O Gitmişti? (13)

121 20 28
                                    


Yazardan Anlatım:

Seonghwa'nın peşini bırakmayan karşı takımı, Hongjoong ve Wooyoung'u zorla götüreli 2 saat olsa olmuştu. 2 saat boyunca ne San ne de Seonghwa konuşmuştu. Aslında diyecek çok şey vardı, peki söylemeye gerek var mıydı cidden?

İkili zaten aynı duyguları yaşıyor ve aynı şeyleri düşünüyorlardı. Aralarındaki, artık ürkütücü hale gelmeye başlayan uzun ve derin sessizliği sonunda San bozmuştu.

"Aynı kişiler seni de kaçırmıştı değil mi Seonghwa?" dedi, çaresiz ses tonuyla San.

"Evet. Ama bunun, şu anda Hongjoong ve Wooyoung'u kurtarmamızda nasıl bir etkisi olabilir?"

Seonghwa artık çok yorulmuştu. Sadece bu konuda değil, genel olarak, onu her şey yormuştu. Kardeşinin ve ailesinin ölümü ve sonrasında Hongjoong ile olan ayrılmalarındaki dönemde bu hale gelmişti. Ama yine de arkadaşları ileyken hep gülerdi. Yalandan değil, içinden gelerek, kalbiyle, içten duyguları ile gülerdi. Çünkü onlar Seonghwa'yı gerçekten hayata bağlıyorlardı. Seonghwa'nın ailesi onlardı. En başta da sevgilsi Hongjoong. Seonghwa'nın, sevgilisi için yapamayacağı şey yoktu. Aynı şeyler Hongjoong için de geçerliydi.

Uzun düşüncelerin sırası olmadığını fark eden Seonghwa, nihayet kendine gelebilmişti.

San, açtığı konuşmaya devam etti:

"Nasıl etkisi olmayacak Seonghwa? Belki de Wooyoung ve Hongjoong'u da oraya götürmüşlerdir, hm?"

"Aslında olabilir. Ama bu kadar aptal olduklarının sanmıyorum."

"Bu aptallık değil, biz çok zekiyiz ;)"

"Aynen aynen, öyle..."

San'ın ortaya attığı fikir ile ikisi de biraz olsun umutlanmıştı. Hızla evden çıkıp arabaya bindiklerinde Seonghwa zaten aşina olduğu o yere sürmeye başladı. Ardından San, endişe dolu sesiyle konuştu:

"Ya onları bulamazsak? Kurtaramazsak? Ben Wooyoung olmadan yaşayamam Seonghwa..."

"Bende Hongjoong olmadan yaşayamam San. Zaten onlar olmadan yaşamamıza gerek kalmayacak, bulacağız onları. Sil bu düşünceleri aklından. Sanki mafyalarda uzmanca iş yapıyorlar. Aptallar yani "(burda güldüm skhskshsk)

"Denerim..."

Seonghwa güven verici bir şekilde gülümsedi. San ondan güç alarak hırslanıp umutlanınca Seonghwa ona, 'işte bu' bakışları atıyordu.

Yaklaşık 25 dakikalık yoldan sonra sonunda Seonghwa'nın tarif ettiği yere gitmişlerdi. Sessizlik ve gerginlikle yürürken içeri nasıl girrceklerini düşünüyorlardı. Buraya kadar bir hırsla gelmişlerdi ama şimdi her şey durmuştu sanki.

İkili, uzunca düşünürken içeriden gelen tiz bağırma sesi ile ikisi de buz kesilmişti. Ses, Wooyoung'un sesiydi. San ayrıca olarak endişelenirken, Seonghwa'da ne yapacaklarını bilmediği için iyice gerilmişti. Belli ki içerde iyi şeyler oluyordu. Zaman geçtikçe de gerilimleri artıyordu. İkili endişe ile ne yapacaklarını konuşurken aniden içerden Hongjoong ve Wooyoung'u kaçıran takımdan birkaç kişi dışarı çıktı.

San ve Seonghwa birkaç kişinin dışarı çıkmasını fırsat bilerek hemen içeri girdiler. Girdikleri an içerden gelen yoğun ve bunaltıcı sıcaklık ile ikisi de enerjilerini kaybetmişlerdi sanki. İkisi de düşündü; biz şimdiden bu sıcaklıkla böyle hissediyorsak acaba Hongjoong ve Wooyoung ne hissediyorlardır diye üzüldüler. Bunu düşününce bile kalplerine bir ağrı girmişti. Üstüne bir de Wooyoung'un attığı çığlık akıllarına gelince, San artık daha fazla beklemeyip sinirle -ve hızla- harekete geçti. Sevgilisine ve arkadaşına bunları yaşattıkları için onları mahvedecekti.

Still With You | SeongJoongWhere stories live. Discover now