01 | kim namjoon.

123 24 10
                                    

"gökyüzünde umudu değil, çaresizliği görüyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"gökyüzünde umudu değil, çaresizliği görüyorum. çaresizlik içinde gökyüzünün sonsuzluğuna sığınan insanları."

--

ben kim namjoon.

zihnini acılarına teslim ettiği için delirmiş damgasını vurdukları o çocuk.

insanlar gerçeği görmeyi sevmez.

çünkü yalanlarla yaşamak daha kolaydır.

-

ben kim namjoon.

insanlar sevilmeyi hak etmez.

çünkü ruhların hepsi kirlenmiş bedenlere hapsolmuştur.

ve o ruhlar, sadece özgür kaldığında bir anlam taşır.

yani öldüğümüzde.

-

sigara paketlerinin üstünde yazan sigara öldürür yazısı, koca bir yalandan ibaret.

bunu elimdeki sigaradan derin bir nefes çekerken söylemem ise, daha da ironik.

çünkü aslında sigara değil yaşamak öldürür.

hayat aslında bir denklem üzerine kurulu ve akıl hastanesindeki insanlar, o denklemi çözdükleri için deli damgası yediler.

hâlbuki asıl deliler, insan denilen yaratıklar.

ve şu an aramızda olanlar.

o insanları akıl hastanesine tıktılar çünkü, onlar insanlığa karşı tutulmuş birer gerçeklik makinası.

insanlar yalanlarla yaşamayı sever demiştim.

çünkü onlara acı verecek gerçekleri kabullenemezler.

-

gerçekliği tüm somutluğuyla hisettiğinde insan, bir şeylerin farkına varır.

kimisi günahkâr olur, kimisi riyakâr.

ama kesin olarak bildiğim bir şey var ki, kimse eskisi gibi kalamaz.

bana eğer sen hangisisin diye soracak olursanız eğer ben her ikisiyim.

hem günahkârım, hem riyakâr. belki de daha fazlasıyım, kim bilir.

-

kin, şeytanın en büyük silâhıydı.

ben de kin doluydum ve yalnızca, şeytana uymuştum o gecede.

onu öldürdüm ama pişman değilim.

zira ölüm ona çok yakıştı.

hem ben, bir insanı öldürerek ölümsüzleştirdim.

bunun cezası ise, aklımın elimden alınmasıydı.

tanrı aklımı elimden aldığında, ben şeytana sığındım. şeytan bana kucak açtı ve gök bunun öfkesiyle gürledi.

tanrı adalet istiyordu ama adalet sadece yasaklardan ibaretti.

ve ben o yasaklara hiçbir zaman uymadım.

-

ressam, tuvaline son bir darbe ekledi. fakat bu ressamın elindeki tek boya kırmızı renkti.

diğer renkleri öldürmüştü ve geriye yalnızca kırmızı kalmıştı.

hayalleri domino taşı gibi üstüne yıkıldı ve o, kalan tüm renkleri öldürdü.

o, gökkuşağını kırmızıya boyadı.

kan kırmızısına.

-

damarlarında kan değil, katran akıyordu.

zira ölüm, onun damarlarında hayat bulmuştu.

tüm ışıkların söndüğü ve karanlığın hakim olduğu o şehirde, biraz sonra ölecekti genç adam.

içinde en ufak bir kaygı yoktu.

ölecek ve kurtulacaktı bitmek bilmeyen ızdırabından.

ona ise böyle bir son yakışırdı zaten. tqm tersi beklenemezdi.

kafası güzeldi, bayağı güzeldi.

aklında her zamanki düşüncesi, ölüm ve vaadettiği sonsuzluk.

ölüm ona her zaman bir adım uzaklıkta olmuştu. bu yüzden de yabancılık çekmeyecekti öldüğünde.

o, hak ettiği gibi cehennemde yanacaktı.

çünkü cennetin kapıları ona hep kapalıydı ancak o bunu en başından beri biliyordu.

arabasının sürücü koltuğuna oturdu ve anahtarı kontağa taktı.

gaz pedalına basıp, son bir kez derin bir nefes konuk etti ciğerlerine.

tamamen tepkisizdi. yüzünde hiçbir ifade yoktu.

ölürken bile, bu kadar sakin kalabiliyordu o.

arabayı duvara doğru sürdü.

araba paramparça oldu ve çıkan yangında, yanarak öldü.

acı çeke çeke.

istediği olmuştu.

gerçek anlamda acı çekmişti ve ölmüştü.

ondan geriye ise belki evindeki resimler kalmıştı, belki karaladığı birkaç şarkı sözü, birkaç mektup ve siyah kapaklı günlüğü..

toska, bangtan ✓Where stories live. Discover now