliyorum." önündeki seokjin'i ittirip geçti. cesedin başına diz çöktü. kadının açık kalmış gözlerini kapattı. ayağa kalktı. "burada bırakmayın. olması gereken yere götürün."

"sen iyi misin?" diye sordu yoongi. endişeli görünüyordu.

jungkook bakışlarını camın dışına dikmişti. duymazdan geldi yoongi'yi. "toplantı yapacağız sanırım? bir saate gelirim toplantı odasına." kadının üstünden geçip kapıdan çıkıp gittiğinde jimin daha da gerilmişti.

seokjin beyaz saçlı adama baktı. "hoseok sen cesedi hallet. yoongi sen de bizimkileri topla toplantı için."

yoongi başıyla onaylayıp giderken hoseok, "sen ne yapacaksın?"

"jungkook'la konuşurum."

tekrar sessizliğe gömüldüler. seokjin kapıya adımlarken jimin durdurdu onu. "ben konuşayım istersen. sen de pek iyi durmuyorsun, dinlen biraz."

adam tereddüt etse de reddetmedi, jungkook'la uğraşacak gücü bulamıyordu kendinde. jimin de başıyla onaylayıp jungkook'un arkasından çıktı.

koca şatonun koca bahçesine onu nerede bulabileceğini bilmiyordu, yine de yürümeye başladı. bahçenin arkasına kadar yürüdü. jungkook yoktu. tekrar kapının önüne döndü, düşünmeye başladı. jungkook çıkmadan önce pencereden bir yere bakıyordu. jimin o tarafa yürümeye başladı.

Kasvetli Kutlama ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin