Çok uzun bir ilk bölüm ile karşınızdayım. Hayatım boyunca bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Lütfen siz de heyecanıma ortak olun ve oy verin. Bir de bol bol yorum yapın lütfen. Onlar beni çok mutlu ediyor, belki de 2. bölümün hemen gelmesine neden olurlar...İyi okumalar! Yeni evrenimize adım atalım ve derin bir soluk alalım beraber.
1. KİRLİKAN
Cyn, Lonely Gun
Teoman, Renkli Rüyalar Oteli
Anılar ve yalnızlıklar, akrep ve yelkovanın beraber yarattığı bir sonat. Sen nefes alacak bir köşe ararken, nefes boşluğuna dayamış bıçağını bu sanat.
Kafamı geri attım ve hayatın beni buraya fırlatmasının nedenlerini gözlerimin önünden geçirdim. Hiçbir zaman şansa inanan biri olmamıştım, insanın kendi yolunu kendi çizdiğine inananlardandım ben, yaptıklarımı sadece kendi irademle gerçekleşebileceğimi düşünüyordum bir zamanlar. Zorunluluk denen o pis zehirle henüz tanışmamıştım, yaptıklarımın ağırlığı nefes boşluğuma yumruk atılıyormuş gibi hissettirmiyordu bir zamanlar.
İsmim Veda Melvan. Bir gece, bir şey yaptım. Ben unutsam, şeytan unutmuyor. Geçmiş dayamış bıçağını boğazıma, nereye adım atarsam atayım beni kovalıyor ve zihnimin içine kök salmış o hatıralar peşimi bir türlü bırakmıyor.
Kafamı geriye atarak direksiyonu hafifçe sağa kırarak navigasyonun tarifine doğru ilerlemeye devam ettim. Hava daha yeni kararmıştı, neredeyse her dakika gözümü değdirdiğim arabanın saati 20.40'ı gösteriyordu. Arabanın içine Teoman'ın sesi yayılıyordu, Ruhun Sarışın şarkısı çalıyordu. Kaç saattir yolda olduğumu bilmiyordum, yola çıkarken öylesine acele etmiştim ki, sanki arkamda bıraktığım Antalya değildi de geçmişti.
Ama geçmiş, gücünü isminden almıyordu. Söz dinlemiyordu. Geride kalmıyordu. Siz nereye giderseniz, o da sizinle beraber geliyordu.
Cebime koyduğum sigara paketini çıkardım ve içinden bir dal çekerek dudaklarımın arasına koydum. Elimdeki mor çakmakla sigarayı ateşlediğimde derin bir nefes alarak o zehiri seve seve ciğerlerime kabul ettim ve parmaklarım direksiyonda şarkının ritmine göre hareket etmeye başladığında gaza biraz daha asıldım.
Sigara kokusu arabanın içine iyice sinmesin diye camı biraz araladığımda içeri sızan soğuk rüzgar tenimin ürpermesine neden oldu. Kasım'ın son günlerinde olduğumuz için böylesine bir soğuk normaldi ancak ben Antalya'da büyümüş bir kızdım, bu kadar soğuk olan bir şehire daha önce adımımı atmamıştım.
Babamın büyüdüğü ve bizi terk ettikten sonra kaçtığı şehire, daha önce adımımı atmamıştım.
Kırca şehri daha önce hiç gelmediğim bir şehirdi. Sadece babamın anlattığı anılardan burayı biliyordum. Küçük, belki de Türkiye'deki en küçük şehir olduğunu biliyordum ancak babamın anlattığı tüm anılardan anlayabilirdim bunu, işleyişi kesinlikle diğer şehirlerle aynı değildi. İki bölgeye ayrıldığını söylemişti babam bir keresinde.
İnsanların ölmemek için her şeyi yapabileceğini bana söylediği gecelerden birindeydik, ona göre insanoğlunun hiçbir sınırı yoktu. O zamanlar ne dediğini anlamlandıramasam da, şimdi çok haklı olduğunu biliyodum çünkü bunların hepsini yaşayarak görmüştüm.