Hongjoong'un İhaneti (6)

220 30 46
                                    

Hongjoong'tan Anlatım:

Sabahın erken saatlerinde ilk uyanan ben olmuştum. Gerçekten uzun zaman sonra bu kadar rahat bir uyku geçirmiştim. Ama ne kadar rahat? Ne kadar Seonghwa'yla olduğum için mutlu olsam bile o yaptığım hata beni yeyip bitiriyordu. Ona bunu söylemeli miydim, hiçbir fikrim de yoktu. Seonghwa'yla tekrardan aramızın bozulmasını istemiyordum, yoksa buna bu sefer gerçekten dayanamayacağımın farkındayım. Onu tekrardan kaybetmek istemiyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım da. Ama bunu yaparken kendimle, bu hatamla nasıl baş edeceğim bilmiyorum. Ya da baş edebilecek miyim...

Derince düşünürken Seonghwa'nın kalktığını fark etmemiştim. En güzel, muhteşem ve aşkla bakan gözleri beni izliyordu. Bu kadar sevgiyle bakan gözleri ve benim için deli gibi çarpan kalbin sahibi olmayı hak ediyor muydum? O yaptığım şeyden sonra gerçekten o gözlere bakmaya yüzüm var mıydı, bilmiyordum...

Yeni uyandığı için sakin ve kısık çıkan sesiyle konuşmaya başladı. Bu sesi sonsuza kadar dinleyebilirdim.

"Günaydın Joong-ah"

Bana eskiden hep böyle seslenirdi. Bana böyle seslenmesini ne kadar özlediğimi anlatamam. Eskiden olduğu gibi, şimdi de sesleniyor. Peki şimdi değişen neydi? Yine aynı şeyler oluyordu ama ben neden eski mutluluğumu hissedemiyordum? Böyle yaşamak istemiyorum. O hatamı şimdilik unutup, sadece onunla olmak istiyorum. Bunu yapacağım da...

"Günaydın Hwa-yah."

"Benden önce uyandığında göre aç olmalısın. Gel birlikte kahvaltı hazırlayalım."

"Bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım. Hem biraz hava almak ikimize de iyi gelir. Ne dersin?"

"Sen nasıl istersen tatlım. Bence de, açık hava iyi gelir ikimize de. Dün gerici ankar yaşadık ne de olsa."

"Tamam harika. Hadi hazırlanalım."

Hongjoong tam yataktan kalkacağı sırada Seonghwa zaten Hongjoong'a doladığı kollarını daha da sıkılaştırdı ve Hongjoong'un kalkmasına izin vermedi. Halinden memnun olduğunu belirten bir gülümseyle konuşmaya başladı:

"Eskiden yaptığımız gibi birbirimizin kıyafetlerini seçmeye ne dersin? Hem böyle daha eğlenceli olur. Hm?"

"Olur. Sana en iyi kombini yapacağıma emin olabilirsin. Ne de olsa her şeyde olduğum gibi bu konuda da muhteşemimdir, bilirsin ;)."

"Hmm öyle misin? Görelim bakalım ;)"

Seonghwa, Hongjoong'u bıraktıktan sonra ikisi de hızla dolaba koştu. Hongjoong, Seonghwa'ya krem rengi bol bir pantolon, üzerine beyaz saten gömlek, boynuna birkaç inci ce ayağına da şık bir terlik seçmişti. (Burda kendi kombinimi yazdım :))

Seonghwa ise Hongjoong'a buz mavisi bol bir kot giydirdi ve üstüne de siyah bir saten gömlek seçti. Gömleğin birkaç düğmesini açık bıraktı ve ayağına siyah deri bir postal seçti. Pantolonun beline taktığı siyah kemer ile de Hongjoong'un kombinini hazırlamıştı. Ikisi de birbirinin giyimine bakarken tekrardan aşık oldular birbirlerine. Ikili, gülümseyerek birbirlerinin gözlerine baktıktan sonra sarıldılar ve ardından da evden çıktılar.

20 Dakika Sonra...

Kısa bir yolculuktan sonra arabadan indiler ve el ele tutuşup restorana girdiler. Geneli pembe, kırmızı ve mavi ile dekore edilmiş olan bu yerde açık pembe duvarın üzerinde Çin kültürüne özgü tablolar vardı. Mavi fayanslardaki yeşil renkteki ince çizgiler de aynı zananda ortama hoş bir hava katıyordu. Konuşarak camın yanındaki masaya oturdular. Sevgiliyken de hep bu restorana gelir, aynı masaya otururlardı. Ikisinin de bunu hatırlayıp oraya oturmaları ikisini de duygulandırmıştı. Seonghwa, Hongjoong'a çıkma teklifini burada yapmıştı. En değerli anlarını burda geçirmişlerdi. Burada yaşadıkları her anı gözlerinin önüne geliyordu ikisinin de.

Still With You | SeongJoongWhere stories live. Discover now