69.Bölüm: Tapınağa Giriş

339 46 1
                                    

"S-sen...sen!!"

"Sen ne? Ne sen olm? Manyak mı görmek istiyorsun zıplatayım mı seni sokağın ortasında?"

Huai Shen yüzüne doğrultulmuş parmağa elinin tersiyle vurdu ve Xiao Tianın üzerine yürümeye başladı.

O sırada bir ses yükseldi:
"Yeter bu kadar ayrılın!"

Gelen Murong Xinyiydi.

Sonunda gençlere yetişmiş ve onları Huai Shen Xiao Tianın üzerine yürürken
görmüştü. Bu onun Huai Shene karşı daha büyük bir ön yargı oluşturmasına sebep olmuştu.

Huai Shen ise bu kişiyi daha fazla umursayamazdı ama yinede geri çekilmeyi seçti. Daha fazla bu insanlarla muhatap olmak istemiyordu.

"Neler oluyor burda? Huai Shen ne yaptın yine?"

Murong Xinyi açık bir önyargı ile konuştu.

Huai shen ise umursamazca "Bu ikisi, iki büyük genç efendiyi kışkırttı." Dedi.

Bu sözler üzerine öğrencilerine bakan Murong Xinyi onların yüzündeki utanmış bakışı görünce bayılmak üzereydi.

Daha bir gün olmuştu ve bu çocukla temas halinde olmaları normalde çok itaatkar olan öğrencilerini bozmaya başlamıştı.

'Tamda şeytani yoldan gelen birinden bekleyeceğim gibi insanlara kötü alışkanlıklarını bulaştırıyordu.'

Hemen bu kişiden kurtulmak isteyerek Murong Xinyi bir at arabası durdurdu ve altın alev tapınağına doğru sesiz bir yolculuk yapmaya başladılar.

Bir süre sonra sesiz bir yolculuktan sonra Huai Shen ileride büyük beyaz bir yapı gördü.

Bu yapı bir saraya aynı zamanda da bir tapınağa benziyordu. O kadar büyüktü ki insanın başını döndürüyor nerdeyse bulutlara kadar çıkacakmış gibi hissettiriyordu.

Huai Shenin önceki hayatındaki dünyanın en uzun binası kadar uzun olmalıydı ama Huai Shen hiç oraya gitmediği için sadece bakarak ayırt edemiyordu ama bu o kadar da önemli değildi.

Bir süre daha beyaz yapıya doğru yaklaştıklarında sadece yapının biraz büyüdüğünü gördüler ama tüm değişiklik buydu.

Beyaz yapı o kadar büyüktü ki insanlara üzerine gittikçe uzaklaşıyormuş yanılsamasını yaratıyordu ama sadece onlardan çok uzaktaydı.  

Gurup at arabası ile olan yolculuklarına devam etti ve bir kaç saatin sonunda Huai Shen etraflarında ki ev ve benzeri binaların gittikçe azalfığını fark etti.

İleride ise sonunda yeni bir manzara olan sanki sonsuza kadar uzanan devrilmiş bir ejderha gibi hissettiren kocaman beyaz surlar yükselmeye başladı.

Bu surlar daha önce gördüklerinin aksine o kadar da yüksek değildi ama sadece 20-30 metre yüksekliğinde olmasına rağmen beyaz taşların üzerinde suyun üzerinde yüzen yapraklar misali yüzen rünler ile kaplıydı.

Rünlerin her biri altın rengiydi ve uzaktan 'ben sıradan bir şey değilim!' diye bağırıyordu. En küçükleri Huai Shen bulunduğu yerden göremiyor olsada biraz yaklaşınca fark edecekti ki bir yetişkinin avuç içi kadardı ve en büyükleri ise bir insan boyundaydı. Ve bu rünler o kadar karmaşıktı ki Huai Shen rünlere uzun süre bakamadı.

Onun bu halini gören Murong Xinyi ve diğerleri küçümseyici bir ses çıkardılar ama gözlerinde beliren gurur saklanamayacak boyuttaydı.

Gurup duvarlara yaklaştıkça duvarın üzerinde ki rünler sanki onların gelişini hissetmiş gibi hareketlenmeye başladı ve buda duvarın üzerindeki insanları onlara bakmaya yönlendirdi.

Başkentte ki yeterince bilgili herkes bilir ki bu duruma sadece altın alev tapınağından biri gelince sebep olabilir ve bu kişi de sadece yüksek pozisyonlu biri olmak zorundadır -en az elder seviyesinde biri.

Altın alev tapınağı genellikle demircilik ustalıkları ile bilinsede asıl odaklandıkları nokta ölümsüzlüktür. Bu yüzden sadece demirciler ve demirci olmak isteyenler değil ölümsüzlük yoluna çıkmak isteyen kişilerde sık sık altın alev tapınağına katılma umudu ile tapınağın düzenlediği sınavlara katılmak için buraya toplanır.

Ve buda altın alev tapınağının daha da ünlü olmasına ve içindeki kişilerin halk tarafından tanınmasına sebep olur.

Burda ki insanlar da biliyordu ki bugün sadece Elder Murong dışarı çıkmıştı ve Elder Murong un bir çok hayranı bunu duyduğu için kapılarda toplanmıştı -sırf onu bir defa görebilmek için.

Huai Shenin Murong Xinyi yi güzel bulmaması onun güzel olmadığı anlamına gelmiyordu. Sadece Huai Shenin güzellik zevki farklıydı. O daha avrupaimsi güzellikleri severken dünyanın geri kalanı klasik yeşim tenli, minyon kızları severdi.

Bu yüzden Huai Shen kısa bir süre şaşırdı bile. Neden bu kadar insan burda onlara, Murong Xinyiye, sesleniyordu ki? Ama kısa süre sonra bunun Murong Xinyinin burada güzel bulunmasından dolayı olduğunu anladı.

Herne kadar zevkleri farklı olsada Huai Shen yinede 21. Yüzyıl insanıydı. Görmediği hangi tür güzellik vardı ki?

Bu yüzden hızla buranın güzellik standardını kavradı ki böylece artık 'güzelliklere' daha kibar davranabilir ve bilmeden onları kırmamaya özen gösterir.

Unutulmaması gereken bir şey varsa oda güzel kızların yanında bir problem taşıdığıydı. Kadın ne kadar güzelse o kadar problemliydi.

Bu problemler ise aşığından tut, itine kopuğuna, şımarıklığından, kibrine kadar bin bir çeşit olay vardı.

Huai Shen ise bunlarla uğraşamayacak kadar tembeldi. Bu yüzden dikkatli davranıp belayı üzerine çekmemek için dikkatli davranması daha rahat olurdu.

Bu sırada gurup surlara daha da yaklaşmıştı ki bir gurup mavi zırhlı aslanımsı yaratıklara binen süvarileri surlardan çıkıp onlara doğru gelmişti.

Göksel İblis TekniğiWhere stories live. Discover now