06 | jung hoseok

47 20 4
                                    

"gerçek dünyadan kaçmak için ufacık bir hapa sığındım

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

"gerçek dünyadan kaçmak için ufacık bir hapa sığındım. aslında, kendimi kandırdığımı fark ettiğimde ise, o sahteliğe bağımlı hâle gelmiştim."

--

ben jung hoseok.

elime tutuşturulan hapa ruhsuzca baktım.

bir de arkama.

kaybedecek hiçbir şeyim yoktu.

tereddüt bile etmeden hapı yuttum ve dünyadaki cennete kabul edildim;

o yapay dünyaya.

-

'neden içtin? bak, ben seni sevemem anladın mı? bağımlı biriyle sevgili olamam. umarım beni anlarsın. elveda.'

bir veda, bu kadar basit miydi?

onun hiç mi canı yanmamıştı?

bana bunu yaptığında, benim düzeleceğimi falan mı sanıyordu?

bu imkânsızdı.

o bana bunu yaparak, beni bu yapay dünyaya hapsetmişti bile.

-

ilkbaharın kıyameti, umutlar yok olduğunda gelirdi.

benim umutlarım yok olmuştu.

ve ilkbaharın kıyameti, hiç olmadığı kadar yakındı.

belki bir adım kadar, belki bir nefes kadar yakındı.

-

bugün başka bir maddeyle tanıştım.

kafası çok daha farklıydı. bugüne kadar denediğim hiçbir şeye benzemeyecek kadar iyiydi.

ve biliyorum ki; daha fazla etki, daha hızlı ölüm demekti.

ama ben buna razıydım.

-

artık aldığım maddeler zevk vermiyor.

sadece zorunluluktan içiyorum.

bağımlı olmuştum, farkına bile varamadan.

on kiloya yakın kaybetmiştim, kemiklerim belirginleşmişti vücudumda.

göz altı torbalarım mosmor, gözlerim kan çanağı gibiydi.

dağılmıştım ve bu son derece fark edilebilir bir değişimdi.

ufacık bir hapın ardından aralanan o yapay dünya, her şeyi dağıtmıştı.

gün geçtikçe eriyorum ve yok oluyorum.

beni düştüğüm bu bataklıktan kimse kurtarmıyor.

ölüyorum.

-

piyasada herkesin korkuyla yaklaştığı, tüm maddelerden daha fazla etkili olan yeni bir ürün gelmişti.

eroin.

herkes bunun ölüme daha hızlı yaklaştırdığını, krizinin ise diğer hiçbir şeye benzemediğini söylüyordu.

merak ettim.

elime bir doz kadar geçirip, şırıngayla derimin altına enjekte ettim.

yaşadığım hisler sonucu, bunun dünyaya gönderilmiş bir lütuf olduğunu düşünüyorum.

zira, böyle bir his daha yoktu yeryüzünde. deneyimlediğim hiçbir şeye benzemiyordu.

ilk kullanışta bağımlı olursun, diyorlar.

daha kullanalı yirmi dört saat bile olmadı ama, şimdiden yoklukla ellerim titremeye başladı.

sanırım, artık her şey için çok geçti.

-

son evre.

piyasada kullanmadığım bokun kalmadığı ve artık bedenimin artık krizlere dayanamadığı o son aralık.

o aralıktayım, biliyorum ki sonum çok yakın.

bir bağımlıya yakışan tek ölüm, aşırı dozdu.

ben de onu yapacaktım.

elimdeki son zulamı da şırınganın içine çektim, bu sefer tozun ölçeğini normalinden iki kat kadar fazla koymuştum.

kurtuluşum yoktu.

derin bir nefes aldım ve yoklukla sınanan bedenimi rahatlatmak için şırıngayı derimin altına enjekte ettim.

başımda hissettiğim o tanıdık çınlamaya ek olarak, kalbimin yakınlarında hissettiğim o büyük yankıya karşın tepki veremiyordum.

uyuşmuştum.

geriye sadece ölümümü beklemek kalmıştı.

çektiğim acı kesilmiyordu,

bir an önce ölmek istiyordum.

gözlerimi kapattım ve kafamı kırık dökük inşaatın duvarına yasladım.

hissediyordum, ölümün soğuk nefesi ensemdeydi.

ve sonra aniden o çınlama ve acılar kesildi,

ruhum bedenimden ayrılarak özgür kaldı.

bana yakıştığı gibi, aşırı dozdan ölmüştüm işte.

her şey bitti.

toska, bangtan ✓Où les histoires vivent. Découvrez maintenant