✟ five - twenty six and a virgin

1.1K 79 39
                                    

&

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

&

Kiliseye giden yol kısaydı. Tabi bu yol boyunca ben Tom'un güçlü kollarının direksiyonu kavrayışını izleyip beni böyle kavramasını hayal ederek geçirmiştim. Arabasının olduğunu bile bilmiyordum ki çok şaşırmam gereken bir şey değildi aslında, benden yaşça büyük olduğu ortadaydı. Bacaklarımı ortaya sermeye ne kadar çalışsam dahi lanet adam asla bana bakmıyordu. Bana üç saniyelik de olsa bir göz atsa onu etkilemeye çalışabilirdim ancak sanırım Tanrı ile olan ilişkisi bunu yapmayacak kadar güçlüydü. Ama sorun değildi. Ben inatçı bir insandım. Ayrıca onu çok fazla istiyordum. Vardığımızda bana gülümsedi ve arabadan indi. Derin bir nefes aldım ve onu takip ettim. Mayıs gecesi rüzgarı yüzümüzü yalarken bende onun vücudunu yalamak isteme düşüncelerimi kafamdan atmaya çalışıyordum. Cebinden anahtar çıkardı ve kilisenin kapılarını açtı. Içeri adımımızı atarken peşimizden kapıyı kapattı. Böyle sessiz ve karanlık iken kilise çok korkutucu görünüyordu.

"Beni öldürüp çatıda saklamayı düşünmüyorsun değil mi?" Dedim kıkırdayarak. Gülümsedi.

"Sana daha kötü şeyler yapmayı düşünüyorum." Tamam babacığım.

"Mesela dine bağlanmanı sağlamak gibi." Gözlerimi devirdim.

"Zorlama yok demiştin." Kürsüye doğru yürümeye başladı, elinde bira şişesinin olduğunu yeni fark etmiştim.

"Yok zaten, seni zorla mı buraya getirdim?" Omuz silktim ve başımı olumlu anlamda salladım. Kıkırdadı.

"Hayır sen buraya gelmek istemesen zaten gelmezdin. Içten içe sende bunu istiyorsun." Tanrım, içten içe istediğim tek şey bir peder ile sevişmek. Çok mu şey istiyorum?

"Nasıl derseniz sevgili peder." Birasından bir yudum aldı ve elini bana uzattı. Gülümsedim ve elini kavradım. Benim biram neredeydi acaba? Elleri sıcak ve parmaklarının tutuşu sıkıydı. Gerçekten de güven vericiydi, huzurluydu. Beni günah çıkartma kabinine doğru yönlendirmeye başlayınca duraksadım.

"Ciddi misin?"

"Fazlasıyla." Dedi o sikik gülüşünü dudaklarından eksik etmezken. Yutkundum.

"Hayır hayır. Asla olmaz." Kahkaha attı ve elimi daha sıkı tuttu.

"Hadi ama, rahatlarsın."

"Asla."

"Neden?" Sorusunun üzerine gözlerimi kırpıştırdım.

"Yani..ben..gerek yok bence." Kekelemem onu eğlendirmiş olmalı ki kıkırdadı. Elimden beni çekiştirerek günah çıkarma odasına doğru ilerletti. Odanın önünde durunca derin bir nefes aldım. Kilisenin ortasında bir kulübe gibiydi ve iki kapısı vardı. İlk kapıyı açarak içeri girmem için başıyla bir işarette bulundu ve gülümsedi. Bundan kaçışım yoktu belli ki, içeriye girdim ve tabureye oturdum. Kapımı kapatarak yan tarafımdaki kısma geçti ve bizi ayıran perdeyi kapattı. Artık onu göremiyordum. Çok küçük ortamda başbaşa kalmış olmamız beni germişti, fazla sıcaktı, fazla erotikti.

THE PRIEST ✟ Tom HiddlestonWo Geschichten leben. Entdecke jetzt